Ozan Duran Aydın, “Baharlar Ne Söyler Sana” adlı toplu şiirlerinde 35 yıllık bir yolculuğun izini sürüyor. Çocukluk, sevda, acı, emek ve umudu harmanlayan dizelerinde, insanın yüreğini doğanın sesiyle buluşturuyor.
Hasan AKARSU
hasan@haber.dk
Ozan, yazar Duran Aydın 1960 Adana doğumludur. 1970’lerin sonlarında yazmaya başladığı şiir ve yazıları birçok yazın dergisinde yayınlanır. Ödüller kazanan Aydın, dergi yayın yönetmenliğiyle de tanınır. 10’un üzerinde yapıtı vardır. “Baharlar Ne Söyler Sana” sekiz şiir yapıtını kapsar. Beş şiir kitabı için yazdığım yazılara göz attığımda, şiirlerinin ne değin zengin olduğunu yeniden gözlemlediğimi söylemeliyim. “Gölgemi Sildin Gölgenden” (TDD, Eylül-Ekim 2013) için yazdığım yazıda, şiirlerinde sevinin ağırlıklı olduğunu, şiirini gittikçe zenginleştirdiğini, sese, imgeye önem verdiğini vurgulamıştım. “Su Çatlağı”nda (Çini Kitap, Ocak-Şubat 2018) şiirlerinin kendi toprağının, Akdeniz coğrafyasının ürünü olduğunu yazmıştım. “Sonra Sesin Reyhan”da (Çini Kitap, Kasım-Aralık 2019) toplumcu duyarlılığına ilgi çekmiştim. “Yarası Güzel” ve “Serçe İzi” kitapları (İnsancıl, Ekim 2022) düşündüren, gülümseten şiirlerle okura ulaşmıştı.

Baharlar Ne Söyler Sana-Duran Aydın, Toplu Şiirler (1987-2022), Klaros Yayınları, Temmuz 2025, 334 s. (İnsancıl, İstanbul, Kasım 2025)
“Baharlar Ne Söyler Sana” ozanın 1987-2022 yılları arasında yazdığı şiirlerden oluşur. Ozan Mustafa Dertli (Emre), onun şiirlerinin bu güne değin izini sürerken “Bir Oluşum Çabası” içinde olduğunu belirtir. Güzel-doğru şiir için kollarını sıvar Duran Aydın. “Oldum Olası Eylül” şiirleri bu yolda ilk adımdır. Olaylı yılların, gençlik ve işçi eylemlerinin şiirleriyle karşılaşırız: “Eylül morgunda yarım ay/ Serseri yalnızlıkta ansızın/ Söz cesetleri birer birer… Yanıbaşımızda ölüm ile gençlik…” (s.20). Esrik ve yaralı, günceli izleyen, sevileri, acıları yansıtan şiirler bunlar: “… Kanı kurumamış sokaklardan geçerim/… Dahası hiç ağlanmamış çocukluklar denerim.” (s.33).
“Sevdalı bir pankart gibi gülüşün”
“Akan Bir Yıldız Kanadında” ozan çocukluğunda gezinir. Gök gürültüsünden korktuğunda annesine sığındığını, “apansız çocukluğunu” anımsadığını gözleriz. Annesiyle, babasıyla anıları gelir gözlerinin önüne. Yine “kanlı koşular” vardır gecelerde. “Hayatı Yeniden Denemeye” (1998) şiirleri de yaşanan olayları yansıtır: “Derken bir dayanılmaz yorgun akşamda mıyız/ Dışarda kan panayırı bir dünya kaskatı dolunay, tuz buz yıldızlar…” (s.61). Onulmaz seviler adres sorar ozana: “Ayrılık yaranı deşince/ Yurdumu dağlara sor/ Sevda sofrasına yetişince/ Suçumu sevgime sor” der. (s.64). Yüreğinin içyüzünü, yüreğine saplanmış şiirlerle, yasaklanacak sevilerle yansıtır. Umudunu yitirmeyen ozan “Umudumuz bizim/ Ayakta kalır” der. (s.74). İnsanın mutluyken güzel olduğunu bilir, sevinçlerle anımsanmasını ister. Yılmaz Güney için yazdığı şiirinde “Seni bir/ Unutuşa gömdüler de/ Dünyanın en ıssız burçlarından/ Gönlümün kızoğlankız/ Göğüne/ Sevdalı bir pankart/ Gibi gülüşün…” (s.88). Bir sevgiyi nakışlamak, bir özgürlüğü kuşlamak ne güzeldir. Ozan da bu yolda savaşım verir sürekli. Yaşamı yeniden denemeye çıkar.
