Sevil ve Asım Özdemir çifti Antalya Akseki kökenli olup, Konya’ya yerleşmişler, daha sonra da öğretmen olarak Danimarka’ya giderek orada otuz yıl kaldıktan sonra 2012 yılında emekli olarak Antalya Lara’da Düdenpark yanındaki aldığı bana da komşu olan eve yerleşmişlerdir.
Sevil Hanım Danimarka’yı hiç sevmemiş, sık sık Türkiye’ye gelip gitmişlerdi. Danimarka’ya ilk gittiğinde Türkiye’de Danimarka büyükelçiliğinde çalışan yeğenleri Zuhal Özdemir beni Asım ve Sevil Özdemir çifti ile tanıştırmıştır. Zuhal’in babası Akif Bey’de Danimarka’nın ilk Türk öğretmenlerinden olup, o da şimdi emekli olup Türkiye’ye yerleşmiştir. Asım Beylerle Kopenhag’da sık sık görüşüyorduk. Sevil Hanımla eşim Emine’de sık sık Kopenhag’da kültür turları yapıyordu. Asım Bey öğretmenliğinin yanı sıra saz çalıyor, güzel türkü söylüyor, Sevil Hanım ise Kopenhag’ı kültürel açıdan oldukça iyi tanıyordu. Kızları Pınar ile Hülya’yı da iyi yetiştirmişler, onlara da Danimarka’dan çok Türkiye’yi sevdirmişlerdi. Her ikisi de daha çok Türkiye’de kalıyorlardı.
Asım Beylerin aile fertlerinden birisi de çok sevdikleri küçük köpekleri Sofi idi. Her seyahatte Sofi de mutlak beraberdi. Kendilerine bilet bulmakta zorlanmazlardı, ama Sofi için uçakta Türkiye’ye bilet bulmak oldukça zordu. Bu konuya kendilerinin yakın arkadaşları olan Tyrkiet Experten Scanvay firmasının sahipleri Gündüz ve Zeynep Doğusoy yardımcı oluyorlardı. Sofi’nin bileti yüzünden hep bir iki gün geç gidiyorlardı. Tüm bunlara rağmen Sofi’nin Türkiye seyahatleri hiç eksik kalmıyordu. Sofi aynı zamanda beni de çok seviyor, her gördüğünde hoş geldin amaçlı havlayıp, bacaklarıma sarılıyordu. Ancak ben küçük köpeklerden pek hoşlanmadığım, çocukluğumda dedem ve babama ait kangal köpekleriyle (bir kış günü, sömestr tatilinde dayımın oğlu Nevzat Akbulut ile yaya olarak köye giderken kıştan ve sisten dolayı yolumuzu kaybedip köyü bulamadığımda benim bağırma sesimi duyan ve gelip bizi bulup köye götürerek hayatımızı kurtaran bu kangal köpekleri olmuştur).
Sivas Gürün Yenibektaşlı köyümüzde haşır neşir olduğumdan Sofi’nin samimiyetini çok istemiyordum. Sevil Hanım’da bunun farkında olduğu için Sofi’yi benimle muhatap etmemek için önlemler alıyordu. Ancak alamadığı zamanlar da oluyordu. Bir keresinde Sevil Hanım tatile geldiği Antalya havaalanından Danimarka’ya dönerken Sevil Hanım’ın anlatımıyla aynen; pasaport kontrolünde Sofi kucağındayken kendi pasaportunu ve Sofi’nin belgesini pasaport polisine uzatıyor. Polis Sevil Hanım’ın pasaportunu inceleyip çıkış damgasını vurduktan sonra Sofi’ye ait defter şeklindeki (pasaporta biraz olsun benzeyen) belgeyi inceleyip evirip çeviriyor. Ancak aradıklarını bulamadığı için Sevil Hanım’a hitaben “bu neden sizin pasaportunuza kayıtlı değil” diye soruyor. Sevil Hanım’da “o her zaman benimle seyahat etmiyor, bazen babasıyla bazen de ablalarıyla seyahat ediyor” şeklinde cevap veriyor.
