19. yüzyılın sonlarında Danimarka’nın kuzeyinde, doğanın sert rüzgârlarıyla ve toplumun yargılarıyla mücadele eden bir kadın… Gry Winsløw, yeni romanı Anine og Vildmosen’de hem doğaya karşı verilen bir yaşam savaşını hem de kadın özgürlüğünün ilk kıvılcımlarını anlatıyor.

Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
“Gezi Børnene” (Gezi Çocukları) romanıyla tanınan Danimarkalı yazar Gry Winsløw, bu kez okurlarını zamanda geriye, 1800’lerin sonuna götürüyor. Kopenhag’da düzenlenen özel bir resepsiyonla tanıtılan yeni kitabı ”Anine og Vildmosen – Ugift mor i tørvenes tid”( Anine ve Vildmosen – Törf zamanında bekar bir anne), doğanın içinde kendi ayakları üzerinde duran bir kadının gerçek yaşam öyküsünü edebi bir dille günümüze taşıyor.

Gry Winsløw. ”Anine og Vildmosen – Ugift mor i tørvenes tid” Byens Forlag tarafından 3 Kasım’da yayımlandı. 156 sayfa, 279 kr.
2023 yılında yayınlanan ve gazetemizde de yerverdiğimiz Winsløw’un önceki romanı Gezi Çocukları, 2013 yılındaki Gezi Parkı direnişini merkezine alırken, iklim krizinin gelecekteki yansımalarına da ışık tutmuştu. Yeni romanında ise yazar, doğayla insan arasındaki o kadim bağı, bu kez tarihsel bir zeminde ele alıyor.
Doğa sevgisini eserlerine taşıyan Winsløw, bu kez 1800’lerin sonunda Danimarka’nın kuzeyinde, Limfjord yakınlarındaki Lille Vildmose bölgesinde yaşamış sıra dışı bir kadının izini sürüyor.
Romanın kahramanı Anine, 1896 yılında Limfjord kıyısındaki Lille Vildmose bölgesinde, evlenmemiş bir anne olarak kendi toprağını satın alır ve bir ev inşa eder. Toplumsal baskıların en yoğun olduğu bir dönemde, kendi emeğiyle hayata tutunan bu kadının hikâyesi, aynı zamanda sanayileşmenin ve kadınların bağımsızlığa giden yavaş yolunun damgasını vurduğu bir dönemdir.
Winsløw, Anine’in yaşamını anlatırken sadece bir kadının direnişini değil, aynı zamanda doğanın dönüşümünü de resmediyor. Kitap, devasa Lille Vildmose bataklığının zamanla nasıl kurutulduğunu, yakıt tüketimi için kazıldığını ve doğanın insan eliyle nasıl dönüştüğünü de gözler önüne seriyor.
Antropolog kökenli yazar, yıllardır biyoçeşitlilik krizi üzerine çalışıyor. Daha önce Paraplymosen og mennesket (Şemsiye Bataklığı ve İnsan) adlı denemesinde doğa-insan ilişkisini sorgulayan Winsløw, bu kez bireysel bir hikâyenin içinde evrensel bir ekolojik farkındalık yaratıyor. Doğa onun kalemi için yalnızca bir sahne değil, aynı zamanda bir karakter, bir ruh halidir.
Winsløw bugün yaşadığı Lille Vildmose’de kaleme aldığı bu romanla, hem geçmişin kadınlarına hem de doğaya adanmış bir saygı duruşunda bulunuyor.





























Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.