
Bu arkadaşım, yeni hükümetin kurulmasıyla birlikte son 10 yıldır Danimarka siyasetine yön veren göçmen tartışmasının artık medyayı eskisi kadar işgal etmediğini uzun uzun anlatmaya çalıştı. Bu iddiasının bir benzerini bir günlük gazetede yazan bir yorumcudan da okuduğunu söyledi. Arkadaşım iyi niyetiyle bunu güzel bir gelişme olarak değerlendirdi ve söylediklerinde haklılık payı da vardı. Gerek yazılı, gerek görsel medyada göçmen tartışmasına aslında pek rastlamaz olduk son aylarda.
Gerçi, uyum tartışmasının hız kesmesi sadece seçimlerden sonra olmadı. Seçim kampanyalarında da uyum tartışması ve göçmenler fazla ön plana çıkarılmadı. Öyle ki, Danimarka Halk Partisi bile göçmenleri seçim malzemesi yapmanın sağ bloktaki partilerin kazanmasına yetmeyeceğinin farkına vardı ki, onlar bile seçimlerde göçmenler üzerinden yaptıkları siyaseti biraz düşük tonda yürüttüler. Seçim kampanyalarında onun yerine, ekonomik kriz, refah toplumunun geleceği, işsizlik ve klasik anlamdaki sağ-sol politikalar tartışıldı.
Danimarka milli değerleri üzerinden üretilen politikalardan, Müslüman kadınların örtünüş biçimlerinin tartışılmasından, göçmen gençlerinin işledikleri suçlardan, çete savaşları haberlerinden birazcık da olsa uzaklaşır gibi olsak da, bu Danimarka’da sorunların bittiği Danimarkalıların ve dolayısıyla medyanın göçmenlere bakışının değiştiği anlamına gelmiyor. Sadece şimdilik medyada fazla yeralmıyor. Çünkü zamanı ve yeri değil. Başka sorunlar var. Danimarka’da medya neyi sorun olarak görüyorsa, bunu Danimarka’nın en önemli sorunu gibi lanse ediyor. Daha önce yapılan bir araştırmada da Danimarka’daki meslek gruplarına ülkedeki en önemli sorun nedir diye sorulduğunda, sadece medya mensupları göçmen sorununu en büyük sorun olarak görmüştü.
Örneğin Almanya’da bulunan Friedrich-Ebert-Stiftung adlı bir düşünce kuruluşu tarafından yaptırılan çok kapsamlı bir kamuoyu araştırmasına göre, her iki Avrupalıdan biri İslam’ı sorun olarak görüyor ve bu kişiler toplumun sadece alt kültür gruplarına mensup kişilerden oluşmuyor. Araştırma toplumun her kesiminden insanların İslamiyet korkusunu yaşadığını ortaya koyuyor.
Yine aynı araştırmada, Avrupa ülkelerinde çeşitli azınlık gruplarla ilgili düşünceleri sorulan halkın eşcinseller, Yahudiler ve kadınlara bakışında ülkeden ülkeye farklılıklar gözlenirken, İslamiyete bakış konusunda neredeyse her ülkede sonuç aynı çıkıyor ve her iki Avrupalıdan biri ülkelerinde çok fazla sayıda Müslüman yaşadığını düşünüyor. Danimarka’da da bu oran henüz resmi olarak açıklanmamış bir kamuoyu araştırmasına göre yüzde 45 civarında. Yani halkın yarısına yakınının Müslüman ülkelerden gelen göçmenler hakkındaki görüşünde bir değişiklik gözlenmiyor.
Son aylarda göçmenlerin fazla gündemde olmamasının nedeni, Danimarka’da da epeyce hissedilen küresel ekonomik kriz ve Euro bölgesinde yaşanan krizdir.
Tuhaftır, göçmenleri siyasi tartışmanın dışında tutan bu krizin aslında ilk etkilediği kesim de göçmenler. Topun ağzında yine her zaman onlar var.
Danimarka İstatistik Kurumu’nun göçmenler hakkında yayınladığı “2011 yılında Danimarka’daki Göçmenler” raporu krizin göçmenleri nasıl vurduğunu gösteriyor.
