En kötüsünü an başta söyleyelim ki dolambaçlı olmasın.
Biz ve Onlar… Toplumun temelinde yapılacak bu ayırım nelere gebe ve neler doğurur neler…
Toplumda insanları kökenleri, renkleri vb farklılıklarına göre ayırma, ayrımcılık ve dışlamaya yol açar.
Toplumda farklılıklar kesinlikle olağandır. Ancak farklılaştırmak toplumda azami düzeyde önemli çatlaklıklara yol açacaktır.
Danimarka’da yapılan erken genel seçimlerden çıkan sonuçlar, bu çatlaklar konusunda tedirginlik yaratıyor.
Kültür farklılıklarının zenginliği dışlayıcılığa dönüşünce toplumda uyuşmazlıklar da artmaya başlıyor.
Sokak dili ile medya ve politika dilinin kullanımında özensizlik hiç bir zaman birlik için faydalı olmamıştır.
Seçim sonuçlarından Danimarka’nın doğusundaki, Kopenhag merkezli seçim bölgesi sonuçları ile kuzey ve batısındaki sonuçlar arasında büyük fark olduğu demografik dağılıma göre ön plana çıkmaktadır.
Tahmin edebileceğiniz gibi bu oranlar, son seçim istatiklerine göre kuzey ve batıda yabancı karşıtı aşırı sağcı Danimarka Halk Partisi’nin yüksek oranda oy aldığını gösteriyor. Bu parti, örneğin Mariager’de 23.3, Skive’de 21.5, Thisted’de 19.2, Himmerland’da 19.1 ve Brønderslev’de 17.9 oranında oy aldı.
Aşırı sağcı partiler, Kopehag büyükşehir bölgesinde ise her sekiz kişiden birinin oyunu alabildi. Yeni Burjuva partisi (Nye Borgerlige) yüzde 1,7, Danimarka Halk Partisi yüzde 1,6 ve Danimarkalı Demokratlar yüzde 1.8 oranında oy aldı.
Kopenhag’da göçün en yoğun olduğu bölgelerde ise göçmen dostu partilerin daha çok oy aldıklarını görüyoruz. Örneğin barajı aşamayan Bağımsız Yeşiller (Frie Grønne) yüzde 26,6 ile Tingbjerg’deki en büyük parti olurken, ülke genelinde çok kısa sürede oy oranını dörde katlayan Liberal İttifak yüzde 3,3 oranında kaldı.
Yabancı kökenlilerin yaşadığı seçim bölgelerinde Sosyal Demokratlar, Birlik Listesi ve Sosyalist Halk Partisi’nin yanısıra Alternativet ve Bağımsız Yeşiller daha çok oy almaktadır.
Bunun tercihten çok tepkisel davranışlar olduğu görülüyor. Aşırı sağ partilere karşı sol partilere oy vermek tepkisel bir stratejidir.
Sol partiler, temelde sadece insan hakları bağlamında muhafazakar sağ bloktan farklılık göstermektedir. Diğer bir ifade ile kendi değerleriyle çatışan önemli bir sola oy veren yabancı kökenli seçmen grubu söz konusudur.
Nitekim sol partilerin etnik Danimarkalı seçmeninin ağırlığının dini tercihi ataist ve ideolojisi de komünist veya sosyalisttir.
Öyle ki, İsveç’te de görüldüğü üzere, içlerinde PKK’nın desteklediği, Türkiye’nin bütünlüğünü önemsemeyen adaylar ve üyeler de barındırmaktadır.
Sol kanat yani kızıl blok partilerinin genellikle benimsedikleri politika, sosyal sorunları öncelikle ahlaki olarak sıralanmış kimlik grupları arasındaki varsayılan güç farklılıklarına göre analiz eden, liberal olmayan ve dogmatik bir sol kanat kimlik politikasıdır.
Bu seçimlerin sonuçlarına bakıldığında ise durumun değiştiğini, gerek sağ ve gerek sol blokta yabancı kökenli adayların seçilemediğini, buna paralel olarak da sağ blokta yeni kurulan partilerin yükselişi söz konusudur.
Bu durum, yeni yönelmelerin habercisi olduğu gibi, nitekim Liberal İttifak, sağ blokta olmasına karşın kimlik ayrımından uzak, yeni nesile hitap eden, eğitim ve yatırımcılık politikaları üreten vizyonlu ve dolayısıyla yükselen bir parti olarak görülüyor.
Gerçekleri göremeyen seçmenlerin söylediklerine inanmak da zor, onlara ’uyanık beyin virüsü’ bulaşmış ya da siz adını ne koyarsanız koyun, birşeyler bulaşmış, gerçekleri göremiyorlar.
Bir sonraki yazımda yeni hükümet ve kurulma aşamasını değerlendireceğim.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.