
Küresel ekonomik krizin derinden vurduğu yaklaşık 500 milyonluk nüfusa sahip Avrupa Birliği ülkelerindeki yüksek orandaki işsizlik bu ülkelerdeki demokrasileri de tehdit eder hale geldi.
Modernleşmenin, sanayileşmenin, aydınlanmanın Avrupa’sı artık, artan işsizliğiyle, yoksulluğuyla, yükselen ırkçılığıyla, şiddetle ve ırkçı cinayetlerle anılmaya başladı. Sanki, zaman tünelinden 30’lu yılların Avrupa’sına geri dönülüyor.
Avrupa ekonomisine yön veren, ağır sanayileri, güçlü ekonomileri ile Avrupa’nın yükünü sırtlanan iki büyük ülke, Almanya ve Fransa’nın durumu hiç de sanıldığı gibi iyi değil. Krizden sonra Almanya’da işsizlik oranı yüzde 10’u aşmış durumda, Fransa’da ise biraz daha yüksek. Almanya’da yoksulluğun arttığına, son yıllarda giderek artan ırkçılığa, sistematik biçimde işlenen cinayetlere tanıklık ediyoruz. Fransa’da da durum pek farklı değil. Genel seçimler öncesi aşırı sağın yıldızının parlaması, Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin aşırı sağa giden oyları toplamak için izlediği politika ülkede yaşayan göçmenleri endişelendiriyor. Ülkede Afrikalılara, Müslümanlara, Yahudilere ve Romanlara yönelik ayrımcı ve ırkçı politikalar yerini giderek şiddete bırakıyor.
Halkının mutluluğu, Kuzey denizinden çıkardığı petrolle dünyanın Kuveyt’ten sonra en zengin ikinci ülkesi olma özelliği ile tanınan Norveç’e bir bakın.
Ülkenin ikinci büyük partisi yabancı düşmanı politikalarıyla bilinen aşırı sağcı İlerici Partisi (Fremskridtspartiet). Aşırı sağcı, gerici bir partiye İlerici adını verilmesini de anlayabilmiş değilim. 75 gencin canına kıyan Norveçli terörist Anders Breivik de bu partinin uzun yıllar üyeliğini yapmış, gençlik kollarında yeralmış.
Ya İsveç! Refah sistemi, yaşam kalitesinin yüksekliği, demokrasisi ile bilinen bu ülkede de aşırı sağcı İsveç Demokratları’nın güçlenmesi ırkçıları cesaretlendiriyor. Peter Mangs adındaki keskin bir nişancı bir yıl boyunca Malmö kentinde göçmenlere terör estirip, seçtiği göçmen kurbanları kurşunlamıştı.
Finlandiya’da da durum pek farklı değil. Aşırı sağın oldukça güçlendiği bu ülkede de eski başbakan Matti Vanhanen bile gazetecilere verdiği bir yemekte Çingene dilencilere para verilmemesi gerektiğini söylemeyi ihmal etmemişti.
Bir çok yazımda Danimarkalı aşırı sağcıların ne durumda olduklarını, 10 yıl boyunca, bundan önceki iktidarı destekleyen aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi ile ırkçı gruplar arasındaki göbek bağını elimden geldiğince anlatmaya çalışmıştım. Irkçıların bu ülkede dernekleri, örgütleri, partileri, yayınları, medyası olduğunu, dünyada devletten ekonomik destek alarak yayın yapan tek Nazi radyosunun (Radio Oasen) bu ülkede bulunduğunu yazmıştım.
İçinde yaşadığımız bu ülkedeki ekonomik durumun, işsizliğin, şiddetin hangi boyutlara ulaştığını bilmeyen yok. Türk gençlerinin nasıl şiddet kurbanı olduklarını hepimiz görüyoruz.
Yazılacak daha çok şey var. Ama maalesef hepsine yer darlığından dolayı bu köşede yerveremiyorum. Şunu diyebilirim; Avrupa artık 70’li, 80’li yılların refah ve bolluk Avrupa’sı değil. Yazımızın başlığında Avrupa can çekişiyor demiştik. Böyle giderse bu yaşlı kıta artık ölüm düşeğinde olacak.
Bu ülkelerde doğup, büyüyen Türk gençleri artık anne-babalarının ya da dedelerinin-ninelerinin geldikleri ülkeye geri dönmeye başlıyorlar. Kendileriyle konuştuğumuz, burada doğup büyümüş, 30 yaşına gelmiş, meslek sahibi olmuş, eğitimli bir çok genç arkadaşımız ellerinde diplomalarıyla iş aramaktan artık bıktıklarını, ayrımcılığa maruz kaldıklarını, geleceklerini ailelerinin anavatanlarında kurmak istediklerini söylüyorlar.
