
Ancak kazın ayağı gerçekte böyle değil. Bu konuda sadece Danimarka Halk Partisi’ni sorumlu tutmak ne kadar doğru olur, şüphelerim var. Danimarka Halk Partisi olmasaydı ya da hükümete bastırmasaydı, bu sert yasalar çıkmayacak mıydı, sanıyorsunuz?
Danimarka’da ve bir çok Avrupa ülkesinde aşırı sağ partilerin güçlenmesinde ve göç yasalarındaki sertleştirmelerde en büyük etkenlerden biri Avrupa Birliği’nin (AB) iki yüzlü davranması, Birleşmiş Milletler’in tembel ve hantal olmasıdır.
Bir diğer etken de Avrupa’da asimilasyon politikalarının artık iflas etmiş olmasıdır.
Göçmenleri asimile edemeyen Danimarka ve diğer Avrupa ülkeleri, uyum politikaları adı altında sınırlarını ellerinden geldiğince göçe kapatarak yeni bir uygulama içine girdiler.
Özellikle Müslüman ülkelerden gelen göçmenlerin Avrupa’ya uyum sağlamakta güçlük çekmeleri, 11 Eylül terör olaylarından sonra Avrupalının Müslüman kökenli göçmene bakışı, AB’nin genişlemesi ve yeni üye ülkelerin ekonomik durumları, son yıllarda yaşanan ekonomik krizin yarattığı sıkıntılar, Avrupa’daki şeriatçı, kökten dinci hareketin büyümesi, dini cemaatlerin yaygınlaşarak göçmenleri içinde bulundukları toplumdan uzaklaştırması içinde bulunduğumuz durumun nedenleri arasındadır.
Danimarka’ya her ne kadar AB tarafından eleştiriler getirilse de, AB içinde bu politikaların yer bulması, desteklenmesi ve bir yaptırım uygulanamaması AB’nin inandırıcılığına gölge düşürüyor. En azından son yıllardaki gelişmelere bakılırsa rüzgarın bu yönden estiğini görüyoruz.
Danimarka aslında Avrupa’da yeni bir akımın öncülüğünü yaptı. Beş buçuk milyonluk bu küçücük İskandinavya ülkesinin böyle bir öncülüğe soyunması, göç alan bir çok büyük Avrupa ülkesinin aslında önünü açmış oldu. Danimarka Avrupa’nın göç politikasını uygulamaya koyacak, diğerleri de onu takip edecekti. Çünkü farklı olana karşı korku psikolojisini yaymak homojen toplumlarda çok çabuk yer bulduğu için Danimarka gibi küçük ülkelerde böyle sert yasaların çıkarılması daha kolay olacaktı.
Avrupa Birliği’nin de bu konuda yeteri kadar sesini yükseltmemesi, üye ülkeler üzerinde yaptırımlar yapamaması da bundan kaynaklanıyor.
Her ne kadar bütün suç Danimarka Halk Partisi’ne yıkılmaya çalışılsa da, merkezdeki gerek sağ burjuva ve liberal partiler ile merkez soldaki partiler bu politikaların çıkarılmasındaki asıl mimarlardır.
AB’nin Metock kararını hatırlayın. AB vatandaşının AB dışından biriyle evlendiği zaman eşiyle istediği AB ülkesinde yaşamasına izin verilmesine rağmen nasıl oluyor da Danimarka aile birleşimi kurallarını daha da sertleştirebiliyor?
Yukarıda da dediğim gibi AB iki yüzlü davranıyor, Birleşmiş Milletler de İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde sözü edilen özgürlüklere uymayan ülkelere yaptırım uygulayamayacak kadar tembel, aciz ve hantal.
Danimarka Halk Partisi gibi aşırı sağcı partileri tetikçi olarak kullanıp suçu onlara yüklemek daha kolay geliyor.
- Emeklerin boşa gitmedi, rahat uyu Sadi… - 16/08/2020
- Heykelleri yıkarak tarihi silebilir miyiz? - 16/06/2020
- Danimarka’da normalleşme sürecine girildi - 20/04/2020
- Korona günlerinde aşk… - 19/03/2020
- Nazi işgali altındaki Danimarka’daki basının gözüyle modern Türkiye - 27/09/2016
- Güle güle usta - 18/09/2016
- Sosyal Demokratlar erimeye mahkum - 28/04/2014
- Ne şiş yansın, ne kebap - 29/03/2014
- Bu ülkede yok yok… - 02/03/2014
- Yalanın İcadı… - 29/01/2014
- İçinden Meriç geçen bir yaşam öyküsü - 12/12/2013
- 100 aday, 38 üye… - 26/11/2013
- Bir arpa boyu yol gidilmiş… - 19/10/2013
- Besle kargayı, oysun gözünü! - 28/08/2013
- Oturun oturduğunuz yerde - 24/06/2013
- Avrupalı Türk mü… Hadi ordan! - 23/05/2013
- Dünyanın en güçlü kadınları…! - 24/04/2013
- İfade özgürlüğü tehdit altında mı? - 25/02/2013
- Yalanlara inanmaya devam… - 23/01/2013
- Çocuk olamadan anne olan çocuklar… - 18/10/2012
- Kardeş kanı dökmenin açıklaması ne olabilir ki? - 25/09/2012
- Aynı tas aynı hamam - 24/08/2012
- Siyaseti sevdirmenin yolları… - 18/06/2012
- Alanya: Bir dünya kenti - 06/06/2012
- Pizzacısın sen, pizzacı kal… - 22/05/2012
- 23 Nisan’ın ardından… - 25/04/2012
- Avrupa can çekişiyor - 22/03/2012
- Ateş düştüğü yeri yakıyor - 22/02/2012
- Bu nasıl hükümet! - 25/01/2012
- Göçmenler kimin için önemli? - 15/12/2011
- Biz büyük resme bakalım - 20/11/2011
- Tünelin sonu karanlık - 21/10/2011
- Kaybederken kazanmak… - 27/09/2011
- Türk çocuklarının vize çilesi - 24/08/2011
- Türkler Avrupalı değil… - 20/06/2011
- Arap baharı mı, Avrupa’nın kara kışı mı? - 18/05/2011
- İskandinav modelinin sonu geldi - 27/04/2011
- Bu insanlara kim sahip çıkacak? - 23/03/2011
- Modern köle pazarı - 20/02/2011
- Ölen öldüğüyle kalmasın artık! - 18/01/2011
- Hipnotize olmuş teröristler? - 20/12/2010
- Aşırı sağcılar kimin tetikçisi… - 24/11/2010
- Danimarka’nın varoşları: ‘Gettolar’ - 28/10/2010
- PKU’lu çocuklarımız Danimarka’dan seslendi: ‘Sesimizi duyun’ - 22/10/2010
- Tencere dibin kara… - 21/09/2010
”Danimarka’da aşırı sağcılar kimin tetikçisi?”
