Beğenmediğiniz değer yargılarına sıkı sıkı sarıldığınızda, olmadığınız gibi görünmeye çabaladığınızda dürüstlüğünüz çoktan idam sehpasındadır zaten.
Dürüst olmak mı dürüst kalmak mı daha zor? Bu sorunun tek bir yanıtı yok. Dürüst olmak için önce cesur olmalı insan. Nerede durduğundan, neyi savunduğundan, neye inandığından emin olmalı. Çünkü durduğunuz yerin doğru bir yer olduğuna inanmak ve bunda ısrarcı olmak için sonuçlarına katlanmayı göze almak gerekir. Dürüst olmayı hedeflemek kadar dürüst kalmanın da önemli olduğunu bilmek ve buna inanmak.
Dürüstlük önce kişinin kendine karşı dürüstlüğüyle başlar. Kişi yaptığı yanlışları önce kendisi görmelidir. Sadece yalanınız ortaya çıktığında yalancı değilsiniz aslında. Sadece hırsızlık yaparken yakalandığınızda hırsız olmadığınız gibi hileniz farkedilmediğinde de hilebazsınız. Kendinize yalan söylemeye başladığınızda, hatalarınıza bahaneler uydurma çabalarınızda ya da başarısızlıklarınızın sorumluluğunu başkasına yükleme gayreti gösterdiğinizde dürüstlüğünüzü öldürmüşsünüz demektir.
Beğenmediğiniz değer yargılarına sıkı sıkı sarıldığınızda, olmadığınız gibi görünmeye çabaladığınızda dürüstlüğünüz çoktan idam sehpasındadır zaten. Sadece dürüstlüğünüz değil, birey olma özgürlüğünüzden de vazgeçmiş olursunuz.
Dürüst kalmak ise her şeye rağmen kendin olmayı seçebilmektir. Kaybetmeyi, yalnız kalmayı, ötekileştirilmeyi, aykırı olmayı göze alabilmektir. Doğru bildiğin yerde kalmayı becerebilmektir. Kaybetmeye razı olmaktır.
Bir çin masalı şöyledir:
İmparatorun oğlunun evlenme yaşı gelmiştir. Bir eş seçmek için ülkedeki bütün kızları sarayına davet eder. Veliahtla evlenip kraliçe olmayı hayal eden bütün kızlar sarayın bahçesinde toplanır. Kızlar kendilerini beğendirmek için en pahalı kıyafetleri giymiş, en hoş kokuları sürünmüş, en güleryüzlü ve sevecen hallerini takınmışlar, en pahalı hediyeleri getirmişlerdir. Annesinin itirazlarına rağmen ne zengin ne de güzel olmayan bir kız da vardır içlerinde. Veliahta aşıktır. Seçilme umudu yoktur, ama yine de saraya gidip bir köşede durur. Veliahtı yakından görmek bile yetecektir ona.
Veliaht bütün kızların avucuna birer tohum koyar. Eve gidip bu tohumu toprağa ekmelerini ve altı ay sonra yetiştirdikleri çiçeklerden bir buket getirmelerini ister. Veliaht en güzel çiçeği yetiştiren genç kızla evlenecektir. Fakir ama aşık genç kızda eve gelince tohumu diğer çiçeklerin yanındaki toprağa eker. Çiçek yetiştirmeyi seviyordur ve bahçesinde çok güzel çiçekler vardır.
Ancak veliahtın verdiği tohum yeşermez. Zaman dolmak üzeredir, ama ortada veliahta götürecek bir çiçek yoktur. Çok üzülür. Annesinin itirazlarına rağmen, zaman dolduğunda bütün kızlar gibi o da sarayın bahçesine gider. Eli boş gelmiştir. Sarayın bahçesindeki bütün kızların elinde birbirinden güzel görünen, birbirinden güzel kokan, rengarenk çiçek demetleri vardır. Fakir ve aşık genç kız üzüntüsünden bir köşeye oturur ve ağlamaya başlar.
Veliaht bütün kızların çiçeklerine hayranlığını dile getirir. Tek tek bütün çiçeklerin renklerine, kokularına övgüler yağdırır. Bir köşede ağlayan fakir ve aşık genç kızın yanında durur ve çiçeğinin nerede olduğunu sorar. Fakir ve aşık genç kız ne kadar uğraşırsa uğraşsın tohumu yeşertemediğini, o yüzden eli boş geldiğini söyler. Veliaht kızın elini tutar ve ona evlenme teklif eder. Veliahtın bir tohumu bile yeşertemeyen birini seçmesine herkes itiraz eder, bunun haksızlık olduğunu söyler.
Veliaht dağıttığı bütün tohumların kısır olduğunu, o yüzden yeşermelerinin mümkün olmadığını anlatır. En güzel çiçeği dürüstlüğüyle bu fakir kız getirmiştir. Dürüstlük çiçeği.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine diyelim demesine de, dürüstçe söyleyeceksek ne deriz acaba? Bu bir masal, gerçek yaşam böyle değil, maalesef dürüstlüğün günümüzde bir değeri kalmadı, sadece bir kişinin dürüst olması yeterli değil, dürüstlük birilerine zarar verecekse vazgeçilebilir olmalıdır, her zaman dürüst olmak zorunda değiliz ya da benim şu anda hayalimin yetmediklerini sırayabiliriz. Dürüst olmak için tek bir nedenimiz varken, olmamak için ne kadar çok bahaneler yaratırız.
Halbuki dürüstlük ailenin, toplumun, devletin, adaletin temel taşıdır. Sadece güvenin değil, güven içinde yaşamaya devam etmenin gerekçesidir. Sevginin, saygının, dostluğun ölümsüzlük iksiridir.
Shakespeare “Hiçbir miras kişiyi dürüstlük kadar zengin edemez ” der. Buna rağmen dürüst olmak da dürüst kalmak da her dönemde zordur.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.