12 Mart ve 12 Eylül darbelerinin ardından izleri silinen devrimcilerden Nurettin Öztürk ve Fuat Fegan’ın trajik kayboluşları, Latife Fegan’ın tanıklığında yeniden gün yüzüne çıkıyor.
Kayıp (Missing), Costa Gavras’ın senaryosunu yazıp yönettiği, başrollerinde Jack Lemmon ve Sissy Spacek’in oynadığı 1982 yapımı bir sinema filmi. Costa Gavras’a, Şerif Gören’in yönettiği Yılmaz Güney’in senaryosunu yazdığı Yol filmiyle birlikte 1982 Cannes Festivali’nde Altın Palmiye ödülünü ve 1983’te uyarlama senaryo dalında Oscar ödülü kazandırdı.
Kayıp’ın senaryosu Amerikalı gazeteci Charles Horman’ın gerçek hikâyesinden uyarlanmadır. Şili’de yapılan Amerikancı Faşist 1973 darbesi sonrası kaybolan genç Gazeteci Charles’ın, eşi Beth ve babası Ed tarafından aranışını anlatır.
İpleri Amerika Birleşik Devletleri’nin elinde olan kuklaların darbeleri Şili’de olduğu gibi Türkiye’de de çok can yaktı. Binlerce insan hapishanelere atıldı, işkence gördü, öldü, öldürüldü. Kaçabilen kaçtı. Başka ülkelere sığındı. Bazıları da yok oldu, yok edildi. Ne kendileri bulunabildi ne de cesetleri. Bunlar “KAYIP”. Hâlâ aranıyorlar.
12 Mart 1971 darbesi sonrası Türkiye’den kaçıp İsveç’e sığınanlardan Latife Fegan’ın Yazmasaydım Olmazdı isimli kitabında kendi öyküsü, yaşadıkları, tanıklıkları yer alıyor.
Fegan’ın yazmadan edemedikleri arasında iki de kayıp var: Fuat Fegan ve Nurettin Öztürk. İkisini de tanıyordum ama yakın dostluğum yoktu. Ortak arkadaşlarımız vardı; kendilerini kimseye yanlış yapmamış, sevilen insanlar olarak biliyordum. Fuat Fegan Hikmet Kıvılcımlı’nın sağ koluydu. Eşi Latife Fegan da Kıvılcımlı’nın en yakın çalışma arkadaşlarındandı. İsveç’e sığındıktan sonra Sarp Kuray’ın önderlik ettiği Partizan Yolu isimli örgüte geçtiler.

Latife Fegan arkadaşımız Abdullah Gürgün ile
Nurettin Öztürk İsveç’e sığınanlardandı. Dev Gençli, Köylülerin İşçilerin Kurtuluşu dergisinde Yazı İşleri Müdürlüğü yapmış bir arkadaş. Fuat Fegan’ın etkisiyle o da Partizan Yolu örgütüne giriyor.
Latife Fegan’ın Yazmasaydım Olmazdı kitabında şöyle diyor:
“Nurettin Öztürk’ü Partizan Yolu’na katılmaya Fuat ikna etmişti. Bu son derece yiğit, inançlı ve dürüst arkadaşımız da Sarp Kuray ile gittiği bir Suriye seyahatinden geri dönmedi. İllegal yollardan Türkiye’ye gittiği ve yakalanarak polis işkencesinde kaybedildiği yolunda söylentiler var”. (1)
Fegan devam ediyor:
“’Cumartesi Anneleri’ni ziyaret ettiğim bir Galatasaray eyleminde faili meçhuller arasında Nurettin’in adı da vardı. Fotoğrafını bir kadının elinde gördüğümde içim sızlamıştı”. (2)
Ya şu haberdeki satırlara ne demeli?
Nurettin Öztürk’ün ağabeyi yaptığı açıklamada, Ankara’da gözaltına alınan kardeşinin D.A.L.’a götürüldüğünü ve burada işkenceden öldüğünü söyledi. Ağabey Öztürk, “5 Nisan 1984’de Ankara’da uğradığı bir arkadaşının evine kurulan karakolda gözaltına alındı ve Ankara’da Dal merkezine götürüldü. Daha sonra ‘2000’e Doğru’ dergisinde okuduğum yazıda D.A.L merkezde işkence gören bir şahıs, Nurettin’in gördüğü işkencelere tanıklık etmiş olduğunu yazıyordu. ‘Yanımdaki hücreye koydular. İlk iki gün sürekli inlemesini duydum. Üçüncü gün inlemeler kesildi. Askerler gelip baktılar. Sonra işkence edilmiş ölü bedenini bir battaniyeye koyup götürdüler…’ sözlerini aktardı”. (3)

Nurettin Öztürk
Olay zamanla Stockholm’de devrimciler arasında kulaktan kulağa yayıldı. Hepimizin içi sızladı.