Kutlarım; çok güzel bir yazı olmuş. Tetikçi tanımı tam üstüne oturmuş.
Aslında her şey göstere göstere geliyor. Ne yapmak istediklerini ve yaptıklarını açık açık söylüyorlar.
Bir zaman tv kanallarından birinde subay sınıfından birisi düşmanlarının açığa çıkması için onları değişik biçimlerde kışkırttıklarını, kafalarının delikten çıkmasını beklediklerini söyledi.
Hükümet de bir yandan bir çok yeni, ağır, insan onurunu inciten, kışkırtan(proveke eden) yasalar çıkartırken diğer yandan hükümet ortağı partiler aynı amaca yönelik demeçler veriyorlar.
Küçük bir ülke olmanın bir çok yararları olduğu gibi zararları da var elbette. Burada yaşayan yabancılar her şeyden önce bunları da gözönünde bulundurup, bir yandan şeffaf örgütlenmeler içine girerken, diğer yandan içinde bulunduğu toplumun korkularını ve kaygılarını artıracak tutum ve eylemlerden kaçınmalıdırlar. Meydanı ve dizginleri tamamen aşırı dincilerin, aşırı milliyetçilerin, terör odaklı organizasyonların insafına bırakmamalıdırlar. Bugün duygularını okşar, küçük çıkarlarını korur gibi görünen bu örgütler, amaçlarına ulaştıklarında zaten iş işten geçmiş olur, olan yine sana olur. Bunun yerine yerel örgütlerin içinde yer alıp sorunları yüz yüze anlatmanın ve ikna etmenin yolları aranmalıdır. Yabancıların bol olduğu yerlerde bile kiracı derneklerinin, okul derneklerinin yönetiminde neden yeterli sayıda yabancılar aday olmuyor veya seçilemiyor diye üzerinde düşünmek lazım.
Danimarkalılar da şunu iyi bilmelidirler ki dışardan gelen insanlar aptal değildir. Sadece sorunlarını kendi ülkelerinde çözememiş ve/veya daha iyi bir hayatın özlemiyle göçmüşlerdir. Olup bitenden haberleri vardır.
Barış ve demokrasi getirilecek vaadiyle ülkesi işgal ve talan edilen ama daha sonra yanlış istihbarat almışız özrüyle karşı karşıya gelen, acılarını unutamamış, umutlarını yerine getirememiş bir Irak göçmeninin yaşadığı ruh halini, duygu ve davranış değişikliklerini tahmin etmek zor olmasa gerek. Önce bu ayıptan ve haksızlıktan kurtulmanın yolları aranmalı, bu insanlar onure edilmelidir.
Hep bana hep bana demeye devam edersen bir gün gelir al sana al sana demeye başlayanlar olabilir ve herkesin huzuru ve dirliği birden bozulur.
mukemmel bir yazi, bir o kadar da realitik. karikatur sorunundan sonra tum ab nin danimarkanin yaninda olmasi ve aynen bu kucuk ab ulkesinin yaptiklarinin aslinda abnin ruyasi oldugunun bir gøstergesi.. ben abde yasayan øzelliklede danimarkada yasayan musluman køkenli yabancilara 5 sene gibi kisa bir sure veriyorum. zaten herhangi bir terør olayi olursa vay haline musluman yabancilarin.
Cengiz beye bu guzel yazisindan dolayi tesekurler. Evet derler ya “soyleyene degilde soylettirene bak”. Bir ulkeye, topluma veya kurulusa en buyuk tehlike icten gelir. Iste AB ve Birlesmis Milletler kendi degerlerine ters davraniyorsa, bu kuruluslarin geleceginden suphe etmek kacinilmazdir….
tetikcilerin dikkatine:bazen tetigine basilan silah geri tepebilir carsidaki hesap evdekine uymayabilir..insanlarin sabri tukenebilir bunlar bir korku filimidir gidiyorlar ama unut masinlar biz turkuz biz yedi duveli yola getirdik yani arapla,,somaliliyle,zenciyle bizi kiyaslamasinlar uyansinlar yavas yavas yoksa yakinda ac kalacaklar bu gidisle….!