Dan H. Andersen’nin bu dev yapıtı, Avrupa’da güç dengelerini büyük ölçüde etkileyen Kuzey Avrupa’daki büyük savaşları ve sonuçlarını irdeleyen son yılların ilk büyük yapıtı.
Danimarka tarihinin en uzun süreli savaşı olan bu savaş sonucu İsveç’in büyük bir güç olma yolu kesildi. Bu savaş, hem Danimarka hem Avrupa tarihini bugün hala etkileri görülen büyük değişiklikler yarattı. Güç dengeleri büyük ölçüde değişti. Baltık Denizi kıyılarını ve ülkelerini ele geçiren Rusya Kuzey Avrupa’da ezici bir büyük güç oldu. Prusya (bugünkü Almanya) bir güç olarak kendini göstermeye başladı. Ukrayna bağımsızlığını kaybetti.
Bu savaşlar İskandinavya’da, Baltık ülkelerinde, Kuzey Almanya’da, Polonya’da, Ukrayna’da, Rusya’da ve Türkiye’de ve genelde Avrupa’da çok kompleks hesaplaşmaların olduğu savaşlar dönemi. Bu savaşların sonucu: yüzbinlerce insanın ölümü ve Avrupa’da artık büyük siyasi değişiklikler.
Bütün bunların yanı sıra, kitapta bu dönemde askerlerin ve sivill halkın günlük yaşamları da irdeleniyor. Diplomasideki oyunlar, casusluklar, savaş tutsakları, Avrupa’yı kasıp kavuran perişan eden salgın humma (bugünün corona salgını gibi) anlatılıyor.
1700 – 1721 Büyük Kuzey Savaşı, ufak tefek hikayemsi anıların dışında Danimarka’da genel olarak unutulmuş bir savaş. Bu 21 yıl süren büyük savaş o zamanın tarihinde genel olarak özetlendiğinde, Danimarka’nın İsveç’e kaybettiği toprakları geri alabilmek için giriştiği ve başarıya ulaşamadığı bir savaş. Öte yandan, bu savaş sonucu, Danimarka her nekadar kaybettiği toprakları geri alamadıysa da Danimarka’yı tarihten silinmenin eşiğine getirmiş olan İsveç’i oldukça yıprattı. Bu savaşın sonuçları güç politikaları açısından günümüzdeki durumu şekillendirdi. İsveç bu savaştan sonra, Baltık Denizi kıyılarındaki yüz yıl içinde işgal etmiş olduğu toprakları kaybetti. İsveç’in güçsüzleşmesi Rusya, Almanya gibi geleceğin büyük güçlerini yarattı.
Avrupa bugün tüm devletlerin ve imparatorlukların toplu mezarlarının üzerinde. Avrupa, bugün hala aramızda bulunan ve ziyaret etmekte olduğumuz saraylar, kiliseler, camiler, zafer anıtları, şatolar, kaleler v.b. gibi tarihin dev anıtlarıyla dolu. Yine tüm bu savaşların sonucunda akıncı devletler ele geçirmiş oldukları topraklardan çekilmek zorunda kaldıklarında bir çok insanı dini, etnik gurpları artlarında bıraktılar. O zamanlar ülkenin ortasında kurulmuş büyük başkentler bu gün ülkelerinin kıyılarında kaldılar. Stockholm, Viyana , Kopenhag gibi.
Yapıtın ikinci cildinin 59 – 65 sayfalarında 1711 Osmanlı-Rus savaşı ve sonuçları da irdeleniyor. Rus Çarı Peter’in, başta Moldavya ve Valakya olmak üzere Balkan ülkeleri Sırbistan, Slovenya, Bosna, Hersek ve Karadağ’daki hıristiyanları Osmanlı’lara karşı ayaklandırma çabası, ancak istediği başarıya ulaşamaması ayrıntılarıyla sunuluyor. 1711’deki bu savaşın sonuçları da Avrupa tarihinde, özellikle Baltık Denizi çevresindeki ülkeler açısından büyük önem taşıyor. Bu savaşta Osmanlılar’ın Rusya karşısında çok üstün pozisyonda, Rus ordusunu tamamen yok edebilecek durumda ve genelde Rusya’yı çok zor duruma düşürebilecek olmasına rağmen son darbeyi vurmamasının nedenleri irdeleniyor. Bunun nedenlerinin biri de Baltacı Mehmet’in rüşvete açık olması gibi bir iddiaya bağlanıyor. Rusya’yı, İsveç’i, Azak Denizi ve Kırım’ı, Polonya’yı, Baltık ülkelerini yakından ilgilendiren bu savaşın analizi çok ilginç ve düşündürücü.
Tarihçi Dr. Dan H. Andersen, tarihi belgesel olan bu tarihi bir roman yazarmış gibi, ancak tarihi gerçeklerden uzaklaşmadan, sağlam belgelere dayalı olarak, buna karşılık maceralarla dolu hikayemsi bir dille anlatıyor. Bu üslup hiç kuşkusuz okuyucuyu sıkmadan ayrıntılı tarihi olayları bir nefeste okumaya yöneltiyor.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.