Danimarka’da yaşayan gazeteci, yazar, akademisyen ve yerel politikacı Erdal Çolak, 16 Kasım’da yapılacak yerel seçimlerde Sosyal Demokrat Parti’den Vallensbaek Belediye Meclisi üyeliğine yeniden aday olurken, Kopenhag Büyükşehir Bölge Meclisi üyeliğine de adaylığını koydu.
Kültür ve sanat alanındaki çalışmaları ile de bilinen Erdal Çolak’ın 10’a yakın Türkçe, Kürtçe, Danca, İngilizce yayınlanmış denemesi, romanı ve şiir kitabı bulunuyor. Bu yazıda ise, Erdal Çolak’ın politik kimliğinden çok, onun yazar, şair yönünü, hem de Çolak’ın kendi kaleminden okuma fırsatı bulacaksınız.
Erdal Çolak, 1975 yılında Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşca kasabasında doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı. 1996 yılında Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesinde başladığı lisans eğitimini Danimarka Kraliyet Okulu Kütüphanecilik bölümünde tamamladı.
“Kültürler Arası İletişim ve Kütüphanelerin Danimarka Toplumunda Yaşayan Etnik Azınlıklar Üzerindeki Rolü” teziyle Kütüphane ve Bilgi Bilimi lisans derecesi alan Çolak, Kütüphane ve Bilgi Bilimi Yüksek Lisans derecesi de aldı. Bilgi Yönetimi, davranışı ve bilgi medya tarihi alanlarda doktora çalışmaları yaptı.
Danimarka The Union Press Assciation IPC Yönetim Kurulu Üyesi olan ve uluslararası basın-yayın kartı sahibi olan yazar, kişisel gelişim alanında da eğitimler aldı. Çolak, yaşam koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda da sertifika sahibidir.
Danimarka Entegrasyon Bakanlığı’nın hazırladığı gençlerin dil, eğitim, iş ve günlük yaşamda Danimarka toplumunda göçmenlikten kaynaklanan sorunlara çözüm amaçlı projelerde etkin rol alan yazar, çalışmalarda araştırmacı olarak görev yapmasının yanı sıra politik olarak da etkin bir biçimde çalışmaktadır.
Erdal Çolak’ın kendi kaleminden; Erdal Çolak
Life Changes adlı proje ile hükümlü tutuklu çocuk, ergen ve gençler için eğitime onları tekrar hayata kazandırma projesi ile hayatlarının baharında cezaevine giren gençlerin, rehabilitasyon ve topluma kazandırılma süreciyle faydalı bireyler olması amaçlanan projede gönüllü çalışan proje elçisiyim.
Burada çeşitli suçlardan ceza almış gençler için müzik, resim, spor, kitap okuma gibi faaliyetler yürütüyoruz. Amacımız; onların cezaevinden çıktıktan sonra topluma faydalı bireyler olmaları için emek veriyoruz. Kısacası gençlerin ellerinden tutmak, hayatın tüm güzelliklerini yaşatmak adına başlatılan sosyal sorumluluk projesiyle, cezaevindekiler günlerini sanatla ve meslek edindirme kurslarıyla değerlendiriyor gençlerin yaşamlarını Life Changes projesiyle değiştirmeye çalışıyoruz.
Hep duymuşumdur; akıllı insan başkalarının bilgi ve tecrübelerini hayatının içine katar. Benden önce yaşayan, düşünürlerin, filozofların, bilgi birikiminlerinden faydalandım. Öğrendiği bu bilgi birikimi içine sindirir. Kendi bilgi ve tecrübelerine katar. İşte insanoğlunun en büyük özelliği bilgiyi nesilden nesile aktaran bir beyin yapısına sahip olmasıdır. Eğer her bilgiyi baştan öğrenseydik ilerleme olmaz; diğer canlı türlerindende bir farkımız kalmazdı. Yazmak, inanın çok zor bir uğraştır. Hele ki aynı zamanda edebi, ahlaki, bilimsel ve akademik bir eser yazmak, çok daha zor bir iştir. İnsanoğlu tarih sahnesinde var olduğu günden bu yana sürekli olarak, içinde yaşadığı dünyayı, doğayı, evreni, insanı, canlıyı tanımaya ve anlamaya çalışmıştır. Ne gariptir ki bu evreni anlama çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.
Kitaplarımda yer alan konuların çeşitliliği kitapların zenginliğini arttırıyor. Tabiki bilinen, bilinmeyen bu düşünme tarzlarını anlamak zordur. Özellikle vurgulamak isterim ki, varlık bilincini derinlemesine ele alıyorum.
