Ali Haydar NERGİS
Genç Cumhuriyet, “10 yılda 15 milyon genç yaratma” yolunda ilerlerken ülkeyi “demir ağlarla örme” projesine de hız verdi. Cumhuriyetin kurucu gücü, sanayi yatırımlarını ve ekonomik kalkınmayı sürdürürken Avrupa ile birlikte, Birinci Dünya Savaşı’na girmemiş olan İsveç ve Danimarka’ya yöneldi. 1927’de, Danimarkalı mühendisler, demiryolu ağının 1000 kilometrelik bölümünü inşa etmek için kolları sıvadılar.
1864’te topraklarının önemli bir bölümünü Avusturya ve Almanya’ya kaptıran Danimarka, yaşadığı bu kayıp nedeniyle Birinci Dünya Savaşı’na girmediği için büyük bir makine ve ekipman gücüne sahipti. Genç Cumhuriyet’le yaptıkları anlaşmadan sonra “demir ağlarla örmek” projesinin 1000 kilometrelik bölümünü yapmak üzere çalışmaya başladılar.
Danimarka’da Türkçe yayımlanan Haber.dk gazetesinden Meral Altındal’ın, ülkenin sanayi yatırımlarıyla ilgili veriler paylaşan Danes Worldwide Derneği’nin yayın organından derlediği bilgilere göre Danimarka’nın Türkiye’de sekiz yılda gerçekleştirdiği bu demiryolu projesi, iki ülke ilişkilerinde bir dönüm noktası oldu. Sonraki yıllarda Ankara-Kopenhag arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkiler artarak devam etti.
Danes Worldwide Derneği’nin yayın organında Maiken Friis Jörgensen tarafından kaleme alınan yazının girişinde, 1927’de Türkiye’de başlatılan demiryolu projesiyle ilgili şu görüşe yer verildi: “Danimarka’nın uluslararası alanda ne ile tanındığı konusu gündeme geldiğinde ilk akla gelen, mühendislik hizmetleridir. Danimarka’ya bu prestiji büyük ölçüde kazandıran mühendislik hizmeti ise Kampsax İnşaat Firması tarafından 1927’de başlatılan ve sekiz yıl süren devrim niteliğindeki 1000 kilometrelik demiryolu projesidir.”
İki bölümden oluşan projenin ilk bölümü Çaycuma ilçesi yakınlarındaki Filyos’tan başlayıp İmranlı ilçesi yakınlarındaki ırmakta bitiyor ve “kömür hattı” adını alıyordu. “Bakır hattı” adı verilen ikinci bölüm ise Fevzipaşa’dan başlayıp Diyarbakır’da son buluyordu.
MALZEME KAĞNILARLA TAŞINDI
Jörgensen, yazısında daha sonra şöyle diyor: “Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde padişahlıktan Cumhuriyet rejimine geçen modern Türkiye’nin temel hedefi, ekonomik kalkınmayı genellikle kendi kaynaklarını kullanarak gerçekleştirmekti. Bunun için, altyapı; özellikle hammaddelerin sanayiye taşınması için demiryolu ağını gerçekleştirmek zorunluydu. Türkiye ile Danimarka arasındaki işbirliği projeleri bu aşamada gündeme geldi. Demiryolu projesi gerçekleştirilirken hiçbir ulaşım bağlantısı bulunmayan dağlar ve nehirlerle kaplı zorlu bir arazi üzerinde ulaşımı gerçekleştirmek kolay değildi. Bugünkü inşaat ve ekipman olanaklarına sahip olunmayan o yıllarda proje, kazma, kürek, el arabası ve inşaat malzemeleri kağnılarla taşınarak gerçekleştirildi.”
Proje, Avrupa’nın önde gelen teknik üniversitelerinden biri olan Danimarka Teknik Üniversitesi’nden (DTU) mezun iki genç mühendis; Per Kampmann ve Jörgen Saxild tarafından yürütüldü. Ülkeyi baştan başa “demir ağlarla” örmek yetmiyordu. Yolcu ve yük vagonlarıyla lokomotiflere de gereksinme vardı. Jörgensen, yazısında, bu konuda da şu bilgilere yer veriyor: “Demiryolu yapımı hızla ilerlerken Türk hükümeti, aynı yıllarda 1000 lokomotif, 1500 demiryolu vagonu satın almak için İsveç’in sanayi kuruluşlarından NOHAB ile anlaşmaya vardı.”
PROJE İÇİN FOTOĞRAFÇI BULDULAR
Kampsax şirketi, başlattığı demiryolu projesinin inşaat sürecini belgelemek için profesyonel bir fotoğrafçı ile anlaştı. Projede görev alan mühendisler de çalışmalarını tuttukları notlar ve mektuplarıyla belgelediler. Johannes Mörup adlı bir mühendis, inşaat aşamalarını belgelemekle kalmadı, çevre köylerdeki yaşamı belgeleyen fotoğraf ve filmler çekti. 1917’de kurulan ve 2002’de COWI şirketine satılan Kampsax’ın arşivcisi Flemming Nuri Möller ile Türk ve Danimarkalı görevliler tarafından çekilmiş fotoğraflar, film ve belgeler arşivlerden çıkarılarak “Demirağ” adlı bir belgesel hazırlandı. Belgeselin hazırlık aşamasında, Möller, Jens Peter Henrichsen ve Danimarka Demiryolu Kulübü’nün mühendislerinden Henrik Bang Jensen bir araya gelerek çalışamaya başladılar.
“Demirağ” belgeseli, 2023’ün sonlarında hem Türkiye’de hem de Danimarka Teknik Üniversitesi’nde gösterime sunuldu. Belgeselin orijinal filmi ve fotoğrafların kopyaları Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları müzesine bağışlandı.
Bu yazı Cumhuriyet gazetesinde de yayımlandı
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.