
ERKAN ÖZDEN – ”Små mænd med store hænder (Küçük İnsanlar Büyük Eller) (Biyografi).” Yazar Gazeteci ve Televizyon haber sunucusu Erkan Özden. Forlaget 28B Yayınevi. 288 sayfa. Fiyatı 284,95 kr. Yayın tarihi: 22.10.2025
Gazeteci-yazar Erkan Özden, ”Små mænd med store hænder – (Küçük İnsanlar Büyük Eller)” adlı kitabında Danimarka’ya uzanan bir ailenin hikâyesini kaleme alıyor, göçün insani yönünü ve sessiz kahramanların izlerini merkezine alıyor. Dedesinden kendisine uzanan üç kuşağın göçün sessiz kahramanlarına adadığı kitap, çalışkan ama görülmeyen bir kuşağın saygı arayışını dile getiriyor.
HABER.dk
Bu kez Erkan Özden’in kaleme aldığı bu kitabın tanıtımını, Erkan Özden’in kitabına ek olarak koyduğu basın bildirimini özetleyerek yapıyoruz. Ve pek çok göçmeni ilgilendirdiği, birçok olguyu kendisiyle özdeşleştirebileceği için gerisini okuyucuya bırakarak bu kitabı okumalarını özellikle tavsiye ediyoruz.
Öncelikle altını kalın bir çizgiyle çizmek gerekir ki, Erkan Özden’in yazmış olduğu bu kitap, memleketinden öyle ya da böyle bir gerekçe ile ayrılıp Danimarka’ya gelmiş, bu ülkeye yerleşmeyi tercih etmiş göçmen ya da mülteci herkesi bir şekilde ilgilendiren bir kitap. Bu saptamayı yaptıktan sonra, Erken Özden’in kendi kişiliğiyle öne çıkardığı, insan olarak, kişi olarak bazı önemli ilkeleri de içerdiği, kitabın ana temasını da çok yalın ve güzel özetlediği için bu ön basın yazısını tüm ayrıntılarıyla olmasa da özetlemekle yetiniyoruz.
Şimdi Erkan Özden’i bu kitabı yazmaya iten nedenleri özetleyelim:
Erkan Özden bu kitabında dedesinin (babasının babası), babasının ve kendisinin özgeçmişini anlatıyor. Misafir işçi olarak bu ülkeye geldiklerinden bu yana geçen bir zaman tablosu çiziyor. Bu insanların çocuklarına olanaklar yaratabilmek için ne kadar çok çalıştıklarını çabaladıklarını anlatıyor. Anadolu’nun ücra köşelerinden, köylerinden kalkıp buralara gelen insanların çocuklarına basit köylü yaşamı yerine yüksek düzeyde akademisyen olabilmeleri için sarfettikleri çabaları anlatıyor. Bu kitap umudun, kişiliğin ve iki kültür arasındaki bir yaşamın öyküsü.
Erkan Özden’in özellikle altını çizdiği bir nokta: “Uyum, asimilasyon, mülteciler, 1., 2., 3., vs. kuşak göçmenleri konusunda her zaman birçok tartışmalar oldu, oluyor. Ben hep kendimi olabildiğince sakladım. Bu tür tartışmalara katılmadım, katılmıyorum, karışmıyorum. Savaşlardan, rejimlerden, dağları aşıp kaçışların hikayeleri, anlatımları, zorlama evliliklerden kaçanların, hikayeleri ve benzeri çok ağır olaylar sanki benim temel kişiliğimi, yapımı belirleyen, şekillendiren, bana ters gelen çok bıkkınlık verici anlatımlardı.” diyerek açıklamalar yapıyor ve açıklamalarına devam ediyor;
“Bu ülkedeki göçmen kökenlilerin büyük bir bölümü benim gibi, misafir işçilerin kendilerinden sonraki kuşağı. Bizler, çeşitli derneklere üye, banka kredileri almış, yaz ayları geldiğinde evlerinin, bahçelerinin etrafındaki çitleri biçen, sesi sedası çıkmayan çoğunluğun bir parçasıyız. Ben 20 yıllık medyadaki yaşamıma rağmen, ağzımdan yanlış bir laf çıkacağı korkusuyla sessiz sedasız, sakin olarak kaldım her zaman. Tahrik edici olmaktan kaçındım. Daima kendi özel yaşamım içinde kaldım. Haddimi aşacağım korkusuyla hiçbir şeye karışmadım. Artık yetişkin bir insan olmama rağmen yine de içimde bunları yaşıyorum.”
Erkan Özden’i tüm bu çekingen yapısına rağmen kendini üzen bir duruma değiniyor ki, bu satırların yazarı da dahil pek çok göçmen bu olguya başını sallayarak hak verecektir herhalde. Bu olguyu çok kısa olarak özetlersek şöyle açıklıyor Erkan Özden: “Dedemin ve babamın kuşağı misafir işçiler olarak çok çalışmalarına, bu toplumun ekonomisine, yüksek refahına katkıda bulunmuş olmalarına rağmen hiçbir şekilde bu olguya, bu insanların hak etmiş oldukları pay verilmedi. Gereken saygı duyulmadı. Onurlandırılmadı. Bu nedenledir ki benim bu kitabım bir bakıma kendilerinden sonraki kuşağa yol açmış bu kuşağı onurlandırmak amacı da taşıyor.”
Özden devam ediyor; “Okuyucu bu kitaptan ne çıkarır bilemem. Ayrıntılara girmek, akıl vermek, yaldızlı bir tablo çizmek benim görevim değil. 20 yıllık medya habercilik yaşamımda göçler konusunda her türlü eleştirel açıdan yaklaşımda bulundum ve saf değilim. Hayal ettiğim birçok şeye ulaşabilme olanaklarım olduğu halde hiçbir şey bana kara (kahverengi) gözlerim için bağışlanmadı. Ne olursa olsun burada ben kendi hikayemden bahsediyorum. Umarım okuyucularım Danimarka’nın bir zamanlar davet ettiği, ailesine daha iyi bir yaşam sağlayabilmek için çok çalışan yabancı işçilerin kimler olduğu konusuna daha yakından bakabilir, algılayabilirler umudundayım.”
İyi okumalar dileklerimle.





























Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.