İsveç’e evlilik yoluyla geldikten sonra başını örten bir genç kadınımızı tanıyorum. Özel yaşamıdır, kendisini ilgilendirir diyerek sorma gereği duymamıştım. Dil okulunda zaman zaman yaptığımız sohbetlerde onun farklı dünyasını anlamaya çalışırım. Örtünmelerde elbette ki dinsel değerlendirmelerin ve tarikatların payı büyüktü. Türkiye’de esen ruzgarlar buraları da etkiliyor. Ancak, o kendi gerçeğinin başka bir yönüne vurgu yapmaya çalışıyordu. Ona göre, yabancı bir ülkeye ilk kez adım atanlar, içine girdikleri yeni toplumdan korkuyorlardı. Bu korkunun sonucunda kendilerine sığınılacak limanlar inşa etmeye çalışıyorlardı. İsveç’e örtüsüz gelen, burada evlendikten sonra başını örten, Türkiye’de ilkokul öğretmenliği yapmış genç kadınımız bir defasında şunları anlatmıştı:
”Türkiye’de, yaşadığımız mahallede güvencedeydim. Orada herkesi tanıyordum. Onlar da beni tanıyorlardı. Kimseden korkum yoktu. Ama burası öyle mi? Geldikten sonra aile yakınlarımdan başka tanıdığım yoktu. Dışarıda benim bilmediğim, içine girmekten korktuğum yabancı bir dünya vardı. İnsanlar, tanımadıkları şeylerden korkarlarmış. Ülke değiştirenlerin önemli bir bölümü gittikleri yerlerde değişime uğruyor. Birlikte getirdiği dinsel ve toplumsal değerlerden uzaklaşıyor. Ben bu korkuyu örtünerek gidermeye çalıştım. Örtünmek, bana bir korunma duygusu verdi. Doğru bir şey yapıp yapmadığımı bilmiyorum..”
Yaz tatillerinde Türkiye’ye giden arkadaşlarım, köylerinden, doğdukları yörelerden çektikleri kucak dolusu fotoğraf ve kamera görüntüleriyle dönerler. Onlardan her defasında benzer hikayeler dinlerim:
”Bak, bu yıkıntılar bir zamanlar, çocukluğumun, gençliğimin geçtiği evimizdi. Şu da ekilmeyen tarlamız. Tarlanın kenarındaki şu ahlat ( yaban armudu) ağacına bakar mısın; küçükken dallarına tırmanıp az mı armut topladım. Bak, bak bu da Ermenilerden kalma su değirmeni. Üzerine hidroelektrik santralı kurdular, suyu artık akmıyor..”
Son yıllarda, herkes geçmişini araştırma merakına düştü. Buna ”kimliğine sahiplenme” de diyorlar. Kimlik, değirmen taşlarından, yıkıntılardan mı ibarettir, anlayamam.. Yaşları ilerledikçe, doğdukları topraklara dönememekten, buralarda ölmekten korkuyorlar! Hepsi de doğdukları yerlere gömülmek istiyor. Malmö’deki Müslüman gömütlüğü, geri dönemeyenlerle dolu..
İsveç Sosyal Demokrat Partisi Halland Bölge Meclisi Üyesi, öğretmen ve çevirmen Hüseyin Mirza Karagöz ile arkadaşı Ali Karagöz’ün İsveç’te hazırlayıp yayımladıkları Tavkirarlılar Tarihi ve Kültürü adlı 350 sayfalık kitap da, bir bakıma böylesi bir geçmiş/ gelecek hesabını tutuyor.. Hüseyin ve Ali, İsveç’te 10-15 yıl yaşadıktan sonra bir de dönüp geriye bakmışlar ki, doğdukları yerlerde sayıları 20 0 30 bini bulan, yayılma alanı Elazığ, Malatya, Kayseri, Sivas ve K.Maraşa’a dek uzanan Tavkirarlılar Aşireti’nin yerinde yeller esiyor. Köyler boşalmış. 1970’li ve 80’li yıllarda bir kasırga gibi gelen göç dalgası onları Adana, Mersin başta olmak üzere Güney ve Ege illerine savurmuş. Geriye kalanlar da İsveç, Finlandiya, Almanya, İngiltere, İsviçre, Fransa ve diğer ülkelerin yolunu tutmuşlar.
İşte o anda sorular uçuşmaya başlamış Hüseyin ve Ali’nin kafasında: ”Biz kimiz? Nereden geldik, nereye gidiyoruz?” Araştırmışlar, yaşlılarına sormuşlar, köklerini bulup ortaya çıkarmaya çalışmışlar. Görmüşler ki, Horasan’dan gelen Alevi kökenli Tavkirarlılar, dağılmakla kalmamış, aynı zamanda büyük bir asimilasyona da uğramışlar.. Aşiretin önemli bir bölümü yakın zamanlarda Alevi’liği terk ederek Sünni inancını benimsemiş. Aynı köyde oturan, iki emmoğludan biri Alevi, diğeri Sünni; biri cemevine gidiyor; diğeri camiye..
