Antalya denince çoğumuzun aklına hemen deniz, kum, güneş üçlüsü gelir. Oysa bu güzel şehir, sadece sahilleriyle değil, geçmişin izlerini taşıyan antik kentleriyle de büyüleyici bir tarihe ev sahipliği yapıyor. Eğer yolunuz bir gün Antalya’ya düşerse ve tarihe de azıcık ilginiz varsa, size hararetle önereceğim bir yer var: Termessos.

Foto: Haber.dk
Meral ALTINDAL
meral@haber.dk
Termessos’u diğer antik şehirlerden ayıran sadece tarihi değil, aynı zamanda doğayla iç içe, yükseklerde konumlanmış eşsiz manzarası. Güllük Dağı Milli Parkı içinde, deniz seviyesinden yaklaşık 1000 metre yüksekte yer alan bu antik şehir, adeta zamanın içinde donmuş bir açık hava müzesi gibi.
İlk bakışta ulaşılması zor gibi görünse de korkmayın, zira Termessos’a çıkan yaklaşık 1,5 kilometrelik patika yol hem gölgeli çam ağaçları, hem sık sık karşınıza çıkan tarihi kalıntılar hem de muhteşem manzaralar sayesinde yürüyüşü keyifli bir deneyime dönüştürüyor. Yorulduğunuzda soluklanacak pek çok doğal mola noktası da cabası.

Foto: Haber.dk
Bizim ziyaretimiz sırasında Termessos’un yolları, Antalya Bilim Üniversitesi’nin akademisyenleri ve öğrencileriyle kesişti. Bu sayede grubun başındaki arkeolog ve öğretim üyesi Mustafa Koçak sayesinde oldukça zengin ve eğitici bir deneyim yaşadık. Hocanın heyecanlı ve bilgi dolu anlatımı, bu tarihi şehri daha da anlamlı hale getirdi.
Termessos’un mimari planlaması hayranlık uyandırıyor. Dağın zirvesindeki beş bölmeli su sarnıcı, gelişmiş atık su sistemi, caddeleri, agorası, tapınakları ve mezar alanları… Bütün bunlar bize, binlerce yıl önce bu topraklarda nasıl bir şehirleşme bilincinin olduğunu düşündürdü.

Antalya Bilim Üniversitesi’nden arkeolog ve öğretim üyesi Mustafa Koçak. – Foto: Haber.dk
Antik tiyatrolarına gelince… Dağ yamacına ustaca yerleştirilmiş bu görkemli yapı, yalnızca mimari değil, aynı zamanda kültürel bir bakış açısı sunuyor. Mustafa Koçak hocanın da anlattığı gibi, Helenler tiyatrolarını yamaçlara inşa ederken Romalılar beton teknolojisi sayesinde düz arazilerde tiyatrolar kurabiliyordu. Bu küçük ama etkileyici detay bile, farklı medeniyetlerin teknolojiye ve sanata nasıl yaklaştığını gösteriyor.
Bu arada Koçak’ın verdiği bir başka bilgi de oldukça ilgi çekiciydi: Dünyanın ilk turistleri askerlerdi! Düşünmesi bile heyecan verici.
Mustafa hoca Termessos halkını da Helen dilini konuşan ve kendilerini Romalı olarak gören Anadolulular olarak tanımlıyor.
Termessos’un tarihi Homeros’un İlyada destanında adı geçen Solymlere dayanıyor. Anadolu’nun en eski halklarından Luvilerin soyundan gelen bu topluluk, Güllük Dağı’nın zirvesindeki vadide etkileyici bir şehir kurmuş. Şehir, Türkiye’nin en iyi korunmuş antik kentlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Foto: Haber.dk
Kentin tarih sahnesine çıkışı ise M.Ö. 333 yılına dayanıyor. Büyük İskender, Termessos’u kuşattığında, kent halkı öyle güçlü bir savunma yapıyor ki, İskender kenti ele geçiremeden geri çekilmek zorunda kalıyor. Bu direniş, Termessos’un efsanevi ününü daha da artırıyor.
Termessos’un mezarlık alanı da en az şehir kadar etkileyici. Özellikle komutan Alketas’a ait anıt mezar, mezar taşlarındaki kalkan motifleri ve kabartmalarla dikkat çekiyor. Antalya Müzesi’nde sergilenen ve sahibesi tarafından yazılmış şiirsel kitabeli Stefanos adlı köpeğe ait lahit, antik dünyada hayvan sevgisinin ne kadar derin olduğuna dair çarpıcı bir örnek.

Foto: Haber.dk
Termessos’a yolunuz düşsün…
Termessos sadece bireysel bir keşif değil, aynı zamanda geçmişle kurulan duygusal bir bağ. Ağaçların gölgesinde ilerlerken, taşların dilinden dökülen hikâyeleri dinlerken, insan bir zaman yolculuğuna çıktığını hissediyor. Bu şehir, tarih meraklıları kadar doğa tutkunları için de gerçek bir cennet.
Eğer siz de bir gün deniz tatiline kısa bir ara verip, hem tarihle hem doğayla iç içe bir keşif yapmak isterseniz, Termessos’a uğramadan dönmeyin derim. Çünkü bazı yerler vardır, orada sadece geçmişi değil, kendinizi de yeniden keşfedersiniz. Termessos, işte tam da böyle bir yer.

Foto: Haber.dk
Bu arada, Termessos’a gelmişken, eğer çok yorgun olmazsanız, yolun karşısında yaklaşık 10 km mesafedeki Karain mağarasını görmeden dönmeyin.

Foto: Haber.dk
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.