Özgür Yayıncılık Derneği (Trykkefrihedsselskabs) başkanı Lars Hedegaard’a yapılan silahlı saldırının ardından geçtiğimiz günlerde parlamentoda yine Özgür Yayıncılık Derneği tarafından düzenlenen panelde söz alan Berlingske Tidende gazetesi genel yayın yönetmeni Lisbeth Knudsen’in “İfade özgürlüğünü koruyamazsak demokrasinin dna’sını kaybederiz” demesi oldukça düşündürücüydü.
Paneli televizyondan izledim. Bir çok konuşmacının da ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğunu öne sürmesini kaygı verici buldum.
Konuşmacıların da iddia ettikleri gibi ifade özgürlüğü Danimarka’da gerçekten tehdit altında mı?
Yabancı ve İslam dini karşıtlarının bugüne kadar her türlü hakareti sınırsızca yapabildiği bu ülkede, ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğunu iddia etmek abesle iştigalden başka ne olabilir ki?
Demokrasinin temel değerlerden biri olan ifade özgürlüğünün asıl muhatabı, bu özgürlüğü güvence altına alan veya almayan, sınırlı mı yoksa sınırsız mı olacağına karar veren devletler, yönetimler olması gerekir ve öyledir de. İfade özgürlüğü de diğer temel haklar gibi özünde siyasidir. Yani yöneticilerin keyfi müdahelelerinden korunması için demokratik toplumlarda güvence altına alınmıştır.
Tabii ki, ifade özgürlüğü anayasayla güvence altına alınan demokrasinin temel taşlarından biridir. Bu özgürlükten yana olanlar arasında da elbette bazı görüş farklılıklarının olması mümkün. Bu da zaten bu özgürlüğün kapsamı ve sınırlarından kaynaklanıyor.
‘Danimarka’da ifade özgürlüğü tehdit altındadır’ denildiği zaman, bu hakkı kullanmak isteyenlere yönetim ya da devlet tarafından baskı yapıldığı algısı oluşuyor.
Lars Hedegaard’un ifade özgürlüğü elbette devlet tarafından kısıtlanan bir girişim değil. Aksine ifade özgürlüğünü sınırsızca ve sorumsuzca kullandığı için tehdit edilen Lars Hedegaard ve benzeri kişiler devlet tarafından koruma altında tutuluyor.
Eğer iddia edildiği gibi bazı kişi ya da kişiler, örgütler, teröristler tarafından Lars Hedegaard’ın İslam karşıtı çıkışları engellenmek isteniyorsa, bunun ifade özgürlüğünün engellenmesi olarak değil, çatışan fikirlerin şiddete, teröre başvurması olarak görmek gerekmez mi?
Lars Hedegaard ifade özgürlüğünden yararlanarak toplumda bir kanaat oluşmasına katkı sağlamışsa, Hedegaard bu özgürlüğünü kullanmada bir sorun yaşamamıştır, sadece bazı kişiler ya da gruplar tarafından hiç kimsenin asla kabul edemeyeceği bir tepki görmüştür.
Danimarka’da özellikle Peygamber karikatürleri yayınlandıktan sonra bazı gazeteci, yazar, çizer, politikacı, tartışmacının bazı köktendinci kişi ve grupların hedefi haline gelmesi ifade özgürlüğünün tehdit altında olduğu anlamına gelmiyor. Bir kaç köktendinci zirzopun yaptığı saldırı girişimi adli bir olaydır. Öldürmeye ve ölüm tehditlerine kadar uzanan her türlü saldırı, şiddet kimler tarafından yapılırsa yapılsın kesinlikle cezasız bırakılmamalıdır. Demokrasinin bir diğer temel taşı olan hukuk sistemi çerçevesinde gereken adli soruşturmalar muhakkak yapılmalıdır. Eğer bu tür saldırılar cezasız bırakılıyorsa o zaman demokrasinin, ifade özgürlüğünün tehdit altında söylemek mümkündür.
