Elif Şafak’ın muazzam hayal gücü ve zengin diliyle Osmanlı tarihinin derinliklerine doğru şaşırtıcı bir yolculuğa çıkardığı, tarihimizin en önemli ve çalkantılı dönemlerinden biri olan 16. yüzyıl İstanbul’unu anlatan kitabı “Ustam ve Ben”, Danimarka’da geçtiğimiz ay başlarında “Arkitektens lærling” adıyla yayımlandı.
“Ustam ve Ben” adlı bu kitap okuyucusunu 1500’lü yılların ortasından 1500’lü yılların sonlarına kadar geçen bir döneme, başka bir deyişle Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim Sultan ve Sultan III. Murat dönemlerine geri götürüyor.
Roman türünde olan bu kitap, aslında belgesel denilebilecek kadar çok güzel yazılmış, anlatılmış bir tarih kitabı niteliğinde. Elif Şafak, romanın baş kahramanı Hintli Jahan’ı büyük bir ustalıkla kullanarak okuyucusunu Kanuni Sultan Süleyman, Sultan II. Selim ve Sultan III. Murat ve yine o dönemin önemli kişilikleri Rüstem Paşa, Sokollu Mehmet Paşa, Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan ve daha bir çok önde gelen kişiliklerle tanıştırıyor. Hele hele daha da ilginç olanı dönemin en büyük mimarı olarak kabul edilen, 50 yıl kadar bir süre içinde toplam 375 eser vermiş Mimar Sinan (yaklaşık 1490-1588) ile buluşturuyor.
Hindistan’dan Sultan Süleyman’a hediye edilmiş beyaz fil (Chota) ile birlikte İstanbul’a gelen Jahan daha 12 yaşındadır ve filin bakıcısı, terbiyecisidir. Romanın akışı içinde Mimar Sinan’ın gözüne girer ve Mimar Sinan Jahan’ı koruyucu kanatları altına alır. Jahan’ı dört çırağından biri olarak yanına alır. Saray çevresine girmiş olan Jahan, Sultan Süleyman’ın kızı Mihrimah’a da aşık olur. Ancak bu umutsuz aşk ömür boyu sürer. Mihrimah Büyük Vezir Rüstem Paşa ile evlendirilmiştir.
Çeşitli bölümlerden oluşan romanın ilk bölümü daha çok Jahan’a ayrılıyor. Jahan’ın kim olduğu, fili ile birlikte Hindistan’dan İstanbula nasıl geldiği, saray çevresine nasıl girdiği, Mimar Sinan ile nasıl tanıştığı ve Mimar’ın dört çırağından biri olarak neden ve nasıl seçildiği v.b.g. teması işleniyor.
Bir diğer bölümde de Jahan’ın Mimar sinan’ın gerçekleştirdiği eserlerinde nasıl çalıştığı, bu arada bir başka çırakla birlikte İtalya’ya gönderilerek incelemelerde bulundukları, bu gezide dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü sanatkarı Michelangelo ile bir görüşmeleri v.s. anlatılıyor.
Son bölüm ise, üç padişahın ve Mimar Sinan’ın ölümlerinden sonra Jahan’ın 1632’de Hindistan’a dönüşü.
Burada öne çıkarılması gereken önemli bir nokta var. Her ne kadar “Ustam ve Ben” adlı kitap bir bu roman olarak yazılmışsa da romanın akışı içinde tarihin o döneminin çok önemli kişiliklerini daha yakından tanıma fırsatını buluyor okuyucu. Yazar Elif Şafak’ın çok ustaca kullandığı romanın kahramanı Jahan aracılığıyla, Kanuni Sultan Süleyman, Sultan II. Selim ve Sultan III. Murat ve yine o dönemin önemli kişilikleri Rüstem Paşa, Sokollu Mehmet Paşa, Hürrem Sultan, Mihrimah Sultan bu arada Michelangelo ve daha bir çok önde gelen kişiliklerin birer insan olarak nasıl bir kişilikte olduklarını, olumlu ya da olumsuz, öğreniyoruz.
Çeşitli uluslararası ödüllere layık görülen yazar Elif Şafak, bu kitabın sonunda yamış olduğu özel notlarında, romanın selameti açısından kronolojik sıralamalarda bazı ufak değişiklikler yapmak zorunda kaldığının altını çiziyor. Örneğin; 17 yaşında evlendirilmiş olan Mihrimah’ı, romanında daha geç yaşlarda evlendirdiğini, bunu romanında Mihrimah ile Janah’a birlikte daha çok zaman ayırmak için yaptığını, buna benzer şekilde diğer önemli ve gerçekte olmuş bir kaç tarihi olay üzerinde de ufak tefek zaman ayarlamalarına gittiğini belirtiyor.
“Ustam ve Ben”, savaş, aşk, dostluklar, arkadaşlıklar, hıyanet, güç sahibi olmak için çevrilen entrikalar, ve daha neler bir roman öslubu içinde sunuyor. Osmanlı tarihinin bir bölümünü, hatta en şaşaalı bir dönemini ve bu dönemi kimlerin, nasıl yarattığını biraz anlayabilmek açısından önemli bir yapıt.
haber.dk
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.