Bunun için öncelikle reformun içeriğinden bahsetmek lazım. Şu anda öğretmenler haftada 25 saat ders vermektedir ve geriye kalan 12 saat haftalık toplantılarla ve hazırlıklarla tamamlanmaktadır. Çoğu zaman bu çalışma saatleri 40’ın üzerine bile çıkabiliyor. Yeni okul reformuna göre ise, öğrenciler haftada 25 saat yerine 35-37 saat ders görecekler. Yani bu demek oluyor ki, şu anda okulundan çıkıp SFO veya değişik eğitici aktivitelerin yer aldığı klublere giden çocuk, ikindi vaktine kadar okulda kalacak ve geç saatlere kadar ders görecek. Burada insan bahsetmeden edemiyor. Önemli olan eğitimin saatleri değil, bir çocuğa kaç saat ders verdiğiniz değil, verdiğiniz eğitimin kalitesidir. İstediğiniz kadar saat ekleyin, şayet eğitim kalitesi düşükse, çocuğa göre değilse, veya çocuğun belli bir saatten sonra artık kapasitesi almıyorsa, buyrun istediğiniz kadar saat ekleyin.
Vaziyet, bu reforma karar verenlerin daha önce ögretmenlik yaptıkları bir tarafa dursun, bir sınıf ortamında dahi bulunmadıklarını gösteriyor. Zira, bugüne kadar gelmiş geçmiş sayısız araştırma, çocukların sosyal ortamlarda ve sosyal aktitivelerle gelişimlerini büyük ölçüde ilerlettiklerini ve sosyalleşme sürecinde ders dışı faaliyetlerin öğrenimde inanılmaz bir rolü olduğunu gösterir.
Evet, amaç seviyeyi yükseltmek elbette. Hiç tartışmasız, evinden gereksinimleri karşılanmış, rahat ve huzurlu olan ve okuldaki çevresiyle sosyalleşebilen çocuk, okulu sever ve okulu seven çocukta daha kolay ve rahat bir eğitim ve öğrenim alır. Bunun için çocukları eskilerin dönemine itip okul sıralarında saatlerini geçirecek bir eğitim sunmak yerine, olan eğitimi nasıl kaliteli hale getirebiliriz ve yukarıda saydığım unumları alamayan çocuğa nasıl yardımcı olabilirizi tartışıp bunun çözümlerine bakmamız gerekiyor.
Yine yeni reforma göre, çocukların seçme özgürlükleri ve okul sonrası dahil oldukları faaliyetler sona eriyor, ve bunun yerine okuldaki saatlere bazı oyun ve eğitici aktivitelerin konulacağı konuşuluyor. Yani alışık olduğumuz ‘okul’ kavramından uzaklaşıp, ders ve boş zamanı değerlendirme tarihe karışıyor. Çocuk, ne zaman ders ve ne zaman oyun olduğunu kavrayamayacak artık.
Veliler ve bizler ilk reform kelimesini duyduğumuzda sevindik elbette, nihayetinde yenilikler her zaman yeni umutlar barındırır, ancak daha saydıklarımın dışındaki götürülerinide hesap edecek olursak, bundan sonraki aşamada sadece ‘Hayırlı olsun’ demek kalıyor bizlere.
- Çocuklarımız isyan bayrağını çekti - 04/10/2017
- Adaylar yerel seçimlere hazır - 25/08/2017
- Sana kalkan eller kırılsın… - 15/12/2016
- Kadınlarımızın Danimarka adaletine ve polisine olan güveni sarsıldı - 04/12/2016
- Adaletin bu mu Danimarka? - 20/11/2016
- Gün, topa tutma günü değil, destek ve yardım günüdür - 31/10/2016
- Pedofili…! - 23/10/2016
- Yeryüzünün üvey evlatlarına… - 01/10/2014
- Gençlerimiz ve suç! - 26/09/2013
- 9-12 yaş… - 28/08/2013
- Bir okul reformu… - 04/04/2013
- Sübyancı ve içimizden biri… - 25/02/2013
- Sübyancılığın cezası nedir? - 28/11/2012
- Çocuklarımız, din ve milliyet! - 28/08/2012
- Okul – Aile işbirliği - 23/05/2012
- Okulları kapatmaya devam! - 24/04/2012
- Eğitim Seçimi - 22/03/2012
- Ölüm Cem´e yakışmadı..! - 22/02/2012
- Anne… - 25/01/2012
- Keskin Bıçak… - 15/12/2011
- Madde bağımlılığı ve çocuklar - 23/11/2011
- Okullarımız kapanırken… - 21/10/2011
- Karanlık kıtanın karanlık çocuklarına… - 23/09/2011
- PiSA sonuçları - 20/06/2011
- Önce hangi dil? - 19/05/2011
- Teknolojik çocuk! - 27/04/2011
- Haydi Kızlar! - 20/02/2011
- PISA sonuçları ve çocuklarımız - 18/01/2011
- Facebook ve Çocuklar- 2 - 20/12/2010
- Facebook ve çocuklar - 24/11/2010
- Ebevyenlerin çocuklar üzerindeki tutumu - 28/10/2010
- Dini ve milli kültürümüz - 21/09/2010
- Yeni Sezon - 18/08/2010
Neden hayirli olsun demek kaliyorki bizlere. Bu saydiklarinin olmamasi icin elimizden gelen herseyi yapicagiz. sonucta burada soz konusu olan bizim cocuklarimiz.
Finans Bakanı ve Ziegler açık ve net bir şekilde bu sistemi ne pahasına olursa olsun dayatacaklarını ve öğretmenlere fazla bir seçim şansı bırakmayacaklarını ve bu yeni reforma boyun eğmeleri gerektiğini beyan ettiler. Lockout- yani binlerce çocuğun eğitimsiz kalmaları bile işlerine yaradı ve yarıyor, ve bunu yüksek sesle söylemekten dahi çekinmiyorlar. Evet, ironik anlamda ‘Hayırlı olsun’ demeyi bıraktılar bize. Kastım buydu. Sevgiler..