Öte yandan kitaplarımda bir çok yönden farklı bakış açıları ortaya koyarak, gerek güncel, aktüel konuları, gerek çözümleri gözden geçirerek bir çok fikir ve görüşte bulunuyorum. Savunulan duygu, düşünceler bakış açıları elbette benimde bakış açımı ortaya koyuyor. Kimi görüşlerimi rasyonel, nesnel, yansız bir biçimde, kendi bakış açıma göre ortaya koymaya çalıştım.
Bunu çok iyi biliyorum ki felsefe problemleri, felsefi düşüncenin sürekli geleneği içinde gelişir. Bütün bu düşüncelerin, birbirine ne bakımdan bağlı, ne bakımdan karşı olduğu, birbirinden nasıl çıktığı, tarihi akışları içinde kavranabilir. Düşünce üretmekle yükümlü, sorumlu olan düşünürler, düşünce üretiminin öneminin farkındadırlar.
Amacım; ideolojiler, önyargılar, kronikleşmiş, fosilleşmiş bağnaz insanların zihniyetlerinden çok konuları bilginin ve sevginin hikmeti olan felsefe ile ele aldım. Bunu yaparken felsefi düşünceden yararlandım. Felsefe ya da felsefi mantıkla düşünüp ve düşünerek hareket ettim. Böylece kitabımın içindeki aktüel konuları, sorunları, kavramları ele alırken, zihinsel ,bilişsel, ruhsal, fiziksel olarak hiç sıkıntı yaşamadım. Bu özellikler kitabım için bir farkındalık, anlayış ve kavrayışa vesile oldu.
Kendi deneyimlerimi kaleme aldığım yazılarıma “Sonsuzluk ile hiçlik arasındaki İNSAN”’ diğer ikinci kitabıma ise “Aklın Düşünce ile Yalnızlığı” adını verdim. Aklın kendi kendisi ile bilişsel, zihinsel, ruhsal diyaloğu olarak tanımladığım bir kitaptır. Kitabımda, kendimi merkeze aldım. Buradaki amacım insana serbest düşünmeyi öğretmek.Ve insanın var olduğu ilk çağlardan beri insan varoluşunu sorgulamış. Bende kitap içindeki bu sorulara cevap bulmaya çalıştım. İnanın bunu yaparken kimseye, ders vermek veya haddini bildirmek değil, sadece farklı konular hakkında kendi deneyimlerimi yazdım. Kesinlikle yazarken şunun farkına vardım. İnsanın kendisini tanıma konusunda ve bir çok konuda ne kadar aciz, yetersiz olduğunu gördüm. Okucuya, filozofların hayata dair fikirlerinden, eserlerinden, sözlerinden referanslar getirerek seçtiğim konu başlığına dair örnekler sundum. Çünkü istedim ki fikirlerimin, düşüncelerimin bir haklı dayanağı olsun.
Yaşama karşı barışık insanların işi değildir şiir. Şiir yazmak, roman, öykü yazmaktan çok daha zordur. Her şiir bir kitabın özeti gibidir. Benim şiirlerimde yalnızlık, insanın varoluşu ve özgürlüğünü anlama bakımından önemli bir kavramdır. Yalnızlık, insan duygusunun en derindeki gerçeği ile yüzleşmesidir. Şiirlere merak sarmanın, benim hayatımda önemli bir yeri var. Kendimi özgür hissettiğim şiirlerimi okurken, yazarken bana mutluluk, huzur; iç dünyama güzellik, derinlik, ahenk kattığı için şiir yazıyorum… Şiirlerimdeki yalnızlık duygusu, bana birileri tarafından verilmedi; ben yalnızlığı yaşamsal bir tercih olarak istemişimdir. Yalnızlık duygusunun kalbimde bıraktığı izlerden yola çıkan bir kitap… Şiirlerimi duygusal, düşünsel olarak “Yalnızlık Aşktır“ kitabımda toplamaya çalıştım. Yalnızlık, benimle olan, benden beslenen, hakim duyguların ortaya koyduğu; duyguların meydana getirdiği “Yalnızlık Aşktır“,”Yüreğimin Sessizliği”,”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım“adlı şiir kitaplarımın oluşmasına imkan verdi. Şiirlerimde benim yine, ben beni anlatmaya, tanıtmaya çalıştım; şiirlerimde şiir kitaplarımda. Okurlara bir parça düşündürebilir sorgulatabilirsem; hayatı şiirlerimle ne mutlu bana…Bugünlerde çıkmış olan “Aşk, Varoluş ve Sen” adlı romanımın konusu Hayatta neden var olduğunu anlamaya çalışan mutsuz bir adam… Mutsuzluğunu sadece karşısındakinde arayan bir kadın… Tesadüfen karşılaştığı kadın hayatını sorgulatmaya başlıyor adamın. Aşk, felsefe, ironi… Sidar’ın varoluşunu sorgulayan serüvenine siz de katılmalısınız.
