Danimarkalı Jonas Vingegaard, dünyamızın en prestijli spor yarışı Tour De France bisiklet yarışının beş favorisinden birisi. 2022 ve 2023 birincisi.
Savaş KARAKAPLAN
savas@haber.dk
KOPENHAG – Ağustos 2012’de, Amerikalı Lance Armstrong’un 1998-2011 yılları arasındaki tüm bisiklet yarışı zaferleri geri alındı ve birkaç yıldır devam eden doping dedikodularına karşı mücadelesinden vazgeçtiği için Amerikan anti-doping kurumu USADA tarafından ömür boyu menedildi.
Diğer bir Danimarkalı Michael Rasmussen, 31 Ocak 2013’te Herning’de düzenlediği basın toplantısında doping kullandığını itiraf etti. Rasmussen’in istismarı 1998-2010 döneminde de devam etmişti.
Diğer TDF birincisi Bjarne Riis, aynı zamanda ProTour takımı Tinkoff-Saxo’nun takım yöneticisi. Aynı takımın eski binicisi ve eski sahibi. Kariyeri boyunca doping kullandığını itiraf etti. 2007 baharında uluslararası bisiklet alanında yaşanan bir dizi ifşa ve itirafın ardından Bjarne Riis’in, en büyük zaferlerini kazandığı 1993-1998 döneminde kendisinin de epo da dahil olmak üzere doping yaptığı ortaya çıktı.
Yaz ayları, uluslararası spor yarışları ve askeri/siyasi gelişmelere gebedir.
Kahraman saydıklarımızın sahte olduğunu görmek kadar üzücü bir durum daha olabilir mi? Olabilir, daha da üzücüsü, bu kahramanları yaratan güvenlik sisteminin sızdırılabilir olmasıdır.
Güvenlik düzeninin aslında zaman zaman bir düzenek olması mümkün mü sorusuna örneklerle cevap bulmak mümkün.
1981’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal’a yapılan suikast girişimi. 1995’te ABD Başkanı Bill Clinton’a karşı Beyaz Saray’a yapılan saldırı. 2016’da Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a yapılan suikast. 2018’de Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın Suudi Arabistan’ın Türkiye Büyükelçiliği’nde öldürülmesi. 2022’de İran’ın Genelkurmay Başkanı Muhammed Bagheri’nin helikopter kazasında ölümü. 11 Eylül saldırıları (2001): Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan terörist saldırılar sonucunda binlerce kişi hayatını kaybetti.
Paris saldırıları (2015): Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen terörist saldırılarda yüzden fazla insan öldü. Norveç’teki Utöya Katliamı (2011): Anders Behring Breivik’in Norveç’teki Utøya adasında gerçekleştirdiği saldırıda 77 kişi hayatını kaybetti.
15-16 Temmuz 2016 tarihleri arasında Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde bir grup asker tarafından Türkiye’de yaşanan askerî darbe girişimi. Say say bitmez.
Ancak güvenlik düzmecelerinin gerekçelerini de anlamak gerekiyor. İsrail’den sivilleri kaçırma olayının ardından aylardır devam eden binlerce sivilin ölümüne neden olan Gazze savaşının nasıl bir güvenlik düzeneği olduğunu görüyoruz. Türkiye’nin sığınmacı tehdidiyle karşı karşıya kaldığı, İran ve Suriye sınırlarından mayınların temizlenmesini öngören Ottawa anlaşmasının nasıl bir güvenlik düzeneği olduğunu ekonomik ve sosyal krizleri görünce daha iyi anlıyoruz.
Ekonomik ve siyasal düzen silahlı güçler tarafından caydırıcı ve yaptırımcı kanun düzeni üzerine kurulmuşsa da, bu güç elementlerinin bir bölümünü elinde bulunduranlar, güvenlik düzeneğini çıkar çatışmalarında lehlerine sonuç verecek şekilde kullanmalarını filmlere konu tarihi gelişmelerden de anlıyoruz.
Ülkelerin kurulu düzeni ve dolayısıyla devlet politikalarının değişmesi, suikastlere, darbelere ve üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen gerçekleşmesinin zor olduğunu görüyoruz. Bisiklet yarışındaki doping sonucu kazanımlar gibi bir süre sonra bitiveriyor. Geriye onursuz bir hayat ve İsviçre bankalarında servetler kalıyor.
Avrupa futbol turnuvası 2024’te, kuralların güvence düzmecesi VAR sisteminin çöktüğünü ve hakemlerin apolitik olmadıklarını da gördüğümüz gibi. ABD’nin iki partili düzeni de son yıllarda yaşanan krizlerle dolu fırtınalı süreçlerin tehdidi altında olduğu görülüyor. Demokratlar ve Cumhuriytçilerin bir veya iki seçim döneminin ardından birbirleri ile iktidarda el değiştirdikleri biliniyor. Bu sıkışık siyasi düzen, devlet başkanlarının üçünün ölümüyle sonuçlanan bir seri suikastlere neden olan bir güvenlik düzmecesi yaratmıştır.
ABD gibi dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerinin, aynı zamanda ordu komutanı görevindeki devlet başkanlarını koruyamadıklarını görüyoruz. Kurulu düzen düzmecesi aparatının devreye sokulduğuna ABD devlet başkanlığı adaylığı sürecinde eski devlet başkanı Donald Trump’a karşı kurulan güvenlik düzmecesini de kurulu düzenin girişimidir denecektir.
Kopenhag’da, Krudttönden saldırısı diye bilinen, gazeteci ve film yapımcılarının vurulduğu olayda, kriminal sabıkalı Arap uyruklu Ömer’in kullandığı taramalı silah, Nörrebro’da adresi bulunan Danimarkalı bir erin evinden çalındığı ortaya çıkmıştı.
Trump ‘a karşı kullanılan AR-15 (Norveç’teki Utöya Katliamında da kullanılmıştı) silahın 20 yaşındaki gence ait olmadığı ancak iki gün sonra öğrenildi.
Not: Güvenlik Düzmecesine sonraki yazımda NATO ve uluslararası güvenlik sözleşmeleri ile devam edeceğim.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.