Kaybolan diğer kişi Latife Fegan’ın eşi Fuat Fegan’dı.

Latife Fegan ve eşi Fuat Fegan
1983 yılında Sarp Kuray ve Partizan Yolu üyeleri 1 Mayıs’ı Kürt örgütlerle birlikte kutlamak için Köln’e gitmişler. Ancak kutlama yerini bulamayıp sokaklarda dolaşmışlar. Bu durum Lider Sarp Kuray’ı çok kızdırmış. Fuat’ı ve herkesi paylamış. Fuat’ın morali çok bozulmuş. Latife ve oğlu en son o zaman Fuat ile birliktelermiş. 2 Mayıs’ta Sarp Kuray’ın o zamanki eşi ve Halk Oyuncuları’nın baş rol oyuncusu Ayşe Emel Mesci ile Köln’den ayrılmışlar. 16 Mayıs gününe dek Fuat ile telefon konuşmaları yapmışlar. 16 Mayıs gecesi Sarp Kuray telefon ederek Fuat’ın nerede olduğunu sormuş. Latife de bilmediğini söylemiş.
Fuat’ın kayboluş öyküsü burada başlıyor ve 42 yıldır bir sır. Sağ mı? Öldü mü? Öldürüldü mü? Kimse bilmiyor.
Doğal olarak Sarp Kuray’ın yok ettiğinden şüphe edilmiş ama Latife artık, Sarp Kuray ve Partizan Yolu hakkında hiçbir olumlu düşünceye sahip olmasa da, bu olasılığa sıcak bakmamış. Onun tahmini Fuat’ın intihar ettiği yönünde.
Fuat o akşam Osman Apaydın’ın evinde kalmış. Sabah Apaydın’ın eşiyle çıkmış ve geri dönmemiş.
İki gün sonra oğlu Ali’ye Duisburg tren İstasyonu’ndan gönderilen bir kartpostal gelmiş. Üzerinde yalnız, “Canım oğlum” yazılı.
“Canım oğlum”…
Fuat’ın tüm duyguları, tüm düşünceleri bu iki sözcükte saklı…
Açıkça söylemedikleri, anlat(a)madıkları…
Kartın üzerindeki damga 16 Mayıs tarihini gösteriyor. Yani kaybolduğu gün.
O hafta sonu Lider Sarp Kuray’ın çağrısıyla Duisburg’a gitmiş Latife oğluyla.
Kuray’a göre, Fuat örgütte dilediği yere gelememiş bir kariyerist olduğu için “kaybolmuş”.
Ben, Güney Amerika’ya gittiği ve orada kendine yeni bir yaşam kurduğu gibi söylentiler duymuştum. Latife de, Kıbrıs’ta Girit’te olduğunu duymuş. Aramadığı yer kalmamış oralarda ve bulunabileceği her yerde. Hiçbir yerde yokmuş; gören de olmamış. Aramaya devam edeceklerini de açıkladı Fuat’ın kardeşi Ali Fegan ile birlikte. (4)
Latife bu tür olasılıkları da aslında yersiz buluyor. Çünkü Fuat yaşamı boyunca birkaç ufak tefek iş dışında çalışmamış. Eğitim masraflarını ailesi karşılamış. Üniversiteyi bitirdiklerinde evlenmişler ve evin geçimini hep Latife üstlenmiş.
“Kırk altı yaşında başka bir ülkeye gidip yeni bir yaşam kurması olanaksız” diyor Latife kesin bir dille.
Ona göre, kabul etmesi zor olsa da en akla yatkın olasılık intihar… Nedeni, Fuat’ta örgütlenememe olayının büyük düş kırıklığı yaratması. Önce TKP’yi yeniden örgütleyememe, Almanya’da TDF başarısızlığı, sonra Hikmet Kıvılcımlı’nın Vatan Partisi deneyimi büyük rol oynamış. Son “Partizan Yolu” macerası da tüm olumsuzlukların üzerine tuz biber ekmiş. Fuat’a göre, yapılacak şey kalmayınca intihar etmek yüce bir eylemmiş. Marks’ın kızı Laura Lafargue ve eşi Paul Lafargua’nın intiharından hayranlıkla bahsedermiş. Onlar Paris Komünü’nün başarısızlığa uğraması nedeniyle yapacak şey kalmadığı için intihar etmişler. Fuat daha önce, 1977’de de intihara kalkışmış.