Kendime ait bir kütüphanem 2000”e yakın kitabım var.Kitap en iyi dost ne dedikodunu yapar ne de arkandan vurur. Her hafta Medya Günlüğü adlı haber sitesine makale gönderip’ yazılarımı okuyucularla buluşturuyorum’ yazmayı seviyorum. Bir çok kişi bana, “Neden bu kadar çok yazma gereği duyuyorsun? Çok mu karamsar mısın? Hayata karşı çok mu öfkeli misin? İnsanlara, sistemlere, devletlere, düzenlere karşı mısın” diye soruyor. Asla sadece söz uçar yazı kalır.
Neden mi yazıyorum?
Bizler çok konuşan, az okuyan bir toplum yapısının çekirdeğinden gelen konuşmayı, tartışmayı zamanı öldürmeyi çok iyi beceren bir toplum karakterine sahibiz. Araştırmalara göre, akıllı telefon dediğimiz cihaza günde yaklaşık 300 defa bakıyormuşuz. Düşünsenize bu telefona bakarken hem beynimizin hem de gözlerimizin yardımıyla sosyal medyayı, dizileri, filmleri çok iyi takip ediyoruz. Sorduğum, sohbet ettiğim herkes eskiden kitap okuduğunu fakat şimdi fırsatı olmadığını gözlerinin ağrıdığını, baş ağrısı çektiğini, çocuklardan, geçim sıkıntısından zaman bulamadığı için kitap okuyamadığını söylüyor. Kitap okumadığımız için kalabalıklar içerisinde psikolojik yalnızlığı yaşıyoruz. Hiç düşündünüz mü acaba, yalnızlık neden bir lükstür? İnsanın kendi isteği ile yalnız kalması, iç dünyasında seyahate çıkması kişinin durup kendisini dinlemesine, keşfetmesine yardımcı olur. Çoğu insan kendi iç dünyasında yaşanan üçüncü dünya savaşından habersiz. Bir film repliği ne diyor: “Bunca insan yalnızken neden bunca insan yalnız..” Belki de iç dünyasına yolculuk yapmış olsaydı yanlış bir kalpte, yanlış insanlara aşık olup, yanlış insanları dost bilmeyecekti.
Bence son günlerde herkesin yaşadığı postmodern adını verdiğimiz bu toplumda sıklıkla hissedilen güvensizlik, bağlanamama, inanamama duygusu, insanı hızla yalnızlık çıkmazına sürüklüyor. Bu durumdan olsa gerek kişi kendisini bu tür insanlara karşı izole ediyor, ilişkisini kesmese bile mesafe koyuyor. Doğru değil mi? Bazen insanın kendi kendine konuşması, bir insanla konuşmasından daha iyidir fikri hakim oluyor. Anlatmaktan çok, iyi bir dinleyici olan insanın kendisidir. Sorunlar, sıkıntılar her şeyden önce içinde yaşadığımız şeylerdir, üstünde sistemli olarak kafa yorduğumuz şeyler değildir. Yani düşünerek, çözüm önerileri getirilerek kolayca halledilebilir gibi görünen dertlerimiz aslında bizi var eden unsurlardır. Varoluşumuz üzerine kafa yorma zorunluluğu, çeşitli sebepler, problemler insanın varlığının delilidir. Burada dertler, sıkıntılar üzerine yaptığımız tecrübe varoluş yönünden kendi öz varlığımızı anlamamıza yarar.
Neden mi yazıyorum?
