
Hepimizin bildiği üzere okullarımız ağustosun ikinci ve bazı belediyelerde ise ilk haftasında açılmaktadır. Kimi öğrencimiz bir üst sınıfa geçmenin heyecanıyla okula başlıyordur, kimi öğrencilerimiz ise daha yeni okula başlamanın verdiği bir heyecanla çeşitli sorular barındırıyordur küçücük beyinlerinde. Aynı şekilde bu heyecan velilerimiz içinde geçerlidir. Kimilerimiz daha önceki çocuklarımızdan edindiğimiz tecrübeyle hareket ediyor, kimimiz ise daha ilk çocuklarının ilkokula başlayışını heyecanla bekliyordur. Benimde bu yazımda değinmek istediğim konu yeni velilerimiz.
Okula başlayış ailenin yaşamında çocuğun konuşması, yürümesi gibi önemli bir aşamadır. Okula başlama çocuk yönünden belli bir zekâ ve duygusal gelişimi tamamlamış olmayı gerektirir. 6 yaşını bitirdiği halde zekâsı yeterli olan bir çocuk ruhsal bakımdan evden ayrılabilme olgunluğunu göstermeyebilir. Özellikle oyun ve arkadaşlıktan uzak tutulmuş, dışarı çıkarılmamış çocuklar için evden ayrılış ürkütücüdür. Fakat burada gerek velilere gerekse öğretmenlere düşen görev; çocuklarımıza bağımsız birer küçük birey olmayı öğretmektir. Unutmayalım ki; çok küçük yaştan itibaren bağımsız ve sorumluluk taşıyan bir birey olarak çocuğumuzu okula gönderdiğimizde ileride daha başarılı bir bireyin zeminini hazırlamış oluruz. Okulların açıldığı ilk günlerde, her sınıfta birkaç anneyi sıralarda çocukları ile birlikte otururken görmek olağandır. Okula korku ile giden ve hep evi düşünen bir çocuğun kendini okuma ve öğrenmeye vermesi kolay olmaz. Ayrıca yaşıtları içine karışması, birlikte oynaması ve arkadaşlık kurması güç olur. Okula uyumu ve başarısı bir anlamda anne-babanın yetiştirmedeki başarısının bir ölçüsüdür. Tabi bu arada anaokuluna gitmiş olan çocuklarının bu konuda daha az zorlanacakları ve daha tecrübeli oldukları göz ardı edilemez.
Kendi ülkemiz dışında başka bir ülkede yaşadığımız için haliyle bulunduğumuz ülkenin eğitim sistemi de farklıdır. Bu nedenle okulun velilerden beklentisi ve aynı şekilde velilerinde okuldan beklentisi çok farklı olabilir. Bunun önümüzdeki sezonda problem olmaması için velilerimizin okul başlangıcında beklentilerini ve dileklerini dile getirmeleri ve aynı zamanda okulun da onlardan beklentilerini öğrenmelilerdir. Bugün iki dilli çocuklarımızın gitmekte olduğu hemen her okulda tercüman imkânı da sağlanmaktadır. Dolayısıyla yapmamız gereken tek şey; ne beklediğimizi açık bir şekilde belirtip, beklenilene de cevap vermektir.
Unutmayalım ki; çocuğumuzu teslim ettiğimiz eğitim kurumuyla güzel bir iletişim birçok sorunu da rahatlıkla çözebilir.
- Çocuklarımız isyan bayrağını çekti - 04/10/2017
- Adaylar yerel seçimlere hazır - 25/08/2017
- Sana kalkan eller kırılsın… - 15/12/2016
- Kadınlarımızın Danimarka adaletine ve polisine olan güveni sarsıldı - 04/12/2016
- Adaletin bu mu Danimarka? - 20/11/2016
- Gün, topa tutma günü değil, destek ve yardım günüdür - 31/10/2016
- Pedofili…! - 23/10/2016
- Yeryüzünün üvey evlatlarına… - 01/10/2014
- Gençlerimiz ve suç! - 26/09/2013
- 9-12 yaş… - 28/08/2013
- Bir okul reformu… - 04/04/2013
- Sübyancı ve içimizden biri… - 25/02/2013
- Sübyancılığın cezası nedir? - 28/11/2012
- Çocuklarımız, din ve milliyet! - 28/08/2012
- Okul – Aile işbirliği - 23/05/2012
- Okulları kapatmaya devam! - 24/04/2012
- Eğitim Seçimi - 22/03/2012
- Ölüm Cem´e yakışmadı..! - 22/02/2012
- Anne… - 25/01/2012
- Keskin Bıçak… - 15/12/2011
- Madde bağımlılığı ve çocuklar - 23/11/2011
- Okullarımız kapanırken… - 21/10/2011
- Karanlık kıtanın karanlık çocuklarına… - 23/09/2011
- PiSA sonuçları - 20/06/2011
- Önce hangi dil? - 19/05/2011
- Teknolojik çocuk! - 27/04/2011
- Haydi Kızlar! - 20/02/2011
- PISA sonuçları ve çocuklarımız - 18/01/2011
- Facebook ve Çocuklar- 2 - 20/12/2010
- Facebook ve çocuklar - 24/11/2010
- Ebevyenlerin çocuklar üzerindeki tutumu - 28/10/2010
- Dini ve milli kültürümüz - 21/09/2010
- Yeni Sezon - 18/08/2010
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.