Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Yalnızlık ve içimizdeki boşluk duygusu. Bu ikisi birbirlerini iyi tanır. O iki duyguyu tatmamış olan herhalde yoktur.
Peki, yalnızlığın zıt kavramı nedir? Kendimizi ne zaman yalnız hissetmeyiz? Bu soruya hemen yanıt kolay değil. Birileri ile birlikte olunca geçer mi yalnızlığımız? Yalnızlıktan kaçmak için birilerine sığınmak etkili bir yol mudur? Olmadığını bilenlerimiz çoktur. Kalabalıklar içinde yalnız olmak, iyi bilinen, yaygın bir duygudur. Örneğin İstanbul’da, İstiklal Caddesinde ya da İstanbul’un başka bir caddesisinde binlerce insan içinde yürürken kendimi yalnız hissederim.
Belki de insalar yaşadığımız bugünlerde hiç bu kadar yalnız hissetmemişti kendisini. Bu çaresizlik mi, ilgisizlik mi duygusuzluk mu bilinmez ama sonuçta insan yalnızlığa doğru hızlı bir şekilde yol almaktadır. Yalnızlık, bir kaçış olsa da artık bir zorunluluk ve mecburiyet halini almaya başladı. Yalnızlık bazen duygusuzluk gibi görünse de ,duygusuz kalmaktır, sevilmemektir. sevdirememektir kendini. Her ne kadar gelişen toplumla beraber yalnızlık özenti halini alsa da, yalnızlığı tercih edenler zamanla birliktelikler için tekrar paylaşım içine girmek, gruba –aileye dahil olmak istiyor.
Bir de çiftlerin yalnızlığından söz etmek gerek: ‘birlikteyiz ve ben çöl gibi yalnız,’ diyen bir dize geliyor aklıma, bunu dediğimde. Başaranların yalnızlığı de epeyce bilinen bir durum, hatta ’başarı hapishanesi’ diye epeyce düşündürücü bir deyim vardır.
Peki ne zaman yalnız hissetmeyiz kendimizi? Günümüzü anlamlı kılmak yalnızlığın zıt kavramı diye düşündüm bugün ben. Günlük uğraşlarınla kendini iyi hissederek hayatın kalitesini artırabiliyorsan, aslında yaşam kalitesi en büyük büyük servet. Hayatımıza gün katmak bizim elimizde değil. ama verilmiş her günümüze daha fazla hayat katmak bizim elimizde. Bu yüzden hayatından zaman çalanlara değil, gününe hayat (anlam) katanlara değer vermek gerekir.
Can Yücel bir şiirinde yalnızlık konusunu işliyor. Yalnızlığa katlanabildiğini fakat yine de arada varlığımızdan haberdar olan insanların olduğunu bilmek ve duymanın gerekliliğini işliyor bu şiirinde.
Yalnızlığa dayanırım da,
Bir başınalığa asla
Yaşanmak hoş değil, duvarlara baka baka
Bir dost göz arayışıyla,
Saat tıkırtısıyla… Korkmam..!
Geçinip gideriz biz mutluluğa,
Ama;
“Günün aydın,
akşamın iyi olsun”
Diyen biri olmalı,
Bir telefon sesi çalmalı,
Ara sıra da olsa kulağımda…
Yoksa, zor değil, hiç zor değil,
Demli çayı bardakta…
Karıştırıp, bir başına yudumlamak doyasıya.
Ama:
“Çaya kaç şeker atarsın?”
Diye soran bir ses olmalı ya
Ara sıra..!