Bu konuyla ilgili Belçika’da yaşayan Fikret Aydemir adındaki gazeteci bir arkadaşımız “Tersine Göç” adında bir belgesel film de çekmişti. Kopenhag’da gerçekleşen Türkiye Sinema Günleri kapsamında da gösterime giren bu filmde yukarıda sözünü ettiğimiz gençlerden sözediliyor. Onların Türkiye’ye geri dönüş serüvenleri anlatılıyor.
Özellikle 11 Eylül’den sonra hortlayan yabancı düşmanlığı, ırkçılık şimdilerde ekonomik krizle de besleniyor ve tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Bu da artık gençlerimizi bu ülkelerden maalesef uzaklaştırıyor.
Avrupa’daki ırkçı hareket kendinden olmayana karşı bir saldırı durumuna geçti.
Müslümanlara, Afrikalılara, Romanlara, Asyalılara yönelik ırkçı saldırı haberlerini Müslüman ve Yahudi mezarlıklarının tahrip edildiklerini sürekli duyuyoruz.
Yukarıda da sözünü ettiğim ırkçı saldırılar yükselmekte olan bu dalganın somut örneklerinden sadece bazılarıdır.
Kısacası, Avrupa ülkelerindeki seçimlerde ırkçılık prim yaptığı sürece ve diğer kültürlere olan tahammülsüzlük hastalığından kurtulunmadığı sürece, ırkçılık yükseliş içinde, demokrasi de her zaman tehdit altında olacaktır.
- Emeklerin boşa gitmedi, rahat uyu Sadi… - 16/08/2020
- Heykelleri yıkarak tarihi silebilir miyiz? - 16/06/2020
- Danimarka’da normalleşme sürecine girildi - 20/04/2020
- Korona günlerinde aşk… - 19/03/2020
- Nazi işgali altındaki Danimarka’daki basının gözüyle modern Türkiye - 27/09/2016
- Güle güle usta - 18/09/2016
- Sosyal Demokratlar erimeye mahkum - 28/04/2014
- Ne şiş yansın, ne kebap - 29/03/2014
- Bu ülkede yok yok… - 02/03/2014
- Yalanın İcadı… - 29/01/2014
- İçinden Meriç geçen bir yaşam öyküsü - 12/12/2013
- 100 aday, 38 üye… - 26/11/2013
- Bir arpa boyu yol gidilmiş… - 19/10/2013
- Besle kargayı, oysun gözünü! - 28/08/2013
- Oturun oturduğunuz yerde - 24/06/2013
- Avrupalı Türk mü… Hadi ordan! - 23/05/2013
- Dünyanın en güçlü kadınları…! - 24/04/2013
- İfade özgürlüğü tehdit altında mı? - 25/02/2013
- Yalanlara inanmaya devam… - 23/01/2013
- Çocuk olamadan anne olan çocuklar… - 18/10/2012
- Kardeş kanı dökmenin açıklaması ne olabilir ki? - 25/09/2012
- Aynı tas aynı hamam - 24/08/2012
- Siyaseti sevdirmenin yolları… - 18/06/2012
- Alanya: Bir dünya kenti - 06/06/2012
- Pizzacısın sen, pizzacı kal… - 22/05/2012
- 23 Nisan’ın ardından… - 25/04/2012
- Avrupa can çekişiyor - 22/03/2012
- Ateş düştüğü yeri yakıyor - 22/02/2012
- Bu nasıl hükümet! - 25/01/2012
- Göçmenler kimin için önemli? - 15/12/2011
- Biz büyük resme bakalım - 20/11/2011
- Tünelin sonu karanlık - 21/10/2011
- Kaybederken kazanmak… - 27/09/2011
- Türk çocuklarının vize çilesi - 24/08/2011
- Türkler Avrupalı değil… - 20/06/2011
- Arap baharı mı, Avrupa’nın kara kışı mı? - 18/05/2011
- İskandinav modelinin sonu geldi - 27/04/2011
- Bu insanlara kim sahip çıkacak? - 23/03/2011
- Modern köle pazarı - 20/02/2011
- Ölen öldüğüyle kalmasın artık! - 18/01/2011
- Hipnotize olmuş teröristler? - 20/12/2010
- Aşırı sağcılar kimin tetikçisi… - 24/11/2010
- Danimarka’nın varoşları: ‘Gettolar’ - 28/10/2010
- PKU’lu çocuklarımız Danimarka’dan seslendi: ‘Sesimizi duyun’ - 22/10/2010
- Tencere dibin kara… - 21/09/2010
O kadar acikli yazmissinki aglayasim geldi halimize vallahi.Madem durum bu kadar vahim, sen neden donmuyorsun memleketine?