Danimarka Kraliçesi 2. Margrethe’nin gençlik yıllarını anlatan “Undervejs – (Geçmişe Yolculuk)-Dronning Margrethe” adındaki kitapta, Kraliçe 2. Margrethe, tarihçi, gazeteci, yazar Tom Buk- Swienty’e 1940-1972 yılları arasındaki gençlik anılarını anlatıyor.
16 Şubat 1966’da o zamanın prensesi 25 yaşındaki Margrethe ile düzenlenen bir basın toplantısından alıntı:
Bir gazetecinin sorusu: “Bir gün bir ülkenin kraliçesi olarak büyük bir sorumluluk üstlenecek olmayı bilmek nasıl bir şey?”
Prenses Margrethe’nin yanıtı: “Bugünkünden daha genç olduğum günlerde çok heyecanlıydım. Bugün ise benim çok önemli bir makamı yönetecek olmamın çok büyük bir şans olduğu duygusu taşıyorum, demekten başka bir şey söyleyemiyorum. Ancak size şunu söylemeliyim ki, ya kraliçeliğe getirilmiş olayım ya da toplumun diğer herhangi bir yerinde daha sade bir vatandaş olarak görevlendirileyim, sadece bir duygum var; yani yolumda karşılaştığım herhangi bir insan gibi ben de bir insanım.”
Bu röportajdan 6 yıl sonra 14 Ocak 1972’de 31 yaşında iken kraliçelik görevini teslim alan Kraliçe 2. Margrethe, 50 yıl sonra bugün bir devlet lideri olarak dünyanın en çok saydığı, sempati duyduğu bir kişilik.
Evet, Hitler Almanyası’nın Danimarka’yı işgal etmesinden bir hafta sonra doğmuş olan bu kişilik kim? Nereden geliyor? Özgeçmişi nedir? Nasıl bir gençlik çağı geçirmişti? Hangi öz değerlerle yetiştirilmişti? İşte tarihe geçecek bu yapıt, kraliçenin kendi ağzından, kendi anlatımıyla bu sorulara yanıt veriyor.
Balayını Türkiye’de geçirmiş…
Kraliçe 2. Margrethe’nin gençlik yıllarına dönüldüğünde, yetişkin gençlik yıllarının büyük bir bölümünü, Kopenhag Üniversitesi, Aarhus Üniversitesi, Sorbonne Üniversitesi, London School of Economics gibi saygın üniversitelerde eğitim yapmış olduğunu görüyoruz. Yine bu üniversite yıllarında, bugün vefat etmiş olan eşi “Prins Henrik – Henri de Laborde de Monpezat” ile tanıştığını anlıyoruz. Kraliçe, eşi Prens Henrik (Kraliçe’nin kendi deyimiyle “Henri”) ile evlenme sürecini ve balayını Türkiye’de (Ege ve Marmaris sahillerinde) geçirmiş olduklarını da anlatıyor (sayfa 412-413).
Kitap okuyucuya ayrı ayrı büyük başlıklardaki bölümler şeklinde değil de “anekdotlar” seklinde, yanı kısa hikayeler ve anılar şeklinde sunuluyor. Kraliçe tüm bunları çok samimi bir dille anlatıyor. Burada altını çizmek gerekir ki Kraliçe 2. Margrethe`nin çok akıcı, renkli bir dili olduğunu, Danca’yı hayranlık uyandırıcı bir üslupla kullandığını anlıyoruz.
Kraliçe 2. Margrethe’nin gençlik yıllarını anlatan bu kitabın yazarı tarihçi, yazar ve gazeteci Tom Buk-Swienty, daha önce yazmış olduğu ödüller almış tarihi belgesel nitelikteki kitaplarıyla da tanınan bir kişi. Bu kitaplardan ikisi, daha önce bu sayfalarda sözünü etmiş olduğumuz “Slagtebænk Dybbøl ve Dommedag Als”. Danimarka’yı tarihten silinmenin eşiğine getiren 1864 olaylarını anlatan bu iki kitap da mutlaka okunması gereken iki kitap.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.