Pasaport polisi işin içinden çıkamayıp yerinden ayrılarak arka taraflarda bir yerlere gidiyor. Tabi bu geçen 5-10 dakika içerisinde pasaport kuyruğu uzuyor, Sevil Hanım çevreden sıkılıyorken bu sırada pasaport polisi Sofi’nin belgesi elinde Sevil Hanım’a eline sallayarak “sen neden bunun köpek olduğunu söylemedin?” diyerek kızgınlığını belirtiyor. Oysa ki Sevil Hanım polisin Sofi’nin belgesini anladığını ve buna göre sorduğunu, polis de Sofi’nin çocuk olduğunu Sevil Hanım’ın “bazen babasıyla, bazen ablalarıyla seyahat eder” cümlesinden hareketle çocuk olduğundan şüphe duymayarak ancak köpeğin belgesinin pasaport olduğunu sanarak düşüncelerini devam ettiriyor.
Bunu Sevil Hanım bana anlattığında Antalya havaalanı müdür yardımcısı Turgay Çalışkan ve şube müdürü Ayhan’a konuyu anlatarak hizmet içi eğitimde pasaport polisi arkadaşlara örnek olay olarak anlatıp bir daha bu yanlışlığın yapılmamasını sağladılar. Artık Sofi’yi herkes tanıyor, bu vesile ile de Özdemir çifti ile birlikte Sofi’de Antalyalı oluyor, gidiş gelişlerde yurt havaalanında sıkıntı çekmemiş oluyordu. Aynı durumda benzeri bir olayda bir Danimarkalı bayan tarafından bana telefonla iletilmişti. Ben ve büyükelçi arabayla havaalanından şehre doğru gelirken cep telefonundan bir bayan beni arayarak İngilizce anlatımla Türkiye’ye Alanya’ya gideceğini ancak beraberinde köpeğini de götüreceğini bu konuyla ilgili telefonda Çalışma Müşaviri Alirıza Önay’la görüştüğünü kendisinin bana yönlendirdiğini anlattı. Telefonda sorduğu konular ötesinde büyükelçilik web sitesinde (Danimarka ve Türkiye) köpeklerin seyahati hakkında herhangi bir açıklayıcı bilgi yer almadığı, bunun büyük eksiklik olduğunu söyleyerek hem yakınıyor hem de köpeğini Türkiye’ye götürmek için neler yapacağını benden soruyordu.
Ben de daha önce bu konuyla muhatap olduğum için kendisine anlattım ve köpeğin aşı belgesinin yanında olmasını söyledim. Zaten havaalanı çıkışında köpeğin (evcil hayvanların) gerekli belgeleri olmadığı zaman uçağa alınmaması Uluslararası Sivil Havacılık kuralı olduğunu daha önce genel müdür yardımcılığım sırasında bu kurulun üyesi olduğumdan (Sivil Havacılık Komisyonu) biliyordum. Olayı anlattım, daha sonra tekrar beni ararsa kesin bilgiler vereceğimi söylemiştim. Büyükelçi telefon konuşmalarından dolayı konuyu bana sorarak “iyi ki sizden duydum bu konuda web sitemize bilgi koymamız gerekir” diyerek “seni nerden bulmuş?” diyordu. Ben de çalışma müşaviri vasıtasıyla bana ulaştığını ancak bu konunun konsolosluk tarafından çözümlenmesi gerektiğini ilettim.
Bir sonraki görüşmemizde Sayın Büyükelçi köpeğin işinin çözümlenip çözümlenmediğini bana sorup konunun çok ilginç olduğunu söylüyordu. Dilerim elçilik web sitesinde bu konudaki bilgiler yer almıştır. Bunun ötesinde daha önemlisi 1990 yılından beri faaliyette olan Kopenhag Emniyet Müşavirliği iletişim bilgilerinin web sitesinde 2010 yılına kadar yer almaması düşündürücüdür. Bu konuda web sitesinde bilgilerin yer almasını sağlayanlara sağolsunlar diyorum (Hidayet Eriş’de dahil).
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.