YENİ AVRUPA, ESKİ SÖMÜRÜ
Güvencesiz işler, düşük ücretler ve yoksulluğa mahkûm edilen milyonlar: Avrupa’nın refah sistemi çatırdıyor.

Foto: Haber.dk
Cengiz KAHRAMAN
cengiz.kahraman@haber.dk
Avrupa’nın sosyal devlet anlayışı, artan güvencesiz işler ve yükselen yaşam maliyetleri karşısında ciddi bir sınav veriyor. Çalışanlar, adil bir yaşam sürebilmek için daha fazla destek ve güvence bekliyor.
Avrupa, bir zamanlar dünyaya örnek gösterilen refah sistemiyle gurur duyuyordu. Ancak bugün, milyonlarca çalışan için bu refah hayali çöküyor. Güvencesiz işler, düzensiz çalışma, düşük ücretler ve artan yaşam maliyetleri, çalışanları yoksulluğa mahkûm ediyor. Özellikle düşük gelirli aileler, artan kira fiyatları ve gıda maliyetleri karşısında zor durumda kalıyor. İnsanlar güvencesiz bir gelecek ile karşı karşıya.
Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) 2023 verilerine göre, Avrupa Birliği’nde yaşayan her beş kişiden biri yoksulluk riski altında. Her on çalışandan biri ise yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Bu oran, güvencesiz ve düzensiz işlerde çalışanlarda çok daha yüksek. Özellikle göçmen işçiler, yarı zamanlı çalışanlar ve geçici sözleşmeli işçiler, ekonomik belirsizliğin en ağır bedelini ödeyen kesimler arasında.
Danimarka’nın en büyük sendikalarından 3F’e göre, 2013’ten bu yana AB’de yaratılan işlerin yüzde 80’i atipik, yani sözleşmesiz ve geçici istihdam kapsamında. Bu durum, çalışanların gelecek güvencesini tamamen ortadan kaldırıyor.
Berlin, Paris, Kopenhag ve Amsterdam gibi Avrupa’nın gözde metropollerinde kira fiyatları, düşük ücretle çalışanlar için neredeyse karşılanamaz hale geldi. Konut fiyatlarındaki artış, maaşlarla orantılı değil. Enerji ve temel gıda fiyatlarındaki yükseliş ise dar gelirli aileleri daha da zorluyor.
Fransa’da 10 milyon, Almanya’da ise 14,2 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Özellikle tek ebeveynli aileler, göçmenler ve yaşlı nüfus, yoksulluğun en ağır yükünü taşıyan gruplar arasında.
Avrupa’ya dünyanın dört bir yanından gelen göçmen işçiler, güvencesiz çalışma koşullarının en fazla etkilenen kesimi. Birçoğu sendikasız çalışmak zorunda bırakılıyor ve çalışma haklarını savunacak bir mekanizmadan yoksun.
Yine Danimarka’nın vasıfsız işçi sendikalarından 3F’in derlediği bir kitapta, Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde sözleşmesiz ve geçici işlerde çalışanlarla yapılan kısa röportajlara yerveriliyor. Bu kitapta insanın kanını donduracak hikayelere tanıklık ediliyor, çalışanların yaşadığı zorlukları gözler önüne seriliyor. Bu hikayeler, Avrupa’nın refah sisteminin çöküşünü ve emekçilerin kaybolan haklarını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Foto: Haber.dk
Kitaptan bir kaç röportajı sizlerle paylaşmak istedim. 54 yaşındaki bir Alman temizlik çalışanı, hayatı boyunca hep asgari ücretle çalıştı. Bir zamanlar kendisini “orta sınıf” olarak görüyordu. Ancak son işyerinde maaşı yüzde 7 düşürüldü. “Haftada 40 saat çalışıyordum ama maaşım yetmiyordu. İtiraz edince işten çıkarıldım” diyor.
Londra’da Avrupa’nın en büyük inşaat projelerinden birinde çalışan 30 yaşındaki bir İngiliz ise, sözleşmesiz iş çalışmanın zorluklarını anlatıyor. “Haftalarca telefonu elimden bırakamadım, belki bir vardiya çıkar diye. Ama sonunda süpermarketlerin arkasında yiyecek aramak zorunda kaldım” diyor. Meslektaşlarından bazıları günlük iş umuduyla 100 kilometre yol yapıyor. “Konuyu dile getirirsek sektörde kara listeye alınıyoruz” diyerek ekliyor: “Konuşmaya cesaret edemediğim için utanıyorum.”
Bir Filipinli kamyon şoförü de Avrupa yollarında yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor: “Bir konteyner kampında yaşıyoruz. Dinlenme alanlarında kamp kurduk. Tuvaletimiz yok, bu yüzden çalılıklara gitmek zorundayız.”
Paris Orly Havalimanı’nda Air France uçaklarını temizleyen bir göçmen kökenli Fransız ise, hangi gün çalışacağını sadece bir gün önceden öğrenebiliyor. “Vardiyaya hayır dersen işsiz kalırsın ve kara listeye alınırsın. Bu benim en büyük korkum” diyor.
Bir depo çalışanı, çalışanların her adımının izlendiğini söylüyor: “Tuvalete gittiğimizde ekip lideri gelip bir sorun olup olmadığını soruyor. Aslında bize hatırlatıyorlar: Çalışmıyorsan, tehlikedesin.”
Bir Danimarkalı akademisyen Avrupa’nın şirketler lehine emek piyasasını düzenlediğini belirtiyor ve bu gidişatı ise şöyle özetliyor: “Son yıllarda politikacılar, şirketlere daha fazla esneklik sağlayarak çalışan haklarını geriye götürdü. Güvencesiz işler yaygınlaştı.”
AB’nin doğuya genişlemesi milyonlarca göçmen işçinin Avrupa’ya akın etmesine neden oldu. Ancak bu işçiler, çoğu zaman “beşinci bir özgürlük” deneyimledi: Yerel halkın altında maaşlarla, güvencesiz ve insanlık dışı koşullarda çalışma “özgürlüğü”.
Bazı Avrupa ülkeleri, asgari ücret artışı ve sosyal yardımları güçlendirme gibi politikalar geliştirse de, uzmanlar bu adımların yetersiz olduğu konusunda hemfikir. Avrupa Birliği, güvencesiz çalışma modellerini denetlemek ve çalışan haklarını güvence altına almak için daha radikal adımlar atmak zorunda.
Avrupa’nın emek piyasası, bir zamanlar çalışanı koruyan yasaların gerilemesiyle birlikte yeni bir evreye giriyor. Eski güvenceler yerini belirsizliğe, emekçinin sesi ise korkuya bırakıyor. Avrupa’nın geleceği, çalışanların haklarını koruyacak adil ve insancıl politikaların hayata geçirilmesine bağlı. Aksi takdirde, refah hayali tamamen yok olacak.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.