Fuat Fegan aklıma geldikçe üzülürüm. Kendisiyle sadece bir kez karşılaşmıştım. Stockholm’de İsveç Komünist Partisi’nin (SKP) Oktober Kitabevi’nde bir arkadaş tanıştırmış, eski Aydınlıkçılardan olduğunu söylemişti. 1968’de Aydınlık Dergisi çıkarıldığında İstanbul temsilcisi olmuştu. Ali Orhan Yücelalp, Aziz Nesin, Cengiz Çandar, Deniz Kavukçuoğlu, Doğu Perinçek, Erdoğan Güçbilmez, Fakir Baykurt, Gün Zileli, Halil Berktay, Hikmet Kıvılcımlı, Kenan Öcal, Mihri Belli, Muzaffer Erdost, Osman Ulagay, Rasih Nuri İleri, Seyhan Erdoğdu, Sina Çıladır, Suat Derviş, Şahin Alpay, Türkkaya Ataöv, Vahap Erdoğdu gibi yazarlarla birlikte Fuat Fegan da dergide yazılar yazmıştı. Daha sonra TKP’nin önde gelen isimlerinden Dr. Hikmet Kıvılcımlı’nın en yakın çalışma arkadaşı olmuştu. Ayaküstü kısa bir hoş beş konuşması yapmıştık. Latife’yi toplantılarda görürdüm ama onu daha sonraları gördüğümü hiç anımsamıyorum. Sadece ortak dostlarla konuşurken adı geçerdi. Hakkında kimsenin olumsuz konuştuğunu duymadım.
Latife’ye hem üzülürüm hem de büyük bir hayranlık duyarım.
En yakınını kaybetmek birden! Minik bir çocukla yalnız kalmak… Ve mücadeleyi sürdürmek kararlılıkla…
Nasıl atlatır bir insan, bir kadın, bir anne böyle büyük bir felaketi…
Olayı kendisinden dinlemek istedim. Uzun uzun sohbet ettik.
Bu şoku İsveçli bir kadının yardımıyla atlattığını anlattı:
“İçime kapanmadım. Konuştum. Çok ilginç bir şey oldu. O zamanlar ben tiyatronun müdürüyüm ya [Sarp Kurayların Halk Tiyatrosu] Tuncer Kurtiz’in bulduğu bir İsveçli kadın bana prodüktörlük öğretiyordu.
Gece yarısı aldım haberi (16 Mayıs). Sabaha kadar uyuyamadım tabii. Sabah kadın işe geldi. Anlattım durumu kadına. Kadın ‘ben sende kalıyorum’ dedi. Kadın bizi tanımaz, solu bilmez, solun ilişkilerini bilmez… Ama kadın dinledi beni.
Türk arkadaşlarla konuşamadım. Çünkü onlar dinleyemiyorlar, bir şey söyleyemiyorlar; ne söyleseler acaba diye düşünüyorlar. Onların yardımı olmadı bana.
Daha sonraki yıllarda o şoku geçirdikten sonra ben konuşmaya başladım arkadaşlarla.
Çocuğum var, ben bu işi halledeceğim diye karar verdim. Evin ekonomik durumu var. O gitti diye her şey bozulmadı. Bir yük gitti omuzlarımdan aslına bakarsan. Daha rahatladım ekonomik olarak.
Daha sonra İsveç partilerinde çalıştım. Mücadeleyi hiç bırakmadım.
Sanıyorum öyle atlattım işte olayı.”
Bir yanda darbecilerin yok ettiği insanlar öte yanda darbecilere karşı mücadele edenlerin, ettiklerini söyleyenlerin yol açtığı acılar…
Nurettin Öztürk’ü, Fuat Fegan’ı, devrimci mücadelede kaybolan ve kaybedilenleri saygıyla anıyorum
- Latife Fegan, Yazmasaydım Olmazdı, Belge Yayınları, İstanbul, 2020, s. 217
- g.e. s.218
- https://t24.com.tr/haber/cumartesi-anneleri-gozaltinda-kaybolan-nurettin-ozturk-icin-toplaniyor,202611#google_vignette
- https://bianet.org/yazi/fuat-fegan-yasiyor-mu-264926
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.