Danimarka’dan beyinleri yıkanmış bazı Müslüman gençlerin Suriye yönetimine karşı savaşmaya gitmelerini medyadan endişeyle takip ediyoruz. İstihbarat birimleri bu gençleri engellemenin güçlüğünden yakınıyor ve toplumsal desteğe ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor.
Bu toplumsal destek nasıl sağlanır bilemiyorum, ama bilinen bir şey var, o da, bu gençlerin bu ülke için de büyük tehlike oluşturduğudur.
Radikal İslamcı kesimler tarafından beyinleri yıkanarak Suriye’deki yönetime karşı savaşmaya götürülen bu gençler, şimdi de hedef tahtalarına bazı Danimarkalıları koydular.
Hani, bir söz vardır; “Besle kargayı oysun gözünü”. Gelinen durum işte budur.
Çoğu bu ülkede doğup büyüyen, kreşten liseye kadar bu ülkenin eğitim sistemi içinden geçen bu gençler, bugün ellerinde otomatik silahlarla tanımadıkları coğrafyalarda tanımadıkları insanları gözlerini kırpmadan öldürmeye gidiyorlar ve döndüktülerinde, eğer dönerlerse sırada bazı Danimarkalılar var. Köktendinci çevrelerin beyinlerini yıkadığı bu gençler için yapılacak pek fazla birşey kalmamış geriye, eminim yaşadıkları bu toplumdan da nefret ediyorlardır bu gençler.
Bu sorunu çözmek için toplumsal destek arayan yetkililerin, bugüne kadar, onları bu hale getiren nedenlere göz yummak yerine onların bu hale gelmesine neden olan gelişmeler üzerinde durmaları gerekmez miydi?
Danimarkalıların duyduğu endişe medyada yeni bir durummuş gibi gösterilmeye çalışılsa da, Suriye’deki yönetime karşı radikal dinci kesimlerin safında savaşmaya gitmek yeni bir durum değil.
Aslında bu gelenek 70’li yılların sonunda başlayan ve 80’li yılların sonlarına doğru sona eren 9 yıllık Sovyet-Afgan savaşına kadar uzanıyor.
Batı ülkelerinden yüzlerce genç, Sovyet-Afgan savaşından tutun da, yine Afganistan, Çeçenistan, Bosna, Irak vb. ülkelerde kendilerine İslami Mücahitler denen kesimin saflarında hep savaştılar.
Demekki bir yerlerde yanlış yapılıyor. Batı nerede yanlışlar yapıldığı üzerinde durmalı.
Düşünün bir kere. Gelişmiş bir Batı ülkesi olan Danimarka’da bir Filistinli aile 17 yaşındaki kızları Danimarkalı bir erkekle çıktı diye genç kızı öldüresiye dövüyor ve bu ülkede doğup büyümüş genç bir kız böyle bir duruma maruz kalabiliyor. Namus cinayetlerine çözüm imamlar, antropologlar, sosyologlar, psikologlarla aranmaya başlanıyor. Kan parası ödemekten bahsediliyor. Şehir meydanlarında, sokak ortalarında, okullarda “Demokrasi istemiyoruz, şeriatın dışındaki yasayı tanımayız” diye bağıranlara göz yumuluyor, apartmanların bodrum katlarındaki mescitlerde verilen din eğitimleri hakkında bir araştırma yapmaya gerek duyulmuyor. İfade özgürlüğü ve özgür tartışma adı altında bazı ırkçı Danimarkalıların da İslam dinine ve Müslümanlara hakaret etmesi karşısında sessiz kalınıyor.
Bir başbakan; Afganistan’da, Irak’ta, Libya’da olduğu gibi Suriye’de de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararı olmadan savaş açmaya hazır olduklarını açıkladığı sürece gençlerin beyni yıkanmaya devam edilecek ve bu gençler ölümü de göze alarak, bir savaş muhabiri gibi her yeni savaşta yerlerini alacaklardır. Sonra bizler de bu gençler neden savaşa gidiyorlar diye sorup duracağız.
