Başkalarının acılarını, duygu ve düşünelerini küçümsemek, aşağılamak ve duyarsızlık belki de çağımızın en büyük bir sosyal hastalığı.
Son yıllarda ve son günlerde Batı Avrupa’da yaşağımız ırkçı saldırıları ve Avrupa’da ırkçılığın boyutunu anlamaya çalışıyorum. Batı Avrupa’da ırkçıların devlet ve polis tarafından hoş görülmesi ve korunması yalnız bizi değil demokratik toplum yapısını da tehdit ediyor.
Bilindiği gibi çok kısa süre önce Norveç, savaşlar dışında tarihinin en kanlı siyasi katliamlarından birini yaşadı. Katliamı gerçekleştiren Norveçli faşist katilin katlettiği gençlerin büyük bir kısmının Norveç’te Anti-Faşist örgütlenme içinde olmaları, canlarına mal oldu.
Anımsanacağı gibi geçen yıl İsveçli bir ırkçı bir katil Malmö’de kimi yabancıları uzun-mevzili silahla öldürdü. Avusturya’da yabancılara yapılan saldırıların ardı arkası kesilmiyor. Daha önce de çok sayıda Türk vatandaşı Almanya’da ırkçı saldırılarda yaşamlarını yitirdiler.
Bütün bu ırkçı faşistlerin verdikleri ortak mesaj şöyle: ‘Avrupa’yı Müslümanlardan ve Komünistlerden kurtarma amacıyla bu saldırıları yapıyoruz.’ Ne yazık ki son günlerde Türkiye’de de ırkçı saldırılar oluyor. Çorum, Maraş ve Sivas katliamlarının acıları daha geçmeden, sorumluları açığa çıkarılmadan Türkiye’nin çeşitli yerlerinde irili ufaklı ırkçı saldırılar oluyor. Türkiye’deki ırkçı saldırganlar da Avrupa’da ırkçıların söylediklerini tekrarlıyorlar. Adını çok iyi bildiğiniz eski bir Başbakan ‘Bana sağcılar suç işliyor dedirtemezsiniz’ diyerek yapılan saldırılara göz yummuştu.
Biz yurtdışında yaşanlar artık birer ‘dünya vatandaşı’ olduğumuzu anlamak zorundayız. Yeni bir dönemece geldi yaşam. İki ülkeli olmaktan tek ülkeli olmaya doğru evrildi yaşamımız. Yabancılıktan göçmenliğe, göçmenlikten yurttaşlığa. Yaşadığımız ülkenin yurttaşı olmak, yeni bir kimlik edinmek anlamını içeriyor aynı zamanda. Edineceğimiz ve aynı zamanda kendimizi de katacağımız yeni bir kimlik. Oluşumunda bizim kadar , yaşadığımız ülkenin de yer alacağı, hem etkileyip hem etkileneceğimiz bir kimlik bu. Tanımını ancak çok kültürlü bir insan, çok kültürlü bir toplum diye yapabiliriz.
Ne yazık ki Danimarka’da şu anda durum iyi görünmüyor. Avrupa Birliği Komisyonu’nun, Danimarkalıların yabancı insanlara karşı davranışlarını eleştiren raporları ve Norveç’teki ırkçı katliam; özeleliştirisel, samimi bir tartışma başlatacağına, Danimarka’nın alıngan ve saldırgan tutumu sürüyor. Yabancı düşmanlığının siyasi ve kültürel kabalığına karşı çıkan güçler; görüşlerinin doğru, tartışılmaz ve kusursuz siyasi düşünce olduğunu iddia eden çatlak sesli, barış istemeyen bir sağ düşünceyle karşı karşıyalar.
Birkaç yıl önce Kopenhag’da gerçekleştirdiğimiz bir Türk-Danimarka Şiir Akşamı’nda şair Kemal Özer şöyle demişti: ‘ Gelişmeler, dünyada bir yandan sınırları kaldırken bir yandan bölünmeleri arttırıyor. Şiir, sınırları kaldırmaya giden bu dünyada kucaklayıcı, bölünmelerin arttığı bir dünyada birleştirici olmalı, olmak zorunda’ .
Aynı etkinlikte Danimarkalı şair Peter Poulsen ise şöyle konuşmuştu: ‘ Dünyanın çok kültürlü olduğunu görmek, başkalarına ve onların etkilerine açık olmak, bugün için önem kazanmıştır. Bu yüzden Danimarka gibi küçük, geleneksel olarak homojen bir ülke için, Türklerin yanı sıra, başka ülkelerden gelmiş insanlardan da yararlı etkiler almak bir nimettir. Sanıyorum, Türkiye’den gelenlerin de, Danimarkalıların onlara verebileceği kimi şeylerden memnun kalmaları gerekir. Danimarkalı kimdir sorusunun yanıtı, tek kültürlü olmamalı artık. Çünkü tek olmak nerdeyse sıfır olmaktır…’
Yalnızlık Şiiri (Peter Poulsen)
Hüzünlü olmak değildir hüzünlü olmak,
Hüzünlü olmak yabancı olmaktır,
Yabancı olmak demek yalnız olmak,
Yalnız olmak demekse hüzünlü olmaktır.
Hüzünlü olmak eskimiş sayılsa da bugün,
Yalnız olmak az görünen bir şey değil.
Savunageldiğimiz evrensel değerler, insanları birbirine yakınlaştırmak, kaynaştırmak içindir. Barış ve güzel bir yaşam içindir. Çocuklarımıza ‘göreceğiniz güzel günler var’ diyebilmek içindir. Herzamankinden daha çok barışa ve hoşgörüye gereksinimimiz var.
Demokratik ve açık toplumdan, aydınlanmadan yanayım. Dünyanın her yerindeki her türlü ırkçı ve faşist saldırıyı kınıyor ve lanetliyorum.
Bertolt Brecht’ın dedigi gibi ‘Hangi çağda yaşıyoruz !’
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.