Müzikle dünyayı tamir edip, daha güzel bir dünya yaratılabileceğine inanan ve nefret ve düşmanlığı müzikle yok etmeye ömrünü adayan Goldschmidt Müzik Akademisi’nin kurucusu ve yöneticisi Henrik Goldschmidt, okulun kapılarını Haber’e açtı.
Cengiz KAHRAMAN, Meral ALTINDAL – HABER.DK
KOPENHAG – Danimarkalı masalcı Hans Christian Andersen, “kelimelerin yetersiz olduğu yerde, müzik konuşur” sözünü boşuna söylememiş. Tarihin en eski dönemlerinden beri insanların sorunlarını gidermek için kullanılan müzikle tedavi yöntemi, günümüzde nefret ve düşmanlığı yok etmek için de kullanılmaya çalışılıyor.
Müzik ile dünyayı tamir edip, dertlere derman olunabileceğine ve daha güzel bir dünya yaratılabileceğine inanan, nefret ve düşmanlığı müzikle yok etmeye ömrünü adayanlardan biri de Danimarka Kraliyet Orkestrası’nda oboist olarak müzik yapan önemli müzisyenlerinden 62 yaşındaki Danimarkalı sanatçı Henrik Goldschmidt.
Henrik Goldschmidt, sadece Kraliyet Orkestrasında solo obua çalan bir sanatçı değil, aynı zamanda dünyanın bir çok yerinde konser salonlarında obuasını (obua klarnete yakın bir tür nefesli çalgıdır) konuşturan, kültürlerarası köprüler, dostluklar kuran bir sanatçı.
“Müzik ilaçtır, sihirdir. Dostluk ve dayanışmanın aracıdır, müzikle düşmanlıkların, nefretin önüne geçilebilir” diyen Goldschmidt, farklı coğrafyalardan, etnik gruplardan, kültürlerden, inançlardan, dillerden, Danimarka’ya gelen insanların çocuklarını müziğin birleştirici gücünü kullanarak bir araya getiriyor. Korku ve önyargı duvarlarını yıkmak için belki de hayatının en zor müzik aletini çalıyor.
Goldschmidt, korosunda söz kullanmamayı tercih ediyor ve bunu da, “Müziğin ne söylediğini anlamak için kelimelere ihtiyacımız yok. Söz bazen nefret, düşmanlık yaratır. Ama bir şarkıda söz olmazsa, nefret de, düşmanlık da olmaz” diye açıklıyor.
Henrik Goldschmidt’i bundan on yıl önce kurduğu Goldschmidt Müzik Akademisi’nde ziyaret edip, akademinin kuruluşunu ve yazdığı “Müzik ile dünyayı tamir etmek isteyen adam” adındaki kitabından yola çıkarak, bu yolculuğu konuştuk.
Henrik Goldschmidt, alanlarında uzman müzik ve enstrüman öğretmenleriyle özellikle kısıtlı sosyo-ekonomik şartlarda yaşayan 18 yaş altındaki çocuk ve gençlere ücretsiz müzik eğitimi olanağı sunuyor. Okulda, bir enstrüman çalmak veya müzik eğitimi almak isteyen tüm çocuklar, hiçbir müzikal elemeye tabi tutulmadan ve karşılık beklenmeden orkestralara ve korolara dahil ediliyor, böylelikle önlerinde engel olmaksızın müzikal faaliyetlere katılabilmeleri sağlanıyor.
Goldschmidt, müziğin barışa giden yoldaki en etkili araçlardan biri olduğuna inanan bir idealist ve müziğin birleştirici gücünden ilham alıyor. Amacının, mümkün olduğunca fazla çocuğun sanatsal yaşama katılımının önündeki engelleri kaldırmak olduğunu belirten Goldschmidt, ücretsiz olmasının yanısıra ihtiyacı olan çocuklara gerekli her tür donanımın okul tarafından sağlandığını vurguluyor.
“Okulda, piyanodan, kemana, gitardan, bağlamaya, üflemeli ve vurmalı çalgılara kadar her tür müzik aletini öğretiyoruz. Öğrencilerin enstrümanlarını evlerine götürmelerine de izin veriyoruz. İnsanlar bize kullanmadığı müzik enstrümanlarını hibe ediyor” diyor Goldschmidt.
Aileler ve onların sosyal çevrelerinden tek talebi, çocuklarına destek çıkmaları…
Okula gidebilmenin tek şartının ortak değerler etrafında buluşmak olduğunu ifade eden Goldschmidt, “Bunun için de aileler ve sosyal çevrenin desteği önemli. Kilise, sinagog, cami gibi dini mekanlarda çocuklarının konser vermelerini kabul etmeleri gerekiyor. Öğrencisinden, eğitmenine, velisine kadar herkes ortak amaçta birleşmeli. Sosyal gelişim, değişim ve barışa giden yolda müzik etkili bir araçtır. Sanatın iyileştirici gücü ve evrensel diliyle başka bir dünyanın mümkün olduğuna ve fırsat eşitliği yaratmanın gerekliliğine inanıyorum” diyor.
