Yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Görevi devralmadan önce Grönland’ı ele geçirmek istediğine yönelik açıklamasıyla kaygı uyandırmıştı.

Foto: AA
Hüseyin Duygu
huseyin.duygu@haber.dk
Yeniden ABD Başkanı seçilen Donald Trump, Görevi devralmadan önce Grönland’ı ele geçirmek istediğine yönelik açıklamasıyla kaygı uyandırmıştı. Grönland Başbakanı Mute Bourup Egede, “Biz satılık değiliz ve asla olmayacağız.” ifadeleriyle tepki göstermişti.
Amerika Birleşik Devletleri’nin seçilmiş yeni başkanı Donald Trump, “Ulusal savunmamız ve ekonomimiz için Grönland Amerika’ya katılmalı” dedi. Danimarka’ya yeni gümrük vergisi tehdidi ile gözdağı da verdi. Sonrasında tüm gözler yeniden kuzeye çevrildi. Trump neden Grönland’ın peşine düştü?
Amerika’nın genelde yakın bölgesini, özelde ise Grönland’ı topraklarına katma düşüncesi sağ popülist Trump’la ilk kez ülkenin gündemine gelmiyor. Bu talebin geçmişi 1823 yılında dönemin Başkanı James Monroe’nun, Batı Yarım Küreyi ABD’nin nüfuz alanı olarak görme düşüncesine dayanan, emperyalist doktrine dayanıyor. Her ne kadar doktrinde, ada isim olarak zikredilmese dahi, Avrupa sömürgeciliğine karşı Kuzey topraklarının genişletilmesi fikri ortaya atılıyor.
Danimarka’ya bağlı Grönland özeline dönecek olursak, Amerika’nın ilk satın alma girişimi 1868’te Danimarka ile gerçekleşen fakat sonuç alınamayan 5,5 milyon dolarlık müzakereler ile başlıyor. İlgili teklif 1910’da ABD tarafından tekrarlanıyorsa da sonuç alınamıyor.
İkinci Dünya Savaşı sırasında 1940’da Nazi Almanya’sının Danimarka’yı işgali sonrası, Amerika olası Alman saldırısına karşı adayı 1941 yılında Grönland’ı işgal ediyor. 1943 yılına gelindiğinde ABD, adanın güvenliğini sağlama gerekçesiyle Thule Hava Üssü’nü kuruyor. Soğuk Savaş’ın başlangıcına tekabül eden 1946’de ise dönemin Amerika Başkanı Harry S. Truman adayı Danimarka’dan 100 milyon dolara satın almak için yeni bir teklifle geliyor.
Her ne kadar Danimarka bu teklifi reddetse de Amerikan’ın askeri varlığını onaylıyor. Bu tarihten sonra ABD, NATO müttefiklerinin güvenliğini tesis etmek için Grönland’i jeostratejik merkezi haline getirip adadaki askeri kapasitesini arttırıyor.
Ada, füze saldırılarına karşı erken uyarı sistemleri barındıran şimdiki ismiyle Pituffik Uzay Üssü olan Thule Hava Üssü nedeniyle genelde NATO, özelde ise ABD açısından askeri olarak kritik önemde. Günümüzde ise adanın bahsettiğimiz askeri öneminin yanı sıra, küresel ısınmanın da etkisiyle sunmaya başladığı -jeopolitik unsurları da içeren- çeşitli “fırsatları” var.
Bu yönüyle, Trump’ın Panama ve Kanada’ya ilave olarak dünyanın en büyük adası Grönland’ı da Amerika’ya katma düşüncesi Monroe Doktrini’nin yeniden canlanmasına işaret ediyor. Trump’ın malum açıklamaları “Önce Amerika” yaklaşımının -Batı yarım kürede hakimiyet öngören- Monroe Doktrini’nin iki başlıkta örtüşmektedir: Dış güçlerin müdahalesini önlemek ve bölgede algılanan kaosu azaltmak.
ABD Başkanı Donald Trump, Gazze Şeridi konusundaki son açıklamasında “Gazze’yi satın almaya ve oraya sahip olmaya kararlı” olduğunu söyledi.
Trump 4 Şubat’ta İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ile yaptığı basın toplantısında ABD’nin onlarca yıldır süre gelen bölge siyasetini yerle bir eden bir çıkış yapmıştı.
Başkan Trump, ülkesinin Gazze’de “yönetimi devralacağını”, burada yaşayanların başka bir yere yerleşmesi gerektiğini söyledi.
Uluslararası kamuoyunun tepkisine karşın, Trump geri adım atmadı ve 9 Şubat Pazar günü Gazze niyetini bir adım daha ileri götürdü ve toprakları satın almaktan söz etti:
“Gazze’yi satın almaya ve oraya sahip olmak konusunda kararlıyım. Orayı yeniden inşa etmeye gelince; bazı bölgeleri Orta Doğu’daki diğer devletler inşa edebilir. Ama oraya sahip olmaya, almaya kararlıyız. Hamas’ın dönmesine izin veremeyiz”
Son üç haftada ABD Başkanının şu söylemleri tehdit, şantaj ve zorbalık içeriyor:
Danimarka ile Grönland konusunda
Kanada’nın 51’inci eyalet olması konusunda
Panama ile Panama kanalı konusunda
Meksika ile Meksika körfezi konusunda
Rusya ile Ukrayna savaşı konusunda
Çin ile gümrük vergileri konusunda
Kolombiya ile yasa dışı göçmenler konusunda
Filistin ile İsrail’in Gazze’yi işgali konusunda
Trump’un bu söylemleri BM’lerin varlığını tanımamak anlamına geliyor ve dünya barışının altını oyuyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.