YAZI DİZİSİ 6
Yazımızın bu bölümünde, Taş Tepeler Projesi Koordinatörü ve Karahantepe ile Göbeklitepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Necmi Kurul, ’Karahantepe’de bir gizem var, saklanıyor. Bulunan veriler açıklanmıyor!’ yönündeki spekülasyonlara açıklık getiriyor.
Tülay Çetinkaya Saraçoğlu
tulay@haber.dk
Şimdi bu arkeolojik alanların hiçbirinde bilinçli olarak bir şeyin toplumla paylaşılmaması gibi bir tutumu dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir arkeologun böyle bir tutumu olamaz. Hatta biz mümkün olduğunca açığa çıkardığımız kanıtlardan elde ettiğimiz veriyi bilgiye dönüştürdüğümüz an, kimi zaman da bu değerlendirmeleri, çalışmalarını yapmadan önce toplumla paylaşmaya özen veriyoruz. Çünkü arkeoloji arkeologlar veya bir grup için yapılmaz.
Arkeoloji, geçmişteki toplumların yaşam biçimlerinin anlaşılması için yapılır. Geçmişteki toplumların yaşam biçimini anladığımızda, bunu tanımlayacak verilere ulaştığımızda, bunu dünyadaki herkesin bilmeye hakkı olduğu düşüncesiyle hareket ederiz ve bunu toplumla paylaşırız.
Kuşkusuz, burada bu paylaşmak çoğu kez bilimsel yayınlarla olur. Bu bilimsel yayınlar tabii herkese ulaşacak değildir, daha spesifik alanlarda yayınlanır.
Ama tabi burada da araya medya girer. Medyanın buna ilgi duyduğu ölçüde veya biz toplumla hızlı bir şekilde paylaşması gereken kanıtlarla, buluntularla karşılaştığımızda da onları hızlı bir şekilde paylaşmaya özen gösteririz.
Sayın hocam; 1980’den beri Türkiye’deki tüm kazıların sonuçlarının bilimsel makale formatında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayınlandığını ve doğru bilgiye ulaşmak isteyenler için PDF formatında herkese açık sunuluyormuş diye bir bilgiye ulaştım, siz bu konuda ne söylemek istersiniz?
– Evet ve 44.cüsü yapıldı bu sene.
Dünyada herhalde bir ülkenin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 44 senedir oradaki arkeolojik çalışmaların tümünün davet edildiği, sunulabildiği, çok usta ekiplerin yaptığı çalışmaları anlatabilecekleri bir tek ortamdır bu. Ve 44 yıldır böyle bir yayını sürdüren bir ülke olarak, ki burası her şey herkese açıktır.
Bu ücretli bir kongre değildir. Sempozum değildir. Herkese açıktır. Yani herhangi biri de gidip dinleyebilir. Sempozumda sunulan bildirilerde, sempozum kitapçığında toplanır, onlar da PDF olarak ulaşılabilecek. Onlar açık, erişim, yayınlardır. Kaldı ki arkeologlar elde ettikleri veriyi toplumdan paylaşmaktan zevk alırlar, keyif alırlar. Bu onların için bir motivasyon aracıdır ve sorumluluklarının bir parçasıdır. Neyi saklayacak?
Aslına bakarsanız, gerçek her şeyden daha keyiflidir. O gerçeği tanınır hale getirmekte bir emek gerektirir, bir zaman gerektirir ve doğru insanların ona uzmanların kafa yormasıyla sağlanır. Bu da birdenbire olmaz, biraz zaman alabilir. Bu kimi zaman bir aydır, kimi zaman bir yıldır, kimi zaman yıllar alır. Değişkendir yani. Çalıştığınız alanda eriştiğiniz bilgiler her zaman değişmeye de açıktır. Bilim de bunu gerektirir. Bunu bir inşaatın yapımı, bir an önce temeli altında çatısını görelim sabırsızlığıyla görmek isteyenler, arkeolojiden bunu beklemesinler. Ama burada dikkatli olması gereken şey, gerçeğin keyifli olduğunu göz ardı edersek, o zaman onun yerine konulmaya çalışılan yalan sizin için daha cazip gelebilir. Bu şekilde aldatılmak istemiyorsanız, aldatılmış okuyucular, dinleyiciler, izleyiciler olmak istemiyorsanız, o zaman o gerçeği araştırarak insanların söylediklerine daha çok itibar edin.
Mesela Neolitik’le ilgili Kasım’ın ilk haftası Dünya Neolitik Kongresi yapacağız. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde Neolitik Çağ’a ilişkin önemli eserleri barındıran Şanlıurfa’da 4-8 Kasım tarihinde düzenlenecek “Dünya Neolitik Kongresi”ne 64 ülkeden bilim insanları katılacak.
Bütün dünyadaki Neolitikçe araştırmalarında katılan, yürüten, uzmanlarından olusan 1000 kişinin üzerine bir katılımı beklendiği bir kongre olacak.
Bu kongrede herkese açık. Dünyada hiçbir kongre kapalı yapılmaz. En fazla bazıları ücretli olabilir, o da masrafları karşılamak için. Yoksa arkeolojik bilgiyi toplumla paylaşmamak gibi bir tutumu yoktur.
Böyle spekülasyonlarla ya da sadece dikkat çekmek adına yapılan içeriklerle bilgi kirliliği yaratmak yerine, bilimsel verilere dayanan güvenilir kaynaklardan bilgi almak en doğrusu.
Bilimsel bilgi ve etik, arkeolojik kazıların sürdürülebilirliği ve güvenilirliği açısından vazgeçilmezdir. Bilimin aydınlattığı yolu takip ederek doğru bilgiye ulaşmak, insanlığın tarihini anlamada daha sağlıklı sonuçlar doğurur.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.