Nobel ödüllü Orhan Pamuk bu kez, aşk ve terk edip yüzüstü bırakma konulu bir öykünün romanını yazdı ve bu roman Danca’ya çevrildi. Çeviri oldukça başarılıydı.

Bir eczacının oğlu ve yazar olmak hevesindeki Cem, yaz aylarında çalışacağı İstanbul dışında bir yerde bir iş bulur. Cem, bir kuyu kazıcısının yanında çalışacaktır. Cem’in ustasının kazdığı kuyu derinleştikçe derinleşmektedir. Kuyu derinleştikçe usta (Mahmut) ile çırak (Cem) arasındaki dostluk da büyümektedir.

Siyasi alanda solcu olarak aktif olan Cem, ailesini terketmiştir ve kuyu kazıcısı ustasını (Mahmut Usta) bir baba olarak görmektedir. Ancak, çeşitli yerlerde gösteriler yapan ve Cemin çalıştığı yere yakın bir yere gelen seyyar bir tiyatronun oyuncusu kırmızı saçlı güzel bir kadın daha 16 yaşındaki Cem’de bir takım duyguları uyandırır. Bu durum romanın akışını tamamen değiştirir. Cem bu Kırmızı Saçlı Kadınla bir aşk gecesi yaşamıştır. Aradan bir kaç gün geçtikten sonra kuyu kazmaya devam eden ustanın başına bir kova düşer.Cem ustasını kurtaramayacğını düşünür ve hemen o köyü terk eder.

Aradan uzun bir zaman geçtikten sonra Cem kuyu kazma işinde çalıştığı ve o yaz Cem’in yaşamı üzerinde büyük etki yapan bu yere geri döner. Cem artık yüksek eğitimli ve inşaat firması sahibi bir mühendistir.

Ancak burada önemle belirtilmesi gereken bir nokta var;

Orhan Pamuk bu romanını, dünya edebiyatında çok bilinen iki efsanenin ana temaları üzerine oturtmuş. Bu efsanelerden biri Sofokles’in Oidipus adlı efsanesi, diğeri de Firdevsi’nin Zaloğlu Rüstem efsanesi.  Bu efsanelerden biri, oğulun kral olan babasını bilmeyerek öldürmesi ve yine bilmeyerek annesi ile evlenmesi (Oidipus Efsanesi).Diğer efsanede ise, öldürdüğü kişinin oğlu olduğunu bilmeden babanın oğlunu öldürmesi (Zaloğlu Rüstem Efsanesi). Cem’in üzerinde büyük etki yapan bu iki efsane romanda sık sık özet olarak anlatılıyor.

Romanın son yarısı bu iki efsanenin etkisi altında devam eder. Okuyucunun heyecanını öldürmemek için romanın akışını izlemeyi okuyucumuz bırakıyoruz.