Danimarka’da 14 ocak 2024 Pazar günü masal veya filmlerdeki gibi bir taht merasimi ile Veliaht Prens Frederik ülkenin kralı ilan edildi.
Meral ALTINDAL
meral@haber.dk
Danimarka Kraliçesi 2. Margrethe’in tahttan çekilmesiyle kraliyet ailesinin başına oğlu Veliaht Prens Frederik geçti. Veliaht Prens Frederik Pazar günü saat 14 itibariyle Danimarka’nın yeni kralı, Avustralyalı eşi Mary de yeni kraliçemiz oldu. 55 yaşındaki Frederik kral olmasının ardından Christiansborg sarayı balkonundan Kral 10. Frederik olarak halka hitap etti.
Annesi Kraliçe 2. Margrethe gibi halk tarafından çok sevilen Prens Frederik ne kadar duygulandığını saklamadan, balkonda bu tarihi anın sebep olduğu göz yaşlarını işaret parmağıyla sildi ve güven veren içten tebessümüyle halkı selamladı. Hava 2 derece civarında ve soğuk olmasına rağmen, şans eseri güneşli bir güne tesadüf etti yeni kralın taht töreni.
Başkent Kopenhag’da taht değişikliği töreni öncesinde halk Kraliyet Sarayı önünde toplandı. Kraliyet sarayı Amalienborg’dan parlamento binası Christiansborg Sarayı’na kadar yüzbinlerce kişi yeni kral ve kraliçeyi görmek ve ana kraliçe 2. Margrethe’ye veda etmek için saatlerce soğuk havada ellerinde bayraklarla bekledi. Ülkenin diğer kentlerinden onbinlerce kişi taht değişimine tanık olmak için başkent Kopenhag’a akın etti, otel, kafe ve restoranlarda yer bulunamadı.
Avrupa’nın en uzun görev yapan hükümdarlarından biri olan Kraliçe 2. Margrethe, geleneksel yılbaşı konuşmasında, sürpriz bir açıklamayla tahta çıkışının 52. yıldönümüne denk gelen 14 Ocak’ta yerini oğluna devredeceğini duyurmuştu. 14 gün içinde yapılan hazırlıklarda her şeyin mükemmel bir planlamayla gerçekleştiği ve bütün ayrıntıların düzen ve sakinlikle uygulandığı bu töreni izlerken neredeyse bütün halk tek vücut oldu ve coşkuyla yeni krallarını alkışlayıp akşam karanlığına dek sarayın önünden ayrılmadı.
Hans Christan Andersen’in masallarına yakışan Danimarka’daki bu törenleri izlerken dünyadaki karmaşa ve savaşları, 100. gününe giren İsrail-Hamas savaşını ve Türkiye’den son günlerde gelen ve yüreğimizi yakan acı haberleri düşündüm… Ne masal gibi bir gün yaşayan, ne de bunu hayal edebilen kaç ülke veya toplum vardır dünyada?
Böylesine huzurlu ve güvenli bir devleti oluşturan çalışkan, sade, disiplinli ve azla yetinen İskandinav zihniyeti ile ‘Yüzüklerin Efendisi’ndeki gibi hırs, zorbalık ve açgözlülükle, sadece kendini düşünen liderlerin yönettiği diğer ülke insanlarının zihniyeti, bir fantastik filmdeki iyi ve kötüyü temsil eden güçlerin çarpışması gibi.
Dışarıdan bakılınca, Danimarka’yı ve diğer İskandinav ülkelerini anlamak epey zordur. Bu ülkelerde başbakan, bakan, milletvekili ve de üst düzey yöneticilerin günlük hayatlarını çok sade, sıradan bir yurttaş gibi yaşadıklarına tanık olursunuz.
Dört çocukları olan yeni kral ve eşi, çocuklarını devlet okullarına göndererek, olabildiğince “normal” bir çocukluk yaşatmaya çalışıyor.
Örneğin iki yıl önce 2. Margrethe’nin tahtta geçişinin 50. yılı kutlamalarına katılan davetlilerin, davetin verildiği kraliyet salonuna, makam araçları yerine taksi ve otobüslerle geldiğini gördük. İşine bisikletle giden bir bakan, milletvekili veya belediye başkanının fırından ekmek alırken bile numara çekip kuyrukta beklediğini görürseniz hiç şaşırmayın.
Seçimlerde başarısız olan siyasi parti genel başkanları seçimlerin hemen akabinde görevlerinden istifa ederler. Ülkede şu anki Sosyal Demokrat, Liberal ve Ilımlı partiden oluşan koalisyon hükümetinde başbakan yardımcısı ve Savunma Bakanlığı görevlerini yürüten Liberal parti genel başkanı, önce 5 ay hastalığa ayrılıp, ardından “kendisini başarılı bir lider olarak görmeyip” bütün görevlerinden istifa etti. Bu genel başkanın şimdi yerel bir radyoda program yaptığını sadece bu ülkede görebilirsiniz.
Danimarka’da fazla dindar olmadıkları halde vicdanlı olan insanlar, kendi yaşamlarının sorumluluğunu kendileri alır ve başarısızlıkları için başkalarını suçlamazlar. Bir açılış için 15-20 kişi elinde makasla beklemez. Kimse gereksiz konuşmaz. Herkes kendi işini en iyi biçimde kendisi yapmaya çalışır ve ‘kader’ lafını neredeyse hiç duymazsınız.
Böyle bir ülkenin masal gibi güzel binaları, tıkır tıkır işleyen bir trafiği ve şehir planlaması mevcuttur. Ve bu şehirde böylesine masalsı bir tören yapılır. Diğer ülkelerin bu örneklerden öğreneceği bir şeyler var mıdır, ne dersiniz?
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.