Panelde, ülkenin en büyük gazetelerinden birinin yöneticisinin konuşmasında “İfade özgürlüğünü koruyamazsak demokrasinin dna’sını kaybederiz” demesini yadırgadım.
İfade özgürlüğünün kısıtlandığı, yasaklandığı ülkelerde, bu hakkı kullanmak için mücadele edenlere karşı yapılan bir haksızlık olarak görüyorum bu açıklamayı.
- Emeklerin boşa gitmedi, rahat uyu Sadi… - 16/08/2020
- Heykelleri yıkarak tarihi silebilir miyiz? - 16/06/2020
- Danimarka’da normalleşme sürecine girildi - 20/04/2020
- Korona günlerinde aşk… - 19/03/2020
- Nazi işgali altındaki Danimarka’daki basının gözüyle modern Türkiye - 27/09/2016
- Güle güle usta - 18/09/2016
- Sosyal Demokratlar erimeye mahkum - 28/04/2014
- Ne şiş yansın, ne kebap - 29/03/2014
- Bu ülkede yok yok… - 02/03/2014
- Yalanın İcadı… - 29/01/2014
- İçinden Meriç geçen bir yaşam öyküsü - 12/12/2013
- 100 aday, 38 üye… - 26/11/2013
- Bir arpa boyu yol gidilmiş… - 19/10/2013
- Besle kargayı, oysun gözünü! - 28/08/2013
- Oturun oturduğunuz yerde - 24/06/2013
- Avrupalı Türk mü… Hadi ordan! - 23/05/2013
- Dünyanın en güçlü kadınları…! - 24/04/2013
- İfade özgürlüğü tehdit altında mı? - 25/02/2013
- Yalanlara inanmaya devam… - 23/01/2013
- Çocuk olamadan anne olan çocuklar… - 18/10/2012
- Kardeş kanı dökmenin açıklaması ne olabilir ki? - 25/09/2012
- Aynı tas aynı hamam - 24/08/2012
- Siyaseti sevdirmenin yolları… - 18/06/2012
- Alanya: Bir dünya kenti - 06/06/2012
- Pizzacısın sen, pizzacı kal… - 22/05/2012
- 23 Nisan’ın ardından… - 25/04/2012
- Avrupa can çekişiyor - 22/03/2012
- Ateş düştüğü yeri yakıyor - 22/02/2012
- Bu nasıl hükümet! - 25/01/2012
- Göçmenler kimin için önemli? - 15/12/2011
- Biz büyük resme bakalım - 20/11/2011
- Tünelin sonu karanlık - 21/10/2011
- Kaybederken kazanmak… - 27/09/2011
- Türk çocuklarının vize çilesi - 24/08/2011
- Türkler Avrupalı değil… - 20/06/2011
- Arap baharı mı, Avrupa’nın kara kışı mı? - 18/05/2011
- İskandinav modelinin sonu geldi - 27/04/2011
- Bu insanlara kim sahip çıkacak? - 23/03/2011
- Modern köle pazarı - 20/02/2011
- Ölen öldüğüyle kalmasın artık! - 18/01/2011
- Hipnotize olmuş teröristler? - 20/12/2010
- Aşırı sağcılar kimin tetikçisi… - 24/11/2010
- Danimarka’nın varoşları: ‘Gettolar’ - 28/10/2010
- PKU’lu çocuklarımız Danimarka’dan seslendi: ‘Sesimizi duyun’ - 22/10/2010
- Tencere dibin kara… - 21/09/2010
Ifade ozgurlugumu,,o ne´´hani su antizemitist karsiti olanlara verilen cezami,ifade ozgurlugu,yoksa danimarkanin cifte standart uygulamalarimi,,,mesela-basbakan erdogan danimarkayi ziyaret etti ve bazi basin mensuplari,basin toplantisina alinmadilar ne trykkefrihedsselskab nede danimarka bir itirazda bulunmadilar cunku is parada bitiyor,ayni zamanda ifade ozgurlugu.Almanyadada basin ozgurlugu cokmus ama turklere yokmus,avrupa cok komik bir yer olmaya basladi.