Uluslararası şair Niels Hav’ın şiirleri, yalın ama derin anlatımı, ironik dili ve insana dokunan gözlemleriyle dikkat çekiyor. “Aniden Gelen Mutluluk” adlı seçme şiirler kitabı Türkçeye çevrildi.

Foto: Christina Bjørkøe
Hasan Akarsu
Ozan Niels Hav, Danimarka doğumludur. Bu yıl Danimarka Edebiyat Ödülü ona verildi. Danca yazan, uluslararası bir yazar olan Niels’in şiirleri birçok dile çevrilir. Yurt dışında çok ilgi görür. İlk kitabı “İş Göremezlik Yasaktır” ile başlayan yazın yaşamı, “Mutluluk Bir Danimarka Kronunda” ile sürer ve bugün yedi şiir kitabına ulaşır. Yeni yapıtı “Mutluluk Anları” seçme şiirler olarak Türkçeye Hüseyin duygu tarafından “Aniden Gelen Mutluluk” adıyla çevrilir.
Niels Hav’ın şiirleri uzun anlatıya ve zengin imgeye, ironiye yaslanır. Bulunduğu ortamın bir resmini sözcüklerle çizerken alaysı, eleştirel bir dil kullanır. Her şeyin kendi doğallığında sürüp gittiği dünyamızda mutluluğu yaşamak gerektiğini vurgular. “Ben Kimden Yanayım?” şiiri, ozanın dünyaya bakış açısını yansıtır. “Yerinde duramayan adamdan, evsizler için kurabiye pişiren kadından, samimi olmaktan, ozandan, dalga geçilen kadından, nezaketten” yana bir ozanla karşı karşıyayız. Doğanın insanları dinlediğini söyler: “…Bir yalan bile daha doğmadan ölür/ Sanki bu ulu ağaçlar/ ya da fundalıktaki bilinmeyen ruhlar/ bizi dinliyor” (s.9) der. Şiirlerini ıssız yerlerdeki okuma barakalarına benzetir. Süslü püslü olmadıklarını söyler. Ansızın gelen gizemli mutluluğu önemser. “Bütün Şemsiyelerim İstanbul’dan” adlı şiiri dergilerde çıktığında ses getirmişti. Ondaki İstanbul imgesi, “Havanın güneşli olacağı”, İstanbul’un güneşle yıkanacağı üzerinedir. Bu yüzden Bursa’dan aldığı tek şemsiyeyi de İstanbul’da unutur. Şemsiyelere tutkundur. Cemal Süreya’nın şemsiyesini anımsatır bize.
Yaşlıların yakında öleceği, gerçek dönüşümün, değişimin olacağı bilinir. Ozan, yaşlıları gözleyerek yorumlarda bulunur. “Ölülerin telefonu” olur mu? derken düşündürür okurlarını. Porsukla, toprak altında yatan ölüler arasında ilişki kurar. İnsan davranışlarını iyi gözlemler. Gecikmiş gülümsemeler, garip el sıkışmaları, bilinen şeylerden konuşmalar vb. Dünyadaki yaşananlardan etkilenmemek olası değil: “Sevinçler buharlaşıyor/ Ve kayboluyor her şey/ tüm hızıyla/ Evet, biliyorum ben/ her şeyin öldüğünü/… Kalbinin tam/ attığı yerden!” (s.19). Ölüm duyurularını okuyunca, kendisinin ölmediğinden mutluluk duyar ozan. Yaşamı anlamlı kılmanın yollarını arar. “Coşku ve sadeliği, neşeli olmayı” önemser. “Puro Makası” şiiri de Türkçeye çevrildiğinde ilgi çekmişti. Büyükbabasının vaftiz armağanı olarak verdiği puro makasını, büyükbabasının yaşamıyla bağlantı kurarak anlatır. Onun istediği bir torun olamayıp onu düş kırıklığına uğrattığını belirtir ve ona şöyle seslenir: “…Sevgili büyükbaba, dünyayı değiştirdiler, tütün dumanına artık izin verilmiyor, şimdi banka müdürü yağmurlu havalarda ve dışarıda bir okul çocuğu gibi sigara içiyor…” (s.24). Ozan, bu tütün konusuna “Bir Sır” adlı şiirinde de değinir. Belgrad Havaalanı’nda tütün içmek yasak. Sigara içmek öldürür” diyen görevliye, “Ama bilindiği gibi, sigara içmeyenler de ölüyor” (s.45) yanıtını verir.
Zengin fakirden çaldığında…
Ozan, şiirlerinde alaycı biçemini sürdürür. Sözgelimi; şiirlerle sosisleri karşılaştırırken şiirlerin yenince yok olmayacaklarını, kalıcı olduklarını vurgular. Şiirin politik olmasını, iyi olmasını ister. Gülmecenin kendini savunma şekli olduğunu belirtir. İnsanın söz hakkını, savunma hakkını, kayıtsız kalma hakkının olmadığını önemser. Bugün demokrasinin çıkmazda olduğunu söylerken yaşananlara tanıklık eder: “…Zengin fakirden çaldığında/ buna siyaset ve ticaret denir/ Fakirler aynısını yaptığında/ bunun adı terör ve şiddet…” (s.34). Ozan, dünyadaki polis şiddetini de eleştirir. Polislerin egemenlerin emrini uyguladıklarını, emirlere karşı çıkmaları gerektiğini belirtir. Danimarka Göçmenlik Bürosu çalışanlarını da bu nedenle eleştirir. Herkesin bir gün öleceği gerçeğinden hareketle yaşama sıkıca tutunmak gerektiğini söyler. Çocukluğunu, gençliğini, yoksulların yanında yer aldığını, barışsever olduğunu anımsatır.
Ozan Niels Hav, yaşama tutunmanın, mutlu olmanın şiirini yazarken yaşamanın “pahalı” olduğunu bilir. Evreni saran mutluluğu görür, aşkı mutluluğun temel taşı olarak önemser. Şiir kitapları basılmasa da şiir satmasa da “şiirin dil için gerekli soluk ve oksijen” olduğunu bilerek yazmayı sürdürür. Onunla yapılan söyleşide şiir konusundaki görüşlerini ayrıntılı olarak yansıtır. Söyleşiyi Senem Yangöz çevirir Türkçeye.
(*) Aniden Gelen Mutluluk-Niels Hav, Seçme Şiirler, Scala Yayıncılık, Mayıs 2025, Dancadan Çeviren: Hüseyin Duygu,76 s.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.