Yapılan araştırmalar insanların yaşlanma sürecinde herhangi bir yavaşlama olmadığını sadece daha genç ölmediklerini ortaya koydu.
Yaşlanma ve ölüm pek çok insan için rahatsız edici konular. Bu nedenle hepimiz bir gün bunlara da bir çözüm bulunabileceği umudunu taşımak istiyoruz.
Bilim insanları yaşlanma sürecini yavaşlatmak için çeşitli yollar geliştirmiş olsa da, yeni bir çalışma ölümsüzlüğün ulaşılamaz olduğunu ortaya koyuyor.
Uzun süredir konu üzerinde çalışan uluslararası bir ekip, ne kadar uğraşırsak uğraşalım, dünyadaki her türün, bilimin durduramayacağı genel olarak sabit bir yaşlanma hızına sahip olduğunu söylüyor.
Güney Danimarka Üniversitesi’nden Fernando Colchero “İnsan ölümü kaçınılmazdır. Ne kadar vitamin alırsak alalım, çevremiz ne kadar sağlıklı olursa olsun veya ne kadar egzersiz yaparsak yapalım, sonunda yaşlanıp öleceğiz” diyor.
Colchero ve ekibi, tarih boyunca nüfus ve yaşam beklentisi hakkındaki bilgileri ve istatistikleri inceledi.
İnsanlar bugün uzak geçmişte olduğundan daha uzun yaşamasına rağmen, yaşlanma hızının aslında o kadar da fazla değişmediği belirlendi. Kısaca araştırmacılar, günümüzün yaşam beklentisinin, insanların yaşlanmasıyla daha az, insanların erken ölmemesiyle daha çok ilgisi olduğunu düşünüyor.
“Yaşam beklentisi çarpıcı biçimde arttı ve dünyanın birçok yerinde hala artıyor. Ancak bu, yaşlanma hızımızı yavaşlattığımız için değil; Bunun nedeni, giderek daha fazla bebek, çocuk ve gencin hayatta kalması ve bunun da ortalama yaşam süresini artırıyor olması” diye açıklıyor Colchero.
Ekip, dokuz farklı insan popülasyonundan alınan doğum ve ölüm bilgilerine ilişkin verileri, insan olmayan 30 primat popülasyonu hakkındaki verilerle karşılaştırdı. Bu gruplar, hayvanat bahçelerinin yanı sıra vahşi doğada yaşayan goriller, şempanzeler ve babunları da içeriyor.
Bu karşılaştırmada, iki temel faktöre bakıldı. İlki yaşam beklentisi yani birinin öldüğü ortalama yaş ve diğeri de yaşam süresi eşitliği yani kaç ölümün gerçekten yaşlılık evresinde gerçekleştiği. Bu sonuçlar, yaşam beklentisi arttıkça yaşam süresi eşitliğinin de arttığını ortaya koyuyor.
Japonya ve İsveç gibi modern ülkelerde, nüfusun çoğu ölmeden önce 70’li ve 80’li yaşlarına ulaştığından, yaşam süreleri eşitliği çok yüksektir. Bununla birlikte, 1800’lere geri dönüldüğünde, aynı ülkelerde daha az insanın yaşlılığa ulaştığını ve ortalama yaşam beklentisinin düştüğü görülüyor.
Tüm türlerin çocukları daha uzun yaşıyor
Araştırmacılar, daha önceki çalışmalarının, insanlar arasında yaşam beklentisi ve yaşam süresi eşitliğinin birbirine ne kadar yakından bağlı olduğunu keşfettiğini de belirtiyorlar.
Bu bağ, avcı-toplayıcılara, sanayi öncesi Avrupa ülkelerine ve modern sanayileşmiş uluslara kadar aynı düzeyde görünüyor. Ayrıca, çalışmada bu kalıbın diğer primatlarda da görüldüğü belirtiliyor.
“Sadece insanların değil, farklı ortamlara maruz kalan diğer primat türlerinin de bebek ve genç ölümlerini azaltarak daha uzun yaşamayı başardığını gözlemliyoruz. Bununla birlikte, bu ilişki, yaşlanma oranını azaltarak değil, yalnızca erken ölümleri azaltırsak geçerlidir” diye ekliyor Colchero.
Öyleyse bilim adamları nihai ölümümüzü önlemek için her şeyi yapabilir mi? Colchero her zaman umut olduğunu söylüyor ve sözlerini söyle tamamlıyor:
“Umutlar tamamen kaybolmadı. Tıp bilimi eşi görülmemiş bir hızla ilerledi, bu yüzden belki bilim bir gün evrimin başaramadığı şeyi başarabilir: yaşlanma oranını azaltmak.”
Kaynak: tr.euronews.com
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.