Edindiğim bilgilere göre sadece Danimarka’dan 50’ye yakın genç, diğer İskandinavya ülkeleriyle birlikte 150’nin üzerinde, Avrupa genelinden de 600’ün üstünde genç Suriye’ye gitmiş.
Avrupa Birliği Terörle Mücadele Koordinatörü Gilles de Kerchove, yaptığı açıklamalarda Suriye’ye savaşmaya giden yüzlerce Avrupalı Müslüman gencin, “Gittiklerinde hepsi radikal değil. Ama büyük ihtimalle orada eğitim görüp, radikalleşecekler. Daha önce gördüğümüz gibi, bu durum geri döndüklerinde ciddi bir tehdit yaratabilir. Döndüklerinde tecrübeli olacaklar ve diğer insanları da radikalleştirebilirler” diyor.
Suriye’ye giden ve İslamcı muhalif güçler yanında yeralan bu gençler, kendilerinden öncekilerin yaptıklarını tekrarlıyorlar.
- Emeklerin boşa gitmedi, rahat uyu Sadi… - 16/08/2020
- Heykelleri yıkarak tarihi silebilir miyiz? - 16/06/2020
- Danimarka’da normalleşme sürecine girildi - 20/04/2020
- Korona günlerinde aşk… - 19/03/2020
- Nazi işgali altındaki Danimarka’daki basının gözüyle modern Türkiye - 27/09/2016
- Güle güle usta - 18/09/2016
- Sosyal Demokratlar erimeye mahkum - 28/04/2014
- Ne şiş yansın, ne kebap - 29/03/2014
- Bu ülkede yok yok… - 02/03/2014
- Yalanın İcadı… - 29/01/2014
- İçinden Meriç geçen bir yaşam öyküsü - 12/12/2013
- 100 aday, 38 üye… - 26/11/2013
- Bir arpa boyu yol gidilmiş… - 19/10/2013
- Besle kargayı, oysun gözünü! - 28/08/2013
- Oturun oturduğunuz yerde - 24/06/2013
- Avrupalı Türk mü… Hadi ordan! - 23/05/2013
- Dünyanın en güçlü kadınları…! - 24/04/2013
- İfade özgürlüğü tehdit altında mı? - 25/02/2013
- Yalanlara inanmaya devam… - 23/01/2013
- Çocuk olamadan anne olan çocuklar… - 18/10/2012
- Kardeş kanı dökmenin açıklaması ne olabilir ki? - 25/09/2012
- Aynı tas aynı hamam - 24/08/2012
- Siyaseti sevdirmenin yolları… - 18/06/2012
- Alanya: Bir dünya kenti - 06/06/2012
- Pizzacısın sen, pizzacı kal… - 22/05/2012
- 23 Nisan’ın ardından… - 25/04/2012
- Avrupa can çekişiyor - 22/03/2012
- Ateş düştüğü yeri yakıyor - 22/02/2012
- Bu nasıl hükümet! - 25/01/2012
- Göçmenler kimin için önemli? - 15/12/2011
- Biz büyük resme bakalım - 20/11/2011
- Tünelin sonu karanlık - 21/10/2011
- Kaybederken kazanmak… - 27/09/2011
- Türk çocuklarının vize çilesi - 24/08/2011
- Türkler Avrupalı değil… - 20/06/2011
- Arap baharı mı, Avrupa’nın kara kışı mı? - 18/05/2011
- İskandinav modelinin sonu geldi - 27/04/2011
- Bu insanlara kim sahip çıkacak? - 23/03/2011
- Modern köle pazarı - 20/02/2011
- Ölen öldüğüyle kalmasın artık! - 18/01/2011
- Hipnotize olmuş teröristler? - 20/12/2010
- Aşırı sağcılar kimin tetikçisi… - 24/11/2010
- Danimarka’nın varoşları: ‘Gettolar’ - 28/10/2010
- PKU’lu çocuklarımız Danimarka’dan seslendi: ‘Sesimizi duyun’ - 22/10/2010
- Tencere dibin kara… - 21/09/2010
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.