“Gölgemi Sildin Gölgenden” 2013-2020 yılları arasında yazdığı şiirleri kapsar. “Bağışlar mı beni hayat” diye sorması neleri düşündürmez ki? Kitap adını sevgiliye yakınmasından alır: “… Demek ki bir görünmez/ Kıymıkmışım canevinde/ Çekip cımbızla çıkarırmış gibi etinden/ Gölgemi sildin gölgenden” (s.119). Yitik bir yürekle yazar ozan. Kendisine baharın yollanmasını ister. Ölümü düşündüğü de olur. “İnce Ayar” şiiri özgündür ve bir bütünlük oluşturur: “… Sitemime gönül koymak/ Güllerimden incinmektir/ Sofralar ki şiirinsiz// Bir umudun kanadında/ Sözlerinle var et beni/ Kuşlarım ki dallarınsız.” (s. 149).
“Su Çatlağı” (2018) sevi, doğa, çocuk izleklerini kapsar. Ozan, kitaba ad olan şiirini öldürülen Hrant’a adar: “… Solarak gidiyorlar/ Bu diyardan yerimize/ ‘Alacağım olsun’ diyerek” (s.160). Ceplerinde şiir kırıntılarıyla dolaşır. “Sonra Sesin Reyhan”da, (2019) ozanın toplumcu duyarlılığı, sevileri, hüzünleri öne çıkar. “Yeni ölümler deniyoruz/ Bir karanfil elimizde yanarken” der ve doğmayan güneşlerin ardında olduğunu söyler. “Yarası Güzel” ve “Serçe İzi” yapıtları (2022), ozanın yeni şiirlerinden oluşur. Sıla, yalnızlık, özlem vb. izlekleri kapsar: “… Çünkü ben çok güzel çirkinim/ Güzel ağladığından yarası/ Yaranıza benzeyen” (s.211). Ozana, yeryüzü bir çıkmaz sokaktır artık ve ömür geçmektedir. Yüzleri “yaralı bir eylülde rehin” kalır. Ozan, bu kitabında kısa şiirleriyle öne çıkar. Film İcabı şiiri iyi bir örnek kısa şiirlere: “Çocukken güya/ Hepimiz Çirkin Kral/ Ne güzel ölürdük” (s.240). Barış Gülü: “Ev savaşında/ Canlı kalkansa anne/ Dinmez mi fırtına” (s.247). Ozan, “Serçe İzi” yapıtında Japon şiir geleneği olan haikular yazar. Yazması kolay görünür ama zordur haiku yazmak. Ahmet Necdet, Haluk Şahin ve ben de haiku yazdım. Doğadaki her şey üç dizeden olan şiirlere girer. Ozan bu şiircikleriyle okuru güldürür, düşündürür: “Göçebe bulut/ Döktü ormana/ Son gözyaşını” (s.312), “Gölü ürperten/ Kurbağalardan önce/ Dal çıtırtısı” (s.313).
Ozan, yazar Duran Aydın “Baharlar Ne Söyler Sana” adlı Toplu Şiirler yapıtında, son otuz beş yılda yazdığı şiirlerini okurlarına iletir. Sevi, özlem, emek, barış, çocukluk, acı, ölüm vb. izleklerle ilgi çekerken şiirlerini yalın, duru, temiz bir dille yazdığı gözlenir.





























Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.