Üç yıllık Emniyet Müşavirliği görev sürem içerisinde birçok iyi olayların yanı sıra bazen istenilmeyen olaylara da muhatap olduk.
İyi olayları saymakla bitiremeyiz. Bunlar çok güzel toplantılar, düğünler ve çeşitli derneklerce her ay yapılan toplantılar ve konferanslar, Türk Polis Teşkilatının 165, 166 ve 167. Yıl kutlamaları, büyükelçiliklerce yapılan davet ve resepsiyonlar, kokteyller ve her türlü toplantı, konser ve paneller, ramazanda iftar davetleri, bayramlarda yapılan bayramlaşmalar olarak sayabiliriz.
Ayrıca Haber DK gazetesi koordinesinde çeşitli Türk dernekleri ve bir çok arkadaşımızın desteğiyle yapılan şiddete hayır konferansı ve güvenli toplum derneği (FORSA)’nın kuruluşu önemli etkinliklerdendir. Ayrıca 10.10.2010’da saat 10.00’da Türklerin tersane olarak çalıştığı Helsingor tersanesinin kültür merkezine dönüşmesi ve bu Hamlet’in şehri Helsingor’da ki yeni kütüphanede Türk tiyatrocularının Türklere Türkçe tiyatro izlettirmesi (Yarınlara Geç Kalmadan) işçi olarak çalıştıkları yerlerde oyuncu ve seyirci olmaları da unutulmayan olaylardandır.
İstenmeyen durumlar ise Ekrem Şahin’in cezaevinde ölümü, Cem Aydın’ın tesbit edilemeyen kişilerce öldürülmesi, bazı vatandaşlarımızın tutuklanması, bazı olaylara basın yayın organlarınca abartılarak vatandaşlarımız aleyhine duyurulması.
Elbette ki bu istenmeyen olayların yaşanmaması için herkesin üzerine düşeni yaptığı gibi ben de üzerime düşeni yapmaya çalışıyor, önlem alınması ve yaşanmaması için ilgili birimlere iletilmesine çaba harcıyordum. Özellikle Danimarka polisi ile yaptığımız toplantılarda Türk gençlerinin de polis olması için özendirilmesi bu konuda çeşitli etkinlikler, duyurular ve toplantılar yapılması gerektiğini söyleyerek bunların uygulamaya konulmasını istiyordum.
Görüşmeler sonrası gençlerimizin polis olmaya özendirilmesi için Türk dernekleri ile Danimarka yerel polisi ortak toplantılar düzenliyor, bilgilendirmeler yapıyordu. Din ve sosyal işler müşavirliği ile birlikte yapılan toplantılarda toplantıya katılan Hilbert Strange isimli polis müdürü gençlere polis olmak için gerekli şeyleri anlatıyordu. Bunun sonucunda küçümsenemeyecek sayıda Türk genci polis oldu
Bu toplantıların birisinde Danimarka polis müdürü bana aynen şöyle dedi; “Türkler en memnun olduğumuz göçmen grubu olup, iyi uyum sağlamışlardır. Ancak birazda eğitime önem verseler ve kısa zamanda zengin olma hayalinden vazgeçseler çok daha iyi olacaklar” diye cevap veriyordu.
Sırası gelmişken bir gün trenle Herning şehrine giderken Hojetastrup İstasyonunda binen 20-25 kişilik öğrenci grubunun konuşmaları ve buradaki Türk öğrenci ile sohbetimi paylaşmak istiyorum: Trene binen gençlerden birisi başkan edasıyla herkese cevap veriyor, herkes ona bir şeyler soruyor, söz konusu kişi hemen benim önümdeki koltukta oturuyor ve 14-15 yaşlarında idi. Bir müddet sonra tren Odense’ye doğru giderken Slagelse İstasyonunda söz konusu kişinin telefonu çaldığında Türkçe cevap verdiğinde Türk olduğunu anlayarak telefon konuşması bitimi kendisiyle biraz sohbet ettim.
Kendimi tanıtıp onu tanımak istediğimde Odense’de oturan Konyalı bir ailenin çocuğu olduğunu okulla birlikte bir geziden döndüklerini ve kendisinin 8. sınıfta okuduğunu söylüyordu. Her halinden başarılı olduğu ve sınıfın lideri konumunda olduğu belliydi. Sohbet sırasında hangi konuda eğitim yapmak istediğini sorduğumda bana berber olacağını söyledi.
Ben de kendisine neden daha iyi olabilecek doktorluk, avukatlık, öğretmenlik, mühendislik vb. meslekler seçmek istemediğini sorduğumda “Abi berber daha çok kazanıyor. Bizim komşularımızdan bir berber bir de mühendis var. İkisi de Türk. Berber ondan daha çok kazanıyor. O nedenle bende berber olacağım. Babam annemde öyle diyor” diye cevap verdi. Bu söz Danimarka polis müdürünün sözüyle özdeşleşiyordu. Bundan sonraki her toplantımda bu konuyu anlatarak çocuklarına iyi eğitim yaptırmalarını ancak eğitimden sonra istediği mesleği de yapabileceklerini söylüyordum.
Aslında kısa zamanda para kazanmak isteği ilk gelen birinci neslin geri Türkiye’ye bir araba veya traktör bir de ev parası kazanarak dönme isteğinden kaynaklanıyor. Oysaki ikinci neslin geri dönme isteği olmayıp olsa da kısa zamanda düşünülmediği bu nedenle aceleye gerek olmadığı her fırsatta yetkili ve ilgililerce herkese anlatılmalıydı diye düşünüyor ve bende her fırsatta herkese anlatmaya çalışıyorum.
Belki de yaptığım olumlu işlemlerin biride budur. Bu konu herkesçe ve tüm yetkililerce ve müşavirlerce anlatılmalıdır.
Feyzullah Arslan: Eski 1. sınıf Emniyet Müdürü, Avukat, Arabulucu
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.