Ertesi gün arkadaşım İsmet, evin penceresinden Akdenizi ve Zorba filminin çekildiği Stavros Dağı’nı görünce heyecanlandı. Yorgo’nun zeytin ağaçları içindeki oldukça büyük taş evinin bir tarafı Akdeniz’e ve Stavros Dağı’na, öteki yüzü ise 2000 metre yüksekliği olan öteki karlı dağlara bakıyor. İyi bir kahvaltıdan sonra, hep birlikte Zorba dansıyla da anılan ve başrolünü Anthony Quinn’in oynadığı Zorba filminin çekimlerinin büyük bir kısmının yapıldığı Stavros Dağı ve koyu çevresini gezdik. Daha sonra eski bir manastırı ve bu manastırın şarap mahzenini gezdik.
Yılda ortalama 300 güneşli günüyle Avrupa’nın en güneşli adalarından birisi olan Girit, Yunanistan’ın birinci, Akdeniz’in beşinci büyük adasıdır. Beyaz kumlu plajları ve ancak düş gibi koyları insanı denize ve dinlenmeye davet ederken, eşsiz dağ ve doğa manzaraları da insanı etkiliyor. Girit kültürü ve tarihi de çok eski ve zengin. Biz de Girit’in doğasını ve dağlarını görmek için bindik Yorgo’nun arabasına. Yol boyunca, portakal, limon, avokado ve zeytin ağaçları gördük. Dağların yüksek noktlarında koyun ve keçi sürüleri gördük. Yaklaşık birbuçuk saat süren yolculuktan sonra 1200 metre yükseklikte başlayan Samaia Kanyon’una vardık. Yorgo bize Samaria Kanyo’nun ondört kilometre uzunlukta olduğunu ve Avrupa’nın en uzun vadisi olduğunu söyledi. Bu vadide mayıs ve ekim ayları arasında muhteşem bir doğa ve manzarayı izleyerek denize kadar yürüyebilirsiniz.
Samaria Kanyo’nunu gördükten sonra arabayla dağların arasından kıvrıla kıvrıla deniz seviyesinden 600 metre yükseklikteki Theriso Köyü’nde organik mazlemelerden yapılmış yemek yedik. Yemekten sonra yolun karşı tarafındaki turistik eşya satan mağazaya girdik. Mağazanın sahibi palabıyıklı Niko, hayatında ilk defa Türk gördüğü için hem heyecanlandığını hem de çok sevindiğini söyleyip, benimle hatıra fotoğrafı çektirdi. Ayrılmadan öncede bize Girit rakısı ikram etti, hepimiz bir ağızdan dostluğa deyiıp rakıyı bir dikişte içtik.
Akşam Hanya Limanı’nı ve eski Hanya şehir merkezini gezdik. Çünkü Hanya’da geçireceğiniz zamanın büyük bir bölümü burada olmalı. Sahil boyunca sıralanan tavernalar, şehrin merkezini görebileceğiniz deniz feneri ve ters istikamete doğru giderken yer alan liman ve kafeteryaların hepsi eski şehir’de bulunmaktadır. Ara sokakların birinde bie Cafede aperatif birşeyler yeyip, Yunan müziği dinledik. Şehirde dikkatinizi çekebilecek bir başka konu ise Hanya caddelerinin inanılmaz temiz oluşu biz Türkiyelilerin hemen dikkatini çekiyor.. Tabiki turistik bir yer olması nedeniyle normalden daha fazla özen gösteriliyor olabilir. Ama caddelerde ya da meydanlarda en ufak bir çöp veya sigara izmariti bulunmuyor!