Profesyonal bir müzisyenken, neden böyle zor bir işe kalkıştınız ve müzik akademisini kurmak istediniz?
H.G: 2. Dünya Savaşı’nda Almanya’dan göç etmiş Yahudi bir ailenin çocuğuyum. 1940 yılında Danimarka Nazi Almanya’sının işgali altındayken, ailem Almanya’dan buraya kaçmak zorunda kaldı. Ama işgal altındaki iyi Danimarkalılar, bizi kurtarmak için kendi canlarını tehlikeye attı ve ailemi saklayarak kurtardı. Ben burada özgür bir dünyada doğdum.
Çocuk yaşlarda müzikle tanıştım. Babaannem dünyayı müzikle tedavi edeceksin demişti. Ne dediğini o zamanlar anlamamıştım. Sürekli kaçmak, göçmek zorunda kalan bir ailenin beraberinde getirebileceği tek şey müzik, şarkı, hikaye, maneviyattı. Bunları kimse senden alamaz, çalamaz. Esir kamplarında bile. Esir kamplarında tutulan iki amcam sağ kurtuldu, çünkü onları ayakta tutan türküleri, kültürleri, maneviyatları vardı. Ailemden sürekli müzik çalarak insanları eğlendirmem istendi. Ben de onu yaptım ve yapmaya devam ediyorum.
Avrupa’da yine savaş patlak verdi. Bu kez Balkanlarda, eski Yugoslavya’da. Danimarka’ya Bosnalı ve Sırp mülteciler gelmeye başladı. Bir gün sinagogda hahambaşı bana, ‘ben Danimarka’ya gelen mültecileri ziyaret ettim. Siz nerdeydiniz diye çıkıştı. Sen müzisyensin neden gidip o mültecilere yardım etmiyorsun, senin ailen yardım aldı, sen neden başkalarına yardım etmiyorsun?‘
Savaştan kaçıp, Danimarka’ya sığınan mültecilerin barındığı yere gittim. Çoğu Müslümandı. Ben Yahudi, onlar Müslüman. Ama bu bir sorun değildi bizim için. Konuşamıyorduk, fakat birlikte melodiler çalabiliyorduk. Tekrar bir araya geldiğimizde birlikte dans etmeye başladık. Kadınlarımız pastalar, börekler yapmaya başladı. 1995 yılında savaş sona erince bazıları geri döndü, bazıları kaldı bu ülkede, bizler gibi. O zaman müziğin bir ilaç olduğunun farkına vardım. Müzik sadece bir zevk aracı değil, bunun çok ötesinde bir şey diye düşündüm.
Ortadoğu Barış Orkestası
O zaman Yahudilerle Arapların birlikte çalacağı bir orkestra kurmaya karar verdim. Babam çocukken savaş vardı, büyüdü hala savaş var. Biz doğduk, büyüdük hala savaş var. Kuracağım bir orkestrada bölgedeki Filistinli, Mısırlı, Suriyeli, İsrailli, Amerikalı bütün müzisyenleri bir araya getirmek istedim. Ortadoğu Barış Orkestası’nı kurdum ve başardım. Orkestra olarak dünyayı gezdik, konserler verdik.
Daha sonra çocuklara baktım. Birbirlerini tanımadan, görmeden nefreti öğrenen çocuklar gördüm. Ben çocukken hiç Arap arkadaşım olmadı, mümkün değildi. Arap arkadaşlarımın da hiç Yahudi arkadaşı olmamış çocukken. Aileleri hep karşı çıkmışlar. Bu şekilde nefret etmeyi öğreniyor çocuklar. Ama bu çocuklar birbirleriyle bir araya gelip de birlikte müzik yaptıkları zaman nefret kendiliğinden kayboluyor. Sihirin müzikte olduğunu gördüm.
Danimarka’da çalıştığım Kraliyet Tiyatrosu Orkestrası’ndan izne ayrılıp Kudüs’e gittim. Her iki taraftan önüme çıkan bütün engelleri aşarak Ramallah’a, oradaki bir müzik okuluna gittim ve Filistinli çocuklarla müzik yaptım. Onlara müzik öğrettim. Enstrümantal şarkılar çaldık birlikte. Seslendirdiğimiz şarkıların sözleri yoktu. Bilerek enstrümantal yaptık, sözler bazen düşmanlık yaratır. Ama bir şarkıda söz olmazsa, düşmanlık da olmaz.
