ÇOCUKLARDA AKRAN ZORBALIĞI
Akran zorbalığı çocukların oyun alanlarından evlerinin duvarlarına kadar sızan görünmez bir şiddet biçimi. Zorbalığın normalleştiği bir çağda, çocuklar artık sadece mağdur değil, bazen de zorbanın kendisi oluyor.

Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
Her anne babaya kendi çocuklarının dünyanın en tatlı çocuğu geldiğini anlatan bir atasözü şöyle der: ‘Kirpi yavrusunu pamuğum diye severmiş’! Bir başka örnek ise, ‘Kargaya yavrusu şahin gözükürmüş’! Bu atasözleri bize şu mesajı veriyor: Özellikleri ne olursa olsun, insan dahil tüm canlılar için kendi yavruları en değerli ve en sevimlidir. Başkalarının bu konularda düşünceleri o kadar da önemli değildir. Yalnızca dünyaya bu anlayışla bakan insan kendi ayıbını, sorunlarını göremez duruma gelebilir. Çocuk zorbalığını bu açıdan yazalım.
Zorbalığın üç ölçütü var: Zarar verme niyeti, güç eşitsizliği ve sistematiklik. Üç farklı türü de var: Sözel, fiziksel ve sosyal mecralar üzerinden. Genellikle sıralama şöyle işliyor: Düşük dozda sözel zorbalıkla başlıyorlar; okul önlem almazsa frekans ve şiddet artıyor, fiziksele geçiliyor; engellenmezse sosyal zorbalığa taşınıyor. Zorbalık yapan çocuklar önce karşıdakini ve okulun tepkisini tartıyor.
Sosyal medya zorbalığı, ebeveynin koruma alanı dışında kaldığı için en tehlikelisi! Sosyal medya zorbalığı ev çocukların kalesidir, güven ortamıdır. Çocuk fiziksel-sözel zorbalıktan sonra eve gelince kalesinde toparlanabilir. Dengesini kurmak için ihtiyaç duyduğu alanı evinde bulur. Siber-sosyal medya zorbalığı eve de sızıyor; telefona, tablete, WhatsApp’a erişimi olan her yerde tehdit devam ediyor. Yani ev de işgal altında olduğunda başına geleni çözecek hiçbir alanı, hiçbir kalesi kalmamış oluyor.
Akran zorbalığı kavramının geçmişi bizde çok eski değil. Ne oldu da her okulda, her parkta, her mahallede çocuklar arasında zorbalık bu kadar yayıldı? Dünya bir zorbalık çağında; bu adeta bir ‘zorbalık pandemisi’. Dünya liderlerinden teknoloji şirketi patronlarına kadar zorbalık davranışlarının ödüllendirildiğine tanık oluyoruz. Sosyal medyadaki linç kültürü, yüz yüze empati zorunluluğu olmadığı için hızla yayıldı. Türkiye’de medyada öfke ve şiddet dili çok baskın. Çocukların oynadığı dijital oyunlarda şiddet puan toplatıyor. Savaşlar, belirsizlik ve güvensizlik iklimi de etkili. Biz yetişkinler olarak zorba bir iklimde yaşadığımız için davranışlarımızı çocuklara aynalıyoruz.
Yeni nesil çocuk yetiştirme modellerinin de etkisi var akran zorbalığında. Yeni kuşaklar ‘sandviç nesil’ olarak tanımlanıyor. Bu kuşakların çocukları kral/kraliçe muamelesi görebiliyor. Yanlış yapma korkusuyla ailesi tarafından aşırı korunan çocuk sosyal hayata girince aynı ayrıcalığı talep ederken zorbalığa yönelebiliyor. Ayrıca öğretmen-öğrenci güç dengesi de öğretmen aleyhine bozuldu. Şikâyet mekanizmaları öğretmenleri karar alma ve müdahale etme konusunda çekingenleştirebiliyor. Suya sabuna dokunmayan bir tutum gelişebiliyor.
Son yıllarda yapılan araştırmalara göre, dört çocuktan biri zorbalığa uğruyor; ikisi şahit oluyor. Şahitlerin yaklaşık yüzde yirmisi zorbaya destek veriyor, mağdurların bir kısmı sonra zorbalık yapıyor. Zorbalığın dörtte biri grup halinde gerçekleşiyor; neredeyse çeteleşmeye varan organizasyonlar görülebiliyor. Zorbalık olayı yaptırımsız kalırsa zorba güçleniyor, çevresindeki diğer çocuklar güvende kalmak için zorbayla arkadaş olmaya yönelebiliyor.
Aileler zorbalığı çoğu zaman bir hafta sonra, hatta aylar sonra öğrenebiliyor. İlkokulda çocuklarda ‘ispiyon’ korkusu var; lisede güçsüz düştüğünden utanma görülebiliyor. ‘Aileme söylersem okulla konuşurlar, daha kötü olur’ inancı yaygın. Çünkü adaletin sağlanacağına dair inançları zarar görmüş.
Toplum olarak yanlı bir sosyal okuma yapıyoruz. Çocuk zorbalık yapıyorsa mutlaka başına çok kötü bir şey gelmiştir diye düşünüyoruz. Öyle olmak zorunda değil. Sosyoekonomik düzeyi iyi ailelerden gelen, sevgi ve ilgi görmüş, hiç beklemeyeceğiniz çocuklar da zorbalık davranışında bulunabiliyor. Önce hepimizin şunu kabul etmesi lazım: “Bizim de çocuğumuz zorbalık yapabilir.” Çünkü bu durum çocuklar için hayatta kalma mekanizması oldu.





























Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.