Gezimizin son gününde Hanya Şehir merkezindeki eski iki camiyi ve eskiden hamam olan binaları gördük. Şehir merkezinden eve giderken Hanya doğumlu Yunanistan’ın çok önemli siyasetçesi ve eski Başbakanı, Eleftherios Venizelos’un bugün müze olarak kullanılan doğduğu evi gördük. Venizelos 1930 yılında eşi Elena ile Atatirk’ün çağrılısı olarak Ankara’ya gelmiş ve binlerce insanın sevinç gösterisiyle karşılanmıştı. Nedense bizim tarih kitapları bu barışçıl olayı es geçer! Atatürk’ün Nobel Barış Ödülü almasını resmen öneren eski başbakan Venizelos’un doğduğu eve yaklaşık 5 kilometre uzaklıktaki anıt mezarını da ziyaret ettik günün son saatlerinde. Venizelos, vefatından sonra da doğduğu topraklara getirilmiş. Türkiye’deki gibi gösterişli bir mezarlık değil. Çünkü Yunanistan genelinde böyle bir anlayış yok. Yine de geniş bir alana yayılmış, bir nevi park olan ve içerisinde de küçük bir kilise bulunuyor.
- DÜNYAYI BAŞKALARININ GÖZLERİYLE GÖRMEK - 17/02/2021
- Murat Alpar’a saygı - 12/10/2020
- Kopenhag’da Eylül günleri… - 16/09/2020
- Danimarka edebiyatı, romanı ve şiirine toplu bakış - 22/08/2020
- Bu virüs zengin yoksul ayırmıyor - 15/03/2020
- Bir insanlık dramı: Mültecilerin Avrupa Hayali - 02/03/2020
- Haberler kirli, insan kirli - 13/12/2016
- Kenan Evren caddesinin adı Erdal Eren olarak değiştirildi - 09/05/2016
- Baharla geldi - 21/04/2016
- Mart ayında Girit gezisi - 27/03/2016
- NEDENLER SORGULANIRSA TERÖR BİTER - 20/02/2016
- HÜZÜNLÜ AMA GÜLÜMSEYEN ÜLKE KAMBOÇYA - 03/02/2016
- ANKARA’DA HEMŞERİ ZİYARETİ - 15/01/2016
- Sürgünde yaşamak… - 13/12/2015
- Danimarka’da Barış ve Dostluk Gecesi - 24/11/2015
- Terör bilinçli mücadeleyle yenilir - 18/11/2015
- Gittikleri yolu sevmeyen savaş çocukları - 01/10/2015
- Barış Dili - 24/08/2015
- Danimarkalı masalcı Andersen ve İstanbul - 29/04/2015
- HEY ONBEŞLİ ÖYKÜSÜ - 04/02/2015
- İSTANBUL - 31/12/2014
- KUZGUNCUK - 04/12/2014
- Kobane’de yaşam savaşı - 21/10/2014
- YALNIZLIK - 26/09/2014
- Ateş olsak yakacağımız yer belli - 28/08/2014
- Bir köylünün solcu ne demek sorusu! - 21/06/2014
- Gezi olaylarında ölenlerin tümünün Alevi olması bir tesadüf mü? - 30/05/2014
- Evet – Hayır Kültürü - 01/05/2014
- Yeşil bir yaprağın ucundan hayatı savunmak - 02/04/2014
- Gezi Ruhlu şair Gerd Laugesen - 02/03/2014
- NAZIM HİKMET 112 YAŞINDA - 29/01/2014
- En büyük çapulcu - 13/12/2013
- İLK KİTAP, İLK SÖZ AĞRISI - 26/11/2013
- AŞK DEDİĞİN HARAM OLUR - 20/10/2013
- İsveçli Devrimci Şarkıcı Björn Afzelius şarkılarıyla yaşıyor - 26/09/2013
- Akdeniz´e aşık bir ozan - 28/08/2013
- İyi bir şiir diktatörler için tehlikelidir - 24/06/2013
- Savaşa karşıyım - 28/05/2013
- İyimserlik ve umut akrabadır - 22/05/2013
- KLAVS BONDEBJERG - 24/04/2013
- Türkiye – Danimarka arasındaki kültürel ilişkiler - 27/03/2013
- Kopenhag’dan Ahmet Telli geçti - 25/02/2013
- Şiiri sevdiren ozan: Niels Hav - 23/01/2013
- Şairlerin dilinden - 28/11/2012
- İyi Bir Yaşam Adası Girit - 19/10/2012
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.