Bizim siteye komşu bir kamu arazisinde üç tane dut ağacı var. İkisi beyaz dut ve çok yaşlı. Bakımsız, ortaları yaşlılıktan çürümüş, oyulmuş. Her yıl güçlü rüzgârda bir dalı kopar. Bir de kara dut var, o diğerlerine göre daha genç ve her yıl dut verir. Salkım saçak dutlar aşağıya doğru sarkar.
Kara dut ağacı çok cömert ve verimli, her gelen geçen abanır, dut alır yer gider. Bazıları poşetlere koyar eve götürür. Geçenlerde bizim komşu kadınlara sordum. Ne yapıyorsunuz duttan? Yanıt hazır; “Yiyoruz, reçel, pestil, marmelat, pekmez yaptık. Bir kısmının suyunu çıkardık içiyoruz. Kalnını da kurutacağız.”
Kadınlarımız çok yaratıcı ve becerikli doğrusu.
Dut ağacı nimetleri saymakla tükenmeyecek kadar, çok faydalı bir meyve. Yaprağını ipek böceği tırtılları yiyor, ipeğin kozasını örüyor. Gün olur kesmek gerekirse, çeşitli dekor süslemeler bir yana, ahşap gövdeli müzik aletleri yapımında en tercih edilen ağaç türü. Halk ozanımız Aşık Veysel sazıyla söyleşirken, şöyle demişti;
“Sen petek misali Veysel de arı
İnleşir beraber yapardık balı
Ben bir insanoğlu sen bir dut dalı
Ben babamı sen ustanı unutma “
“Dede Korkut hikâyelerinde kopuzu kutsallık atfedilen önemli bir çalgı olarak görürüz. Azerbaycan, Özbekistan ve Türkmenistan’da yaygın olarak kullanılan “dutar” çalgısının gövdesi dut ağacından, telleri ise ipektendir”*
12. Yüzyıl’da Çin’den getirilmiş dut ağaçları. Aslında ipekböceği üretimi için düşünülüyormuş, fakat daha sonra meyvesinin lezzeti anlaşılmış. Yaprağından kerestesine, hatta talaş tozuna kadar kullanım alanı olan, her zerresi değerlendirilen dut, gerçekte olağanüstü bir ağaçtır.
Ukrayna dönüşü Sayın Cumhurbaşkanına Covit 19’a karşı tedbirleriniz nedir? sorusuna. “Ben her sabah bir kaşık dut pekmezi alırım” gibi biraz alaycı yanıt vermişti. Evet, dut pekmezi besleyici, fakat covit 19’a karşı doğrudan bir ilaç filan değildir elbette.
Dut ağacı bütün din ve inançlarda da önemsenmektedir. İncil ve Tevrat’ta doğrudan adı ile geçmekte. Müslümanlıkta Hz. Muhammet ; İnciri Cennet meyvelerinden diye övmüş; “İncir yiyin. Eğer Cennet’ten inen bir meyve olduğunu söylese idim, bunun incir olduğunu söylerdim. Çünkü Cennet meyvelerinin çekirdeği olmaz” demiştir.
Dut ağacı suyu sevdiği için, susuz topraklarda yetişmiyor. Ancak incir de çekirdeksiz ‘Dutgiller’ familyasındandır. “Hak Ahmet Sultan adlı ermiş bir kişi Hacı Bektaş Dergahı’nın eşiğine baş kısmı yanmış bir dut ağacı diker. Ağaç bugün de oradadır ve tepesi yanmış durumdadır. Bu kara dut için Hacı Bektaş-ı Veli’nin : Bu ağaç dut verdikçe bilesiniz Anadolu bizimdir…” dediği rivayet edilir.**
Mevlana; “Dut ağacının yaprağından da ipek kumaş dokurlar” diyerek dut ağacını önemsemiştir.
“Yunan mitolojisinde de dut belirli bir üne sahiptir. Mitoloji Sözlüğü’nde şair Ovidius’un ağzından aktarılan efsaneye göre dut ağacı, Pyramus ve Thisbe isimlerindeki sevgililerin buluşma yeridir. Fakat tam buluşacakları saatte genç kız, ağzı kanlı bir aslan görür, korkudan kaçarken sırtındaki örtüyü düşürür ve aslan bu örtüyü parçalar. Gelen Pyramus görünen tüm kanıtlar sevgilisinin öldüğüne işaret ettiği için kılıcını çeker, dut ağacının yanına gider ve kılıcı göğsüne saplar. Fışkıran kanlar ağaçtaki dutları karaya boyar. Thisbe geri döndüğünde sevgilisini kanlar içinde görür. O kadar çok ağlar ki, göz yaşları ağacın gövdesine oradan da yapraklara ulaşır. Tanrılar Piramos’un kanını dutun meyvesine, Tisbe’nin gözyaşlarını da yapraklarına vererek, o büyük aşkı karadutla ölümsüzleştirirler. O günden bugüne ele bulaşan karadut lekesini, yine karadutun yaprağından başka hiçbir şey temizleyemez.”***
Dut o kadar yaşamımıza girmiş ki; “Dut gibi olmak…Dut yemiş bülbüle dönmek…dut yaprağı açınca soyun, döktüğünde giyin” gibi atasözlerine girmiştir.
Ünlü öykü yazarımız Sait Faik’in ilk öyküsü “İpekli Mendil”dir. Sait Faik, “İpekli Mendil”de, Bursa İpek Fabrikası’na, parası olmadığı için sevgilisine ipekli mendil çalmaya gelen, küçük bir hırsızı anlatır. Mendili çalan küçük hırsız kaçarken ikinci kattan dut ağacının dalına atlar, orandan yere düşer. Ölmek üzereyken sıkılı avucunu açtıklarında “İpek mendil… su gibi fışkırır” Gerçek ipek öyledir.
Pahalılığın, zamların, tavan yaptığı dönemde, keşke bizi idare edenler de dut ağacı kadar cömert olabilseler.
***Göbeklitepe’nin Kutsal Vakfı DUT” kitabı.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.