Belki de bunun için yazıyorum; insanın yalnızlığının, dertlerinin, ruhuna yansımasını en güzel şekilde anlatmak istiyorum. İnsan duygusal sarhoşluk içerisine girdiği, düşünmeden kendisiyle, dertleriyle boğuşuyor olması yüzünden sadece kendisiyle konuşup dertleşir. Melankolik kahkahalar ve gözyaşları, içindeki yalnızlık fırtınasının getirildiği endişelerini, geçmişte ve şimdi hissettiği dertleri ile baş başa kalma duygusu umutları alıp bilinmeyen diyarlara götürür. Duygusal yalnızlık sarhoşluğunun içine düşmüş, bunun bir sonucu olarak hayatımdaki nasıla yanıt vereceğimi bilemez hale gelmişim. Serin bir kafam, sıcak bir kalbim, ümitsiz acılarım, derin hislerim, ani duygularım ve dürtülerim. Zayıflığın korkusuydu benimkisi, içime çektiğim acılarım. Izdıraptan daha derin anlamlar bulabilen, dertler, hasret duyguları yoğunlaştıkça gece gelmek bilmeyen problemlerim. İçime attığım kederlerim, ağlamaktan yorgun düşüp kapanan gözlerim. Ve gecenin karanlığından, sevdiğimden, dostlarımdan ayrı kalmış, saf düşler, geride dertler ile bir de gelmeyen uykum. Gece ne kadar da acımasız, vurdumduymaz hain ve karanlık! Sanki yeniden bir tohum gibi toprağa, toprağın karnına düşer gibi, içimde ufak bir korku belirtisi gibi dertlerim aklımda. O yüzden yazıyorum. Telefondan veya aklınıza gelebilecek zamanımızı çalan her şeyden vazgeçin demiyorum ama bir denge kuralım. Elbette internet, sosyal medya yerinde kullanıldığı zaman çok güzel mecralar. Fakat biraz da kitap okuyalım. İnsanların televizyonlarda, haberlerde, tartışma programlarında söylenen aynı şeyleri dost muhabbetlerinde tekrarlamayalım. Bunu yapacaksak kendi duygu ve düşüncelerimizi ifade eden, bize ait olan düşünceleri kullanalım. Bunu da ancak kitap okuyarak kolayca yapabiliriz. İnsan gerçeği, hakikati, ancak kalabalıklardan kendini ayrı tutarak bulabilir. Yalnızlık, insan varoluşunun kalbidir…
Kişi kendisiyle baş başa kalabildiği sürece yalnız olabilir. Yalnızlığı sevmeyen insan özgürlüğe kavuşamaz, iç dünyasıyla yüzleşemez. Varoluşun en temel taşıdır yalnız olabilmek. Yalnızlık, insan yaşamının en önemli ögesi, insan duygusunun en derindeki gerçeğidir. Yalnızlık duygusunun bilincinde olan, başkalarını arayan başkalarıyla iletişime geçen, kendi varlığının başkasında olduğunu bilir. Bir başkasını arayan, bu özlemi çeken yeğâne varlık insandır. Ben yalnız değilim çok mutluyum çünkü binlerce dost bildiğim kitabım var. Benim yazmamın nedeni, teşbihte hata olmaz misali, bir köpeğin ya da bir kedinin kendi yarasını iyileştirmek için yalaması gibi. Belki de ben iç dünyamda yaşadığım şoven baskıcı duygu düşüncelerimi iyileştirmek için yazıyorumdur, olamaz mı? Kitap okumak, insani ilişkilerin, saygının, sevginin, iç dünyamızdaki düşsel varlığı fark etmemize yarar. İşte bu yüzden yazıyorum; iç dünyamdaki varlığımı bana kendimi yansıtan içsel bir aynadaki kişiyi yani beni anlamama yardımcı oluyor. İnanın ayna sizlere hayattaki en önemli varlığın sen olduğunu sessizce fısıldar. Siz, “Ayna ayna söyle var mı benden daha değerlisi” diye sorduğunda, “Sensin, sen değerlisin” olur cevabı.
Neden mi yazıyorum?
Hayatın anlamını, var oluşunun aslını anlamak için. Yazmak içindeki dünyanın dışa yansımasıdır. Yazmak, düşünülen, hissedilen, öğrenilen her şeyin zamana inat, evrende var oluşuna sonsuzlukla cevap vermektir.
Yazarken düşüncelerimi, görüşlerimi kendimle konuşuyormuş gibi anlatmak istediklerimi dile getiriyorum.
Ve yazdıklarımı paylaştıkça mutlu oluyorum…
ERDAL ÇOLAK’IN DOKTARA ÇALIŞMALARI VE YAYINLANAN KİTAPLARI
Yüksek lisans (IVA) 2003-2006 Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphane ve Bilgi Bilimi lisans derecesi. Tezinin konusu “Kültürler Arası İletişim ve Kütüphanelerin Danimarka Toplumunda Yaşayan Etnik Azınlıklar Üzerindeki Rolü”dür.
Doktora (IVA) 2008-2010 Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphane ve Bilgi Bilimi Yüksek Lisans derecesi.
Yazarın Doktora çalışmaları:
- Bilgi Yönetimi
• Bilgi Eleştirisi
• Kültürel Teori, bilgi ve deneyim toplumun kültürel kurumları
• Bilgi Davranış ve Kuruluşlarda Sistem Tasarımı
• Bilgi ve Medya Tarihi
Yazarın kitapları:
– ”Sonsuzluk ile Hiçlik Arasındaki İnsan” isimli kitabı,
– “Mennesket Mellem Evigheden Og Intetheden”, Danca felsefi deneme kitabı.
– ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri
– “Loneliness Is Love”. (ingilizce şiir kitabı)
– “Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” (şiir)
– “Ez Ne Ji Te Re Ji Xwe Re Mame Dereng” (şiir kitabı)
– “Aklın Düşünce İle Yalnızlığı” (deneme kitabı)
– Yüreğim Sensizliğim, Yüreğimde Tutamadığım Sessiz Çığlık (şiir kitabı )
– Aşk varoluş ve sen kitabı (roman)
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.