İsveç’te, Kulu’lulardan sonra Türkiyeli en büyük grup özellikle Stockholm be Uppsala illerinde yaşayan ve sayıları 3 bini bulan Tavkirarlılardır.Hüseyin Mirza ve Ali Karagöz, köklerini araştırırken yolları Suriye’nin Afrin ve Halep kentlerine de düşmüş. Çünkü, büyük ailenin bir bölümü de iş bulmak amacıyla oralara gitmiş, bir daha geriye dönmemiş. Hüseyin ve Ali, köklerini araştırmak için gittiklerinde, bugün terör guruplarının barınağı haline gelen Afrin, 500 bin nüfuslu, nar, elma, zeytin bahçeleri ve üzüm bağlarıyla kaplı şirin bir kentmiş. Tam akrabalarını bulmak üzerelerken Suriye’de iç savaş çıkmış ve apar topar dönmek zorunda kalmışlar.
Şu savaş bir bitse, yine gidecekler. Oralardaki Tavkirarlıları bulacak, ”Biz akrabayız!” diyerek birbirlerine sarılacaklar..
- Hêlîn Burkay’ın ardından.. - 05/05/2017
- Herkes gider Mersin’e… - 20/01/2017
- Anamla anayasa tartışması - 05/01/2017
- Sığınmacıya öğütler… - 27/12/2016
- Hüsnü Mahalli ve bir kurt masalı… - 19/12/2016
- Çocuk yaşta evlilik türkülerimizi de zehirledi - 24/11/2016
- Nail Güreli’nin ardından… - 01/11/2016
- SABAHIN BİR SAHİBİ VAR! - 24/10/2016
- İbrahim’ın Destanı… - 18/10/2016
- Bir gelen var… - 20/09/2016
- Gazetecilikte, ’Nereeeden, nereye!’ - 12/09/2016
- ‘Video’ gelin… - 29/08/2016
- ÖMRÜM, ÖMRÜM! - 22/08/2016
- TAŞLAR YERİNE OTURURKEN… - 18/08/2016
- İsveç’te neler oluyor! - 11/05/2016
- Safa ile git Otyam Baba - 16/08/2015
- Şampanya ile kutlanan boşanmalar - 06/04/2015
- Avrupa’nın üzerindeki IŞİD hayaleti - 27/03/2015
- KUZEYDEN SAVAŞ ESİNTİLERİ.. - 25/10/2014
- AH İSVEÇ’İN ŞU SARHOŞ GEYİKLERİ! - 05/10/2014
- Oyları azalan Başbakan parti liderliğini bıraktı - 24/09/2014
- Kaynak işçiliğinden Başbakanlığa uzun, ince yol… - 08/09/2014
- ’Bu ateş, gün gelir sizi de yakar!’ - 25/08/2014
- Bir gurbetçinin tatil hikayesi… - 21/07/2014
- İsveç’te ulusalcılık ve yabancı düşmanlığı - 09/06/2014
- Gurbette yaşlanmak… - 30/05/2014
- Osmanlı tabloları Katar’a nasıl uçuruldu.. - 01/05/2014
- İsveç’te seçim havası - 07/04/2014
- Ev kuşunun öyküsü - 02/03/2014
- İSVEÇ’TE BAŞBAKAN VE BAKAN İSTİFALARI… - 29/01/2014
- Tavkirarlılar köklerini arıyor.. - 13/12/2013
- Gurbetin çocukları - 26/11/2013
- Tuncel Kurtiz’in İsveç serüveni… - 08/10/2013
- İsveç’te bit pazarlarına nur yağıyor.. - 26/09/2013
- Sisi’ci misin, Mursi’ci misin? - 10/09/2013
- İnternetten boşanma devri.. - 21/08/2013
- ‘Dümende” Peter Curman - 19/07/2013
- Taksim direnişinden Stortorget’e - 19/06/2013
- TEZGAH ALTINDAN İÇKİ SATIŞI - 06/06/2013
- Derenin derinliğini avanağa ölçtürürler - 06/05/2013
- Bu bizim hikayemiz - 24/04/2013
- Herkesi balık hafızalı sanıyorlar - 03/04/2013
- Bi Acem destanı - 24/03/2013
- Dağları bekleyen korku - 10/03/2013
- Sivil toplum örgütleri ne işe yarar? - 25/02/2013