Bu raporda Batı ülkeleri dışından gelen 16-64 yaş arası göçmenlerin yüzde 38’inin işsiz ve devlet yardımı ile yaşadığını ortaya koyuyor. Bu oran Danimarka genelinde 24 iken sadece göçmenler arasında yüzde 38 olması ise düşündürücüdür.
Eskiden İstatistik Kurumu göçmenler hakkında bir rapor yayınladığında, bu medyada haftalarca tartışılırdı. Şimdi dikkat ediyorum da bu rapor neredeyse medyada yer bile bulmuyor. Arkadaşıma bu anlamda hak veriyorum. Biraz nefes aldık. Bu rapor fazla değil, bundan bir yıl önce yayınlansaydı kıyamet kopardı. Gazeteler çarşaf çarşaf bu sorunu sayfalarına taşır, siyasetçiler haber kanallarında bunu tartışırlar, şartların ağırlaştırılmasını, sosyal yardımların kısıtlanmasını, verilen cezaların artırılmasını isterlerdi.
Yukarıda da belirttiğim gibi bu, Danimarka halkının, medyanın, özellikle Müslüman ülkelerden gelen göçmenler hakkındaki görüşünü değiştirmiyor. Sadece şimdiki koalisyon hükümetinin ortakları doğal olarak “Biz-Onlar” tartışmasının yeniden alevlenmesini istemiyor. Medya da bekle gör politikası izliyor. Böylece uyum politikaları da ekonomik kriz yüzünden şimdilik rafa kaldırılmış oluyor.
Ancak yüzde 45’lere varan Müslüman göçmen karşıtlığı, göçmenler arasında yüzde 38’lere varan işsizlik karşısında medyanın ve siyasetçilerin deve kuşu gibi kafalarını kuma sokmaları sorunları çözmeyecektir. Hükümet bu sorunlara bir an evvel çözüm bulamazsa, bu gelecekte yabancı karşıtı partilerin, politikacıların elini yine güçlendirecek, medya da yine geniş geniş yerverecektir.
- Emeklerin boşa gitmedi, rahat uyu Sadi… - 16/08/2020
- Heykelleri yıkarak tarihi silebilir miyiz? - 16/06/2020
- Danimarka’da normalleşme sürecine girildi - 20/04/2020
- Korona günlerinde aşk… - 19/03/2020
- Nazi işgali altındaki Danimarka’daki basının gözüyle modern Türkiye - 27/09/2016
- Güle güle usta - 18/09/2016
- Sosyal Demokratlar erimeye mahkum - 28/04/2014
- Ne şiş yansın, ne kebap - 29/03/2014
- Bu ülkede yok yok… - 02/03/2014
- Yalanın İcadı… - 29/01/2014
- İçinden Meriç geçen bir yaşam öyküsü - 12/12/2013
- 100 aday, 38 üye… - 26/11/2013
- Bir arpa boyu yol gidilmiş… - 19/10/2013
- Besle kargayı, oysun gözünü! - 28/08/2013
- Oturun oturduğunuz yerde - 24/06/2013
- Avrupalı Türk mü… Hadi ordan! - 23/05/2013
- Dünyanın en güçlü kadınları…! - 24/04/2013
- İfade özgürlüğü tehdit altında mı? - 25/02/2013
- Yalanlara inanmaya devam… - 23/01/2013
- Çocuk olamadan anne olan çocuklar… - 18/10/2012
- Kardeş kanı dökmenin açıklaması ne olabilir ki? - 25/09/2012
- Aynı tas aynı hamam - 24/08/2012
- Siyaseti sevdirmenin yolları… - 18/06/2012
- Alanya: Bir dünya kenti - 06/06/2012
- Pizzacısın sen, pizzacı kal… - 22/05/2012
- 23 Nisan’ın ardından… - 25/04/2012
- Avrupa can çekişiyor - 22/03/2012
- Ateş düştüğü yeri yakıyor - 22/02/2012
- Bu nasıl hükümet! - 25/01/2012
- Göçmenler kimin için önemli? - 15/12/2011
- Biz büyük resme bakalım - 20/11/2011
- Tünelin sonu karanlık - 21/10/2011
- Kaybederken kazanmak… - 27/09/2011
- Türk çocuklarının vize çilesi - 24/08/2011
- Türkler Avrupalı değil… - 20/06/2011
- Arap baharı mı, Avrupa’nın kara kışı mı? - 18/05/2011
- İskandinav modelinin sonu geldi - 27/04/2011
- Bu insanlara kim sahip çıkacak? - 23/03/2011
- Modern köle pazarı - 20/02/2011
- Ölen öldüğüyle kalmasın artık! - 18/01/2011
- Hipnotize olmuş teröristler? - 20/12/2010
- Aşırı sağcılar kimin tetikçisi… - 24/11/2010
- Danimarka’nın varoşları: ‘Gettolar’ - 28/10/2010
- PKU’lu çocuklarımız Danimarka’dan seslendi: ‘Sesimizi duyun’ - 22/10/2010
- Tencere dibin kara… - 21/09/2010
NET İŞSİZLİK NE KADAR?
