“Zülfü Livaneli’nin ‘Bekle Beni’ romanında aşk, direniş ve acının izinde”
Hasan Akarsu
Selim ile Leyla Ankara’da lise öğrencisiyken tanışır, birbirini sever. Leyla albay kızıdır, dışarda buluşup görüşürler, ilişkileri ilerler. Birkaç yıl sonra evlenirler, kızları Zeynep doğar. Selim askere gider, Sivas-Temeltepe’nin soğuğunda askerlik yapar, benliğinin yok edildiğini, tek tipleştirildiğini duyumsar. Ankara’ya sevk edilir. Askerliği bitince İstanbul’a yuvasına gider. Eşi Leyla annesinin yanında kalır. 70’li yılların başıdır ve gençlik olayları sürer. Selim’de yazma tutkusu alevlenir. Okuyup yazarak kendini yetiştirir. 12 Mart 1971 Darbesi gelir. Polisler evini basar, Selim’i alıp götürürler. Hapishanede, Merkez’de gözleri bantlı olarak işkence görürler. Üç gencin idamlarını durdurmak için imza kampanyaları yapılırken cuntacı generaller korku salar. Romanda mektup türüne geniş yer verir yazar. Selim ile Leyla mektuplaşır, mektuplar verilmeden önce okunur. Selim gizli defterine yaşadıklarını not eder ve ilerde bir roman yazmaya karar verir. Dışarda ve içerde ihbarcı yurttaşlar vardır. Asker baskınları, otobüs aramaları, yıldırma eylemleri sürer. Selim’in babası da ondan yana olup düşünce suçuna karşıdır. Umut verir oğluna.
İnsanlığın acımasız karmaşık yüzü
Yazar, hapishane ortamını ayrıntılarıyla anlatır. Selim, Mehmet, Barış, Murat, İrfan, İsmail vb. hepsi birbirine destek olur. Kırk kişilik koğuşta siyasal tartışmalar da yapılır. İşkencedeki acımasız yaşama, aşağılanmaya karşı direnç gösterir, kahkahalarla işkencenin üstesinden gelirler. Leyla’nın Selim’e yazdığı mektuplar dışardaki yaşamı, eski günlere kavuşma özlemini yansıtır. Kitapların suç aleti olarak gösterildiği bir dönemdir. Sokaktaki insanlar Leyla’dan uzaklaştığı gibi acımasızca “Hainin karısı” sözünü ederler. Selim edebiyata sığınır hapiste. Kendini diktatörün karşısında düşler, zamanı tutsak almaya çalışan diktatörü. Koğuştakiler, insanlığın acımasız, karmaşık yüzünü görür yapılan uygulamalarda. Gazete kitap okuyup sosyalizmi, devrimi, emperyalizmi, sınıfları tartışırlar. Selim, düşünde gördüğü generale seslenir:”… Ben, sizin kurduğunuz düzenin, o demirden elin ardında var olan bir hayattan ibaretim. Görünmez ama her ânınızda sizinle…” (s.116). Diktatör, Tanrı’nın daha zalim olduğunu söylerken kendisinin de Tanrı’nın “kusurlu bir yansıması” olduğunu, korkutarak halkı yönettiğini belirtir. Koğuşta gündelik yaşam sürerken hapishane türküleri söylerler. Ilgaz türküsünde yüzbaşı koğuşu basar vb. Günler geçmez, saatler ilerlemez. Selim, Oscar Wilde’ın sözünü ilke edinir: “Ne olduğumu unutmamalıyım.” İşkenceye götürülürken de kendince bir çözüm üretir.
Vatan haini değildik
Bir yıl sonra Selim, eşi Leyla’ya İsveç’ten bir mektup gönderir. Hapisten çıkınca da rahat bırakmadıkları için sahte pasaportla kaçtığını, siyasi sığınmacı olarak orada kaldığını, polisçe sorgulandığını, sosyal demokrasi, insan hakları ve hukuk olduğu için İsveç’e sığındığını belirtir. Orada kim olduğunu kanıtlamaya çalışır. Zeynep beş yaşındadır. Leyla, pasaport alıp İsveç’e, Stockholm’a gider kızıyla. Polisler onları Selim’e götürdüğünde, Zeynep “Baba” diyerek koşup sarıldığında, poliste Selim’in gerçek kimliği, aile babası olduğu kanıtlanır ve ailesiyle orada yaşayacağına inanır. Leyla, Selim’e seslenir: “Vatan haini değildik; bizi vatandan uzaklaşmak zorunda bırakanlardı hain.” (s.185).
Yazar Zülfü Livaneli, “Bekle Beni” romanında, bir aşkı ve direniş öyküsünü 12 Mart 1971 Darbesi’nden sonra yaşanan acımasız olayları, özgürlük tutkusunu etkileyici bir dille yansıtır.
(*) Bekle Beni-Zülfü Livaneli, Roman, Can Yayınları, Eylül 2025, 190 s.





























Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.