Alevi Tahtacılar üzerine söyleşi
Antalya, Karatepe şenliklerinde tanıştığım Tahtacı Alevileri ve halk kültürü araştırmacısı, yazar ve şair Ali Aksüt ile kitapları, araştırmaları, geçmişten günümüze Tahtacılar ve Tahtacı kimliği üzerine Haber.dk okurları için kısa bir söyleşi yaptık. Yazımıza başlamadan önce, bu kısa söyleşi için gazetemize zaman ayıran değerli araştırmacı yazar Ali Aksüt’e çok teşekkür ediyor ve çalışmalarının devamını diliyorum.
Tülay Çetinkaya Saraçoğlu
tulay@haber.dk
Alevi Tahtacılar kimdir, biraz tanıtır mısınız?
“Yaptıkları işten ad alan Tahtacılar, Alevilerin iç gruplarından biridir. Hemen tümüne yakını Karadeniz ve Hazar ötesinden zamanla Anadolu’ya gelmiş, Kuman- Kıpçak coğrafyasından, İtil Yayık ırmakları çevresinden gelen çoğu birbirine akraba, Oğuz diye de anılanlardan Anadolu’da orman ve ağaç işçiliğini yapanlara verilen yaygın addır”.
Alan çalışması sırasında, neredeyse tüm Tahtacı yerleşim yerlerini tarayıp, onlarla ilgili yazılanları okuduktan sonra gördük ki: Tahtacılar içerisinde Hun Federasyonu halklarından Göktürk, Uygur, Hun kavimlerinden birçoğu, Peçenekler, Beydili, Bayat boyu üyeleri, günümüze Barak adı ile ulaşan Altınordu içinden çıkma, İtil boyu kavimleri gibi daha birçok kabileyi içerisinde barındırmaktadır.
Tahtacıların önemli bir kesimi Kaz Ayağı adını verdikleri bir boy damgasını kullanmaktadırlar. Benzeri damga Kafkas ötesinden gelmiş gibi görünen Dede Kargın’ın türbesi etrafında çok sayıda bulunmaktadır”.
Alevi Tahtacılar daha çok hangi bölgelerde yaşıyor?
“Alevi inancında olanlar Seyyid, günümüzde Dede adı verilen inanç önderlerinin içinde bulunduğu Ocaklar etrafında kümelenmişlerdir. Tahtacılar ağırlıklı olarak merkezi İzmir Narlıdere’de bulunan Yanyatır adı verilen dede ocağının talibidirler.
İkinci ve sayıca daha az olan kesim ise Aydınlılar diye anılmaktadır. Aydınlıların bağlı bulundukları ocak merkezi ise Aydın Kızılcapınar yerleşim yerindeki Hacı Emirli dede ocağıdır. Bu ocak üyelerinin gerek Danişmendliler ve gerekse Çepniler ile derin bağları bulunmaktadır.
Sözlü geleneklerine göre bilemedikleri bir zamanda, Irak üzeri Nusaybin üzerinden Anadolu’ya giren, Maraş, Malatya, Antep, Adana, Mersin gibi illerde yoğun olarak yaşayan Tahtacı kümeleri Antalya, Isparta, burdur, Muğla, Denizli, Aydın, İzmir, Balıkesir ve Çanakkale illerine de dağılmış ya da dağıtılmışlardır”.
Peki, bu inanç topluluğuna neden Tahtacı deniliyor?
“Uzun süre dağlarda, değişik topluluklardan uzakta kalmaları asimile olmalarını önlemiş, inançları yanında özgün kültür değerlerini de korumuşlardır. Sarı Kız, Durhasan Dede, İbrahim Baba, Cılbak gibi daha bir çok kutsadıkları mekanları ziyaret etmekte olabildiğince zamana direnerek geleneklerini yaşatmaya çalışmaktadırlar.
“Tahtacılar, kesmek zorunda kaldıkları yaşlı bir ağacı keserken bile ağaçtan ve bütün ormandan özür dileyecek kadar ileri giden bir topluluktur”
Kadınlı erkekli çalışırlar. Güçlü ve çalışkan insanlardır. İşleri gereği ağaç ile olan dostlukları pekişmiştir. Kesmek zorunda kaldıkları yaşlı ağaçları keser iken özür dileyecek kadar ileri giderler. Duygusal, zeki ve yaratıcı bir yapıya sahiptirler. Onları tek bir boydan gelme, Anadolu’nun yerli halklarından sayma yanlışına düşenler de vardır.
Özgün türkü, deyiş ve ağıtları yanında semah ve mengilerinin verdiği ruh etrafında yaşamaktadırlar. Gerek kentleşme gerekse modern araç ve gereçlerin çoğalması özgün Tahtacı pratiklerini zayıflatmıştır”.
Ali Aksüt kimdir?
Ali Aksüt, 1948 yılında Malatya Hekimhan ilçesi Hasançelebi beldesinde doğdu.
Yakın zamanda çoğu alan çalışmalarından yola çıkarak Anadolu’daki topluluklar üzerine çalışmalar yapan Aksüt, yazmaya erken yaşlarda Malatya’da bir yerel gazete başladı.
Yazmak istediği toplulukları bizzat tanıyıp, yerleşim yerlerini gezip, ulaşabildiği tüm kaynakları taradıktan sonra yazma yolunu seçti. Gezgin, okumuş çağdaş bir derviş gibi yaşamış, her renkten insanı tanıma düşü ile yola çıkmış olan Aksüt, ulaşabildiklerini yazıya döktü. Bir dönem değişik dergi ve gazetelerde makale ve şiirleri yayınlandı.
Toplumsal konulara sürekli olarak duyarlı kalan Ali Aksüt, yayınlanan bu çalışmalarından sonra Çepniler, Baraklar ve Abdallar üzerine yoğunlaştı. Ali Aksüt, yurt içinde ve yurt dışında değişik ülke, dernek, vakıf ve sosyal kuruluşlarda söyleşi, konferans konuğu oldu, bunun yanında çok sayıda sempozyum bildirileri de sundu.
Bir süre halk kültürü ağırlıklı radyo ve tv programları yapan Ali Aksüt, folklorik değerlere aşırı ilgi duydu. Bir özel televizyon kanalında iki bölümlük Tahtacı filmini yaptı. Ayrıca Yol Dergisinde iki ‘’Tahtacı Özel Sayısı’’ hazırladı. Horasan’dan Balkanlara kadar dolaşıp derlemeler yapan Aksüt, Anadolu’dan kayıt altına aldığı üç halk oyunu ve bir semahı Unesco aracılığı ile “Dünya Kültür Mirası”na kazandırdı.
Ali Aksüt’ün “Gözümde Kaldı (Şiir 2. Baskı)”, “Önce Türkmen Sonra Tahtacı”, “Sarı Kız Fatma Ana”, “Pir Abdal Musa”, “Dünden Bugüne Yusufoğlan”, “Sözden Yazıya Elbistan Nurhak Ekinözü Afşin”, “Elde Neler Var” adlı çalışmaları yayınlandı.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.