Baharın ve bereketin simgesi Hıdırellez, köklü Bektaşi geleneğiyle 11 Mayıs’ta Çukuryurt’ta kutlanacak; Trakya’nın zengin kültürü bir kez daha hayat bulacak.

Çukuryurt’ta Hıdrellez. Sağ taraftaki siyah beyaz resimler 6 Mayıs 1943 tarihinde Çukuryurt’ta Hıdırellez kutlayanların toplu resimleri.
Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
Hıdırellez, Türklerin ilk yaz bayramlarından biridir. Kaynağı çok eskilere dayanır. Hıdırellez’in ilk çağlardan bu yana Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve Balkan kültürlerinde yeri olduğu bir gerçek. Bize göre Hıdırellez, ortak Balkan Kültürü ile beslenmiş zengin kültür değerlerinin oluştuğu bir şenlik tören ve bayram bütünüdür.
Her yıl 6 Mayıs günü, yaz mevsiminin başlangıcı “Hıdrellez” olarak kabul edilir ve tüm Türk dünyasında Bahar Bayramı olarak kutlanır. Ayrıca Hıdırellez’in, Hazreti Hızır ile Hazreti İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğuna inanılır. Hızır, baharla birlikte tazelenen hayatın sembolüdür.
13. yüzyılın başından bu yana Bektaşi inancında. “Allah Sevgisi” ve “İnsan Sevgisi” vardır. Kalplerin temiz olması, her şeyin insan için olması, insancıllık ve hoşgörü önemlidir. İnsanlığın temel taşı kalplerdeki sevgidir. Hıdırellez Bektaşilerin de geleneğidir.
Trakya ve Anadolu’nun eski halkları, 10. yüzyılda Orta Asya’dan göç etmek zorunda bırakılan Türkmenleri karşıladılar; inançlarını, göreneklerini, geleneklerini benimsediler. Yaşama bakışlarıyla, türküleriyle, sazlarıyla gelenler bugün yaşadığımız topraklarda daha önce yaşayanlarla kolaylıkla kaynaştılar.
Bulgaristan kökenli Bektaşi geleneğinden olan atalarım, doğup büyüdüğüm Tekirdağ’a bağlı Çukuryurt Mahallesi’ni (köyü) 1880’de kurmuşlar. Yeni yerlerine alıştıktan sonra Hıdırellez Bayramını kutlamaya başlamışlar. Bu yıl Çukuryurt Muhtarlığı’nın girişimi ve Saray Belediyesi’nin desteğiyle 113. Çukuryurt Hıdrellez şenliği 11 Mayıs Pazar günü coşkuyla kutlanacak. Bugüne kadar, “insana sevgi, bilgiye sevgi, aydınlığa sevgi” ilkeleriyle taşınan Hıdırellez kültürü başta Trakya’da olmak üzere çok farklı yerlerde kutlanacak.
Usta araştırmacı, yazar Hüseyin Kenan Gören; zamanla dinsel, mezhepsel ve politik çıkarlar nedeniyle Hıdrellez ile Kakava geleneklerinin birlikte kutlanmasının, ‘sapla samanı birbirine karışmaya’ benzeterek, bu iki farklı geleneğin bir gelenek gibi sunulmasına ve kutlanmasına karşı. Böyle bir anlayışın yanlış olduğunu belgeleriyle yazmış. ‘Dün olduğu gibi yarın da Trakya’daki Kakava örneği gibi bulanıklaştırılmaya, yabancılaştırılmaya, dönüştürülmeye çalışılacak’ diyor Hüseyin Kenan Gören. Bence de çok haklı. Hıdırellez ve Kakava şenliklerinin bir ortak gelenek gibi kutlanması, çok kıymetli ama bu iki farklı geleneğin de kapsamını daraltır ve içini boşaltır.
Bu iki farklı geleneğe kısaca bir göz atalım:
Kakava, Roman kültürüne ait bir gelenek. Kökenlerini Mısır ve Ön Asya’dan alan Kakava’nın tarihçesi ise trajik bir olaya dayanıyor. Romanların inanışına göre Kakava, Mısır ve Ön Asya kökenlidir. Efsaneye göre, eski Mısır’da firavunun zulmettiği bir halk vardır: Romanlar. Bu halktan bazıları firavundan kaçmaya çalışır. Azılı bir nehri geçerler. Peşlerine düşen firavunun askerleri ise nehirde boğulur. Geride kalan Romanlar ise kutlu bir kişinin tekrar gelip kendilerini kurtaracağına inanır. O gün 6 Mayıs’tır ve o yüzden Romanlar, akarsu kenarlarında bayram yaparlar.
Hıdrellez ise, daha çok yaz mevsiminin gelişinin kutlanmasına dairdir. Her yıl 6 Mayıs günü, yaz mevsiminin başlangıcı “Hıdırellez” olarak kabul edilir ve tüm Türk dünyasında Bahar Bayramı olarak kutlanır. Ayrıca Hıdırellez’in, Hazreti Hızır ile Hazreti İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olduğuna inanılır. Hızır, baharla birlikte tazelenen hayatın sembolüdür.
Hıdırellez, baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; Hıdırellez de yakılan ateş, bereket ve paylaşılan güzelliklerin simgesidir. Hıdırellez insanlığın merkezidir.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.