Avrupa’nın kıta olarak sınırları nedir? Bu sınırlar coğrafi sınırlar mıdır? Kültürel sınırlar mıdır? Yazar Jacob Danneskiold-Samsøe kitabı Avrupa’nın Oluşumu’nda bunun da bir irdelemesini yapıyor. Bu bağlamda Türkiye’nin Avrupa içindeki yeri de irdeleniyor.
Önce bu yapıtın yazarını tanıtalım. Jacob Danneskiold-Samsøe Kopenhag Üniversitesi mezunu İsveç’in Lund Üniversitesinden doktoralı, 1500-1600 Avrupa Tarihi, ağırlıklı olarak da Bilim Tarihi uzmanı. Ancak araştırmalarını orta çağdan 20. yüzyıla kadar kapsayacak şekilde yapmış bir tarihçi.
Eğer Avrupa AB (Avrupa Birliği) ve sadece coğrafi bir kavram değilse o zaman Avrupa nedir? Tüm farklılıklara rağmen Avrupa’yı tümüyle birbirine bağlayan bir Avrupalılık var mı? Avrupa’daki sayısız miktardaki halk ve çok sayıdaki ülke ortak bir kültür mirasına dayalı Avrupa kıtası denilebilecek bir birliktelik yaratıyor mu? Eğer öyle ise bu “Avrupalılık” nasıl ortaya çıktı ve zaman içinde ne gibi gelişmeler geçirdi? İşte Tarihçi Jacob Danneskiold-Samsøe, bu yapıtında bu sorulara yanıtlar arıyor.
Yazar bu yapıtını ortaya koyabilmek için; “Avrupa aslında nedir? Batı ve Doğu Avrupa Soğuk Savaşın sonucu ortay çıkmış bir sınır mı? Avrupa’daki bu ayrılığın kökü ne kadar eskiye gidiyor? Bir Danimarkalılık, bir Fransız, Bir Macar v.b. gibi kimlikler nasıl oluştu? Aynı kıtada, insan hakları, demokrasi anlayışı, eşitlik gibi konularda farklı anlayışlar nasıl ortaya çıktı? Sanayi devrimi neden İngiltere’de ortaya çıktı da başka bir kıtada çıkmadı? Bilimde gelişmeler, matbaanın bulunuşu, insancıllık kavramı Avrupa’nın oluşumunda ne gibi roller oynadı? Ve daha bir çok soruyu kendine soruyor.
Avrupa’nın kıta olarak sınırları nedir? Bu sınırlar coğrafi sınırlar mıdır? Kültürel sınırlar mıdır? Yazar bunun da bir irdelemesini yapıyor. Bu bağlamda Türkiye’nin Avrupa içindeki yeri de irdeleniyor.
Yazarın diğer ilginç bir gözlemi; “Avrupa Orta Çağda din şeklinde ortak bir kültürel birliğe sahip olarak görünüyor. Ancak, 20. yıl öncesinde Avrupa hiç bir zaman ortak olumlu değerlere sahip mutlu bir aile yapısında olmamıştır. Hiç bir kıtada tarih boyunca Avrupa’daki kadar halklar birbirlerinden nefret etmemiştir. Birbirleriyle savaşmamıştır. Çok kan akıtılmıştır. İnsan hakları diğer kıtalardan çok daha ağır bir şekilde çiğnenmitir. İki Dünya savaşı bunun en belirgin örnekleridir.” diyor ve “Avrupalılık” çok karmaşık bir kimliktir değerlendirmesi yapıyor.
Avrupa’nın, bu arada Amerika Birleşik Devletleri`nin, Çin ve Orta Doğu’yu teknolojik ve ekonomik alanlarda geride bırakmış olduğunu öne sürüyor ve Avrupa’nın bu alanlardaki gelişmelerinin nedenlerini açıklıyor.
Diğer bir ilginç analiz de, Avrupa ülkeleri ile ABD’deki, hepsi de batılı ülkeler olmalarına rağmen demokrasi ve toplum yapısı, din anlayışındaki farklılıklar konusundaki irdelemeler.
“Avrupa’nın bugünkü yapısını daha iyi algılayabilmek açısından, sadece Avrupa ve Avrupalıları değil, Avrupa dışında eş zamanlı gelişmeleri de gözden geçirmek gerekir.” diyor yazar. Bu nedenle bu yapıtta Avrupalılar’ın yanısıra Çinliler’den, Araplar’dan, Moğollar’dan, Türkler’den, Amerikalılar’dan ve daha bir çok halktan ve ülkeden söz ediliyor.
Yapıtın 167 – 187 sayfalarında, Osmanlılar’ın ve Türkler’in Avrupa’nın bugünkü yappısının oluşumuna olan etkileri de kısaca gözden geçiriliyor. Osmanlı tarihi, devlet yapısı ve yönetimi, bir Danimarkalı tarihçi tarafından oldukça ilginç yaklaşımlarla, pek çok Türk için belkide bilinen, ancak üzerinde düşünülmemiş bilgilerle özet olarak sunuluyor. Çok ilginç.
Sayfa 93-98’de Vikingler bölümü şaşırtıcı yeni bilgiler sunarak, Vikingler hakkındaki efsanelere dayalı bilgilerimize yeni boyutlat getiriyor.
Yazarın önemli bir vurgulaması; Tarihi olaylar tarihe kimin hangi gözle baktığına bağlı olarak diğer tarihi olaylardan daha büyük önem taşır. Örneğin; Danimarkalılar için 792 yılı (Viking döneminin başlangıcı), 1536 Reformasyonu (Danimarka’nın Protestanlığı kabulü), 1849 Haziran (Anayasanın kabulü), 1864 ağır Dybbøl yenilgisi, 1940-1945 Nazi Almanyası’nın işgali.
Sırplar için 1389 Osmanlılar’a karşı ağır yenilgiye uğradıkları Kosova Savaşı, Polonyalılar için tarihten 1795 – 1918 yılları arasında silindikleri dönem, 1453 yılı İstanbul’un fethi hem Türkler hem Yunanlılar için diğer tarihi olaylardan daha çok önem taşıyan unutulmayan olaylar V.S.
Kısacası bu yapıt, ilk ilkel mağara adamları (neandertaler) çağından, Fransız Devrimi’ne kadar olan dönemi kapsayan Avrupa’ya yolculuğun ilk döneminin ve arkasından da son 200 yılın Avrupa’sının bugünkü yapısını oluşturan olayların, olguların tarihini irdeliyor.
Her bölümde, her bir başlıkta 2-3 satır okunduğunda söz konusu bölümü, başlık altındaki açıklamaları sonuna kadar okumaya teşvik edecek şekilde heyecanlı bir macera gibi sürükleyici. Yeni yeni bilgilerle dolu bir tarih anlatımı.Yazara buradan büyük bir BRAVO.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.