Filistinli çocuklar benim Yahudi olduğumu, İsrail’den geldiğimi biliyorlardı. Ben onların gözünde düşman topraklarından gelen bir müzisyendim, İsrailli çocuklar için de aynısını diyebilirim. Onların gözünde de ben düşmanlarımızla müzik yapıyordum. Bütün bunlara rağmen müzikle çocuklarımız arasındaki düşmanlığı yıkıp, dostluğa dönüştürdük. Daha sonra Danimarka’ya döndüğümde birlikte müzik yaptığım Filistinli, İsrailli çocukları Danimarka’ya davet ettim ve birlikte burada konserler verdik.
O zaman farkına vardım. Müslüman, Yahudi ya da başka inanca mensup olman veya teninin renginin farklı olması çocukların umrunda değil. Onlara sadece oyun oynamak istiyor, müzik çalmak istiyor.
Birbirlerini tanımayan çocuklar arasındaki düşmanlıklar, nefret sadece o bölgede yaşanmıyor, batıda, burada da yaşanıyor. Bunun tedavisinin müzik olduğunu bilhassa icra ederek, yaşayarak öğrendim.
Kopenhag’da yaşanan bir terör olayında, bir sinagog önünde nöbet tutan Dan adındaki bir musevi genci öldürünce, yine nefret düşmanlık başlayacak diye endişe duymaya başladım. Dan’ın babası, “nefret doğmasın, oğlumu bir Filistinli genç öldürdü. Ama bu düşmanlık büyümesin. Öğrencilerini hemen topla, nefretin önüne, okulunla, öğrencilerinle, müziğinizle geçmenizi istiyorum” dedi. Dan’ı anma törenine öğrencilerimle gittim. Başbakan’dan bütün parti liderlerine, bakanlara, hahamlardan, papazlara, imamlara kadar herkes vardı. Nefretin önüne yine müzikle geçmek istedim ve müziğe sarıldım.
Henrik Goldschmidt ve Goldschmidt Müzik Akademisi…
Berlin’deki Karajan Müzik Akademisi’nden mezun olan Henrik Goldschmidt, 1985 yılından bu yana Danimarka Kraliyet Orkestrası’nda solo-obua çalıyor. Goldschmidt, 2003 yılında Müslüman ve Yahudilerden oluşan Ortadoğu Barış Orkestrası’nı kurdu. Henrik Goldschmidt’in kişisel çabaları ile ilk adım Kopenhag’daki farklı okullarda çocuklar için minik konserler verilerek ve o okullarda müzik dersleri vermeye başlanarak atıldı.
“İlk koromuzu da böylece kurmuş olduk, çünkü enstrüman için kaynağımız yoktu” diyen Goldschmidt, Goldscmidt Müzik Akademisi’nin, özel kişiler ve fonların desteğiyle 2011 yılında Kopenhag’da kurulduğunu ve 10 yıldır binlerce çocuğun müzikle buluşmasını sağladığını, çocuklara uyum, dayanışma ve birlikte yaşama deneyimi kazandırdığını söylüyor.
Çocuklar arasında müzikle dostlukların kurulabileceği bir ortak alan yaratmak amacıyla kurulan okulda, Müslüman, Hristiyan, Yahudi ve başka inançlara sahip 206 öğrenci müzik öğreniyor. Akademinin Aalborg kentinde de bir şubesi bulunuyor ve orada 40 öğrenci müzik dersleri alıyor. Yüzlerce öğrenci de okula başlayabilmek için sıra bekliyor.
Bağlamaya büyük ilgi
Okulda, başta Henrik Goldscmidt olmak üzere 28 müzik eğitimcisi görev yapıyor, oğlu Emil ve Türk gelini İdil Alpsoy da bu okulda ders veren müzik öğretmenlerinden. Opera sanatçısı olan İdil Alpsoy koro öğretmenliği yapıyor.
Bir diğer Türkiye kökenli müzik öğretmeni de konservatuar eğitimini Türkiye’de alan Fuat Talay. Bağlama ve ses sanatçısı Talay, 2015 yılından bu yana okulda bağlama ve nota dersleri veriyor. Bugüne dek 100’e yakın öğrenci yetiştiren Talay’ın şu anda 30 öğrencisi okula devam ediyor ve bağlama ile nota dersleri alıyor. Okulun en popüler bölümlerinin başında gelen bağlama derslerine Türkiye kökenli çocukların yanısıra diğer etnik kökenli gruplardan da öğrenciler katılıyor.
Goldschmidt Müzik Akademisi 2019 Noel konseri
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.