Avrupa Birliği’ne yeni katılmış ülkelerden o kadar iş gücü geliyor ki… Yasal, normal ücretlerin dörtte, beşte hatta altıda birine kılıfına uydurulmuş yasallık içinde çalışıyorlar bir çok işyerinde. Şimdilerde nasıl bilmiyorum ama bir zamanlar Polonya’lı işçileri tarım-çiftlik, inşaat işlerinde saati 20 karona, 30 krona çalıştırmıyorlar mıydı? Hem de çok kötü barınma şartlarında. Bu işin ayrıca ticaretini yapanlar var. Modern köle ticareti desek de olur. Devlet buna göz mü yumuyor, yoksa çaresiz mi kalıyor? Bilmiyorum. Bana göre kontrollü bir şekilde göz yumuluyor. Bunu Fransızlar tekstil alanında, İtalyanlar tarım alanında -bilhassa ucuz salça üretiminde- değerlendiriyorlar. Firmalar hükümetleri fabrikaları yurt dışına taşımakla, hükümetler de birlik üyesi diğer hükümetleri karşı engeller koymakla tehdit edip yollarına devam ediyorlar. Hatta bu konuda Danimarka televizyon kanallarında belgesel filmler izlemiştik. Bunun yanında belgesel filmle uğraşacak arkadaşlara tavsiye ederim: Bulgaristan ve romanya’nın belli bölgelerinden kimler buralara göç ediyor, ne şartlarda yaşıyorlar, geldikleri yerlerde uğradıkları haksızlıklar nelerdir? Küçük bir araştırmayla nerelere ulaşacaklar göreceklerdir.
NET İŞSİZLİK NE KADAR?
Avrupa Birliği’ne yeni katılmış ülkelerden o kadar iş gücü geliyor ki… Yasal, normal ücretlerin dörtte, beşte hatta altıda birine kılıfına uydurulmuş yasallık içinde çalışıyorlar bir çok işyerinde. Şimdilerde nasıl bilmiyorum ama bir zamanlar Polonya’lı işçileri tarım-çiftlik, inşaat işlerinde saati 20 karona, 30 krona çalıştırmıyorlar mıydı? Hem de çok kötü barınma şartlarında. Bu işin ayrıca ticaretini yapanlar var. Modern köle ticareti desek de olur. Devlet buna göz mü yumuyor, yoksa çaresiz mi kalıyor? Bilmiyorum. Bana göre kontrollü bir şekilde göz yumuluyor. Bunu Fransızlar tekstil alanında, İtalyanlar tarım alanında -bilhassa ucuz salça üretiminde- değerlendiriyorlar. Firmalar hükümetleri fabrikaları yurt dışına taşımakla, hükümetler de birlik üyesi diğer hükümetleri karşı engeller koymakla tehdit edip yollarına devam ediyorlar. Hatta bu konuda Danimarka televizyon kanallarında belgesel filmler izlemiştik.