Hiç kuşkusuz Balkanlar olağanüstü karmaşık tarihi bir süreç geçirmiştir. Balkan tarihine yakından bakıldığı zaman görünen o ki, tarih boyunca onlarca etnik halk grubunun, dini gurupların oluşturduğu değişen büyüklüklerde, değişen coğrafi bölgelerde, güçlerde ve karşılıklı uzlaşmalıklar içinde çok değişik devletletler daha doğrusu beylikler, prenslikler gelip geçmiştir. Bugünkü durum da yüzyıllar öncesinin tarihinden pek farklı değildir. Bu nedenledir ki Balkanların tarihi Avrupa’nın diğer bölgelerinde eşi görülmeyen bir tarih özelliği taşımaktadır. Bunun en belirgin kanıtı çok farklı etnik ve dini guruplardan oluşmuş bugün dağılmış olan eski Yugoslavya’dır.
Henning Mørk’ün Balkan ülkeleri belgelerine bakarak yapmış olduğu saptamalarına göre Balkanlar’ın nüfus yapısını objektif olarak saptayabilmek hala olası değil. Nüfus sayımları ülkeden ülkeye farklılıklar gösteriyor. Her Balkan ülkesi kendi bakışları açısından etnik, dini gibi nüfus yapısı konularında birbirlerinden farklı istatistik bilgiler veriyor.
Henning Mørk’ün açıklamalarından biri de Osmanlılar’ın Balkanlar’daki mevcudiyetinin bir İŞGAL olup olmadığı konusunda. Henning Mørk’ün teorisine göre Osmanlı’ların Balkanlar’daki mevcudiyetini bir İŞGAL olarak tanımlamak doğru değildir. Balkanlar o zamanki Osmanlı İmparatorluğu bütününün bir parçası idi. Bunun açıklaması sayfa 16’da.
Henning Mørk ayrıca, Balkanlar’daki o devrin olaylarının (13. – 14. yüzyıllar) sadece bir Osmanlı-Balkan olayları olmadığını, savaşlar, muharebeler sonucu mülteci, kölelik, v.b. gibi olguların o zamanki dünyanın diğer ülkelerinden farklı olmadığını da öne çıkarıyor.
Yazar Henning Mørk bu kitabın yazarı olarak Balkanlarla ilgili tüm belgeleri incelediğini, ancak bu belgelerden bir çoğunda mantık dışı abartmalar da olduğuna dikkati çekiyor. Örneğin; “Onbinlerce” Osmanlı akıncısının orada burada saldırılarda , baskınlarda bulunmuş olmaları. Henning Mørk, “Evet, saldırılar, baskınlar muhtemelen gerçektir. Ama, “onbinlerce” sayısı abartmalıdır”, görüşünü savunuyor. Bu tür açıklamaların kitaba kaynak olan bir çok belgede yer alan çeşitli bilgiler için de söz konusu olduğunu önemle belirtiyor. Ayrıca esir alınmış kölelerin sadece Osmanlılar tarafından kullanılmadığını, o zamanların Kıbrıs’ın da, Cenevizliler ve daha bir dizi Avrupalı derebeylikler, prenslikler, dükalıklar tarafından da asker, hizmetçi v.b. gibi kullanılmış olduklarını vurguluyor (sayfa 34-35). Bunun yanısıra köle ticaretinin Osmanlılar Balkanlar’a girmeden önce de yaygın olduğunu belirtiyor.
Henning Mørk’ün diğer bir açıklamasına göre, Balkan halklarının zorla mı yoksa gönüllü olarak mı müslümanlaştıkları konusundaki belgeler de çok zayıf. Yazar bu nedenle, mevcut belgelerin bir dizi teoriler spekülasyonlar yaratmaya müsait olduğu görüşünde. Ayrıntılarını kitabın ilgil bölümünde okuyabilirsiniz.
Kitabın son bölümlerinde, Osmanlı sultanlarının, padişahlarının hükümranlık dönemleri kronolojik olarak yer alıyor. Belki de en ilginç bölüm, sözcük listesi. Bu sözcük listesi bugün hala Türkçe’de, büyük bir olasılıkla da Balkan dillerinde kullanılan sözcükleri, deyimleri, kavramları içeriyor. Çok ilginç (sayfa 230-235).
Kitapta sadece Osmanlılar’ın Balkanları nasıl, ne zaman hükümranlığı altına aldığı gibi tarihi bilgileri içermiyor. Osmanlılar’ın yönetim biçimi, tımar sistemi, sipahi, yeniçeri, köylüler, ticaret, vergiler, harçlar, ordu, deniz kuvvetleri, akıncılar gibi olgular da irdeleniyor.
Özetlersek, genelde yüzeysel bildiğimiz Balkanlar’la ilgili olgular, tarihi olaylar, kişilikler, Balkan halkları ve kültürleri, Osmanlı İmparatorluğu’nun yükseliş ve daha sonraki gerileme dönemleri ve b. g. konular okuyucuyu oldukça aydınlatacak bilgilerle dolu.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.