Avrupa’nın Oluşumu, Avrupa’nın dünü ve bugününü farklı boyutlarıyla ele alan ve bugünün Avrupa’sına nasıl gelindiğini anlatan okunması gereken bir tarih kitabının ikinci cildi.
HABER.dk
Bugünün Avrupası’ na nasıl gelindiğini anlatan bu tarih kitabı iki büyük cilt olarak hazırlandı. 1. cilt eski çağlardan 1800 yılına kadar olan dönemin tarihi. 1. cildin tanıtımını kısa bir süre önce yine haber.dk’nın bu sayfalarından yapmıştık. Bu önemli yapıtın 1800’den bugüne olan dönemini kapsayan bu 2.ci cildi ise kısa bir süre önce tamamlanarak yayımlandı.
Viyana Kongresi’nin sonucu olarak 1815’te Avrupa Haritası, halklarıyla, uluslarıyla ve devletleriyle yavaş yavaş bugünkü şeklini almaya başladı. Atık hızla gelişmeye başlayan sanayileşme yeni yeni buluşları, gelişmeleri ve zenginliği beraberinde getiriyordu artık. Bu gelişmeler kapital zenginliğin yanı sıra çok kötü koşullar altına çalışan işçi sınıfını da doğurmuştu. Bilimsel gelişmeyle birlikte kültürel yaşam da yeni yeni şekiller almaktaydı. Tüm bu olumlu gelişmeler daha ilerideki yıllarda tüm dünyayı alt üst eden Balkan Savaşına, 1. ve 2. Dünya Savaşları’na da yol açmıştı.
Nitekim bu ikinci ciltteki tarih anlatımı, ilk çağlardan bugüne Avrupa tarihinin en önemli dönüm noktası olan 1815 Viyana Antlaşması/Konferansı ile başlıyor. 1792’de Fransız Devrimi ile başlayan ve 1814’e kadar süren Napolyon’un liderliğindeki Fransa’nın tüm Avrupa’yı kasıp kavurduğu dönem artık bu antlaşma ile sona erdirilmişti. Yaklaşık 2000 kadar, derebeylerinin, prensliklerin, devletin, çeşitli örgütlerin vb. gibi temsilcilerinin katıldığı Viyana Konferansı’ndaki uzun süren görüşmelerden sonra, Napolyon savaşlarının galipleri Rusya, İngiltere Avusturya ve Prusya’nın (bugünkü Almanya) belirledikleri gündem çerçevesinde Avrupa yeniden şekillendiriliyor.
Artık Avrupa’da, 1814’ten bugüne baş döndürücü bir hızla, tüm dünyayı da etkileyecek çok önemli sanayileşme, ekonomik, siyasal, kültürel, bilimsel gelişmeler yaşanmaktadır. İşte Tarihçi Jakob Danneskiold-Samsøe bu yapıtında tüm bu gelişmeleri zaman zaman kendi yorumlarını da katarak okuyucusuna sunuyor.
Jakob Danneskiold-Samsøe, genel tarih kitaplarında pek yer almayan çok önemli bir noktayı irdeliyor; Nitekim kitabın 33-55 sayfaları, dilin ulusal kimliğin oluşmasındaki rolü, dil birliğinin ulusal kimlik bilincini oluşturması, anadil kavramının oluşup gelişmesi, güç odaklarının ve halk dilinin toplumlarda sınıfların belirlenmesindeki rolü, dilbilimine ilgi duyanların büyük ilgilsini çekecek bir bölüm.
Kitabın 22. Bölümünde, demokrasiye doğru ilk adımlar, bir dizi devrimler, ulusalcılık bilincinin gelişmesi ve isyanlar, örneğin 1848 ulusalcı hareketlerin en yoğun yaşandığı yıl anlatılıyor. Bu arada Osmanlı İmparatorluğu’nun tamamen çöküşünü hazırlayan Balkanlar’daki ulusal hareketler ve Balkan ülkelerinin oluşumu konuları ele alınıyor. İskandinav ülkelerinde halk yönetimi ve ulusal devletlerin oluşup gelişmeleri gözden geçiriliyor.
Avrupa tarihinin belki de en büyük devrimi, 1800’lü yıllardan itibaren sanayileşme sürecinin büyük bir hız kazanması ve bunun kaçınılmaz sonucu olarak çalışan (işçi) sınıf ile kapital arasındaki ilişkilerin iyice belirginleşmesi, sanayileşmenin yarattığı toplumlardaki gelişmeler. (Kitabın 23. Bölümü). Bu bölümü izleyen 24. Bölümde de Avrupa toplumlarında sanayileşmenin getirdiği değişiklikler, gelişmeler irdeleniyor. Zengin-fakir sınıflar, Avrupa’dan okyanus ötelerine göçler, sosyalizmin ortaya çıkması anlatılıyor.
Bu tarih kitabının çıkış noktası her şeyden önce Avrupa’nın bir tarihi. Bunun bir uzantısı olarak Avrupa’nın diğer kıtalar üzerindeki etkilerini de anlatan bir yapıt. Artık 1800’lü yılların sonlarına doğru her alanda diğer kıtaların ilerisinde olan Avrupa, etkilemiş olduğu diğer kıtalardaki gelişmelerle, örneğin Amerika tarafından sollanmaktadır.
25. bölüm, 1900’lü yılların, dünya savaşlarının yaşandığı dehşet olaylarına ve savaşlarına ayrılmış. 1900’lü yılların başlarına kadar dünyanın güçlü emperyalist devleti İngiltere’nin (Büyük Britanya), Osmanlı-Almanya işbirliğinin Orta Doğu hakimiyetinden duyduğu rahatsızlıklar (s. 190.191) anlatılıyor.
28. bölümde 1. Dünya Savaşı’nın sonuçları, bu arada Osmanlı İmparatorluğu’nu sonu, Avrupa’nın tarih boyunca süren diğer kıtalar özerindeki egemenliğinin son bulması, Amerika birleşik Devletleri’nin “Dünya Polisi” konumuna gelmesi, Rusya’daki 1917 devrimi, faşizme giden yolun açılması vb. gibi konular irdeleniyor.
Bu bölümü Nazi Almanyası’nın Hitler ve 2. Dünya Savaşı’nın ön gelişmeleri izliyor. 30. Bölümde de 2. Dünya Savaşı sonrasındaki hesaplaşmalar ve ayrıntılar anlatılıyor. Bu bölümde, hesaplaşmalar çerçevesinde okunup üzerinde dünya politikaları açısından çok düşünülecek en ilginç noktalardan biri, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Alman Nazileri’nden hesap sorulması.
Jakob Danneskiold-Samsøe, Hitler kadar faşist olan Mussolini İtalyası’nın Habeşistan’ı, Arnavutluk’u, zamanın Yugoslavya’sını ve Yunanistan’ı işgal ederek buralarda işlenen insanlık dışı savaş suçlarından hiç bir şekilde hesap sorulmamasını bir tarihçi gözüyle irdeleyerek bir dizi sorular soruyor. Ve “Bütün bu hesaplaşmalar, yalan dolanlarla dolu göstermelik hesaplaşmalardır.” diye nitelendiriyor. Yine Aynı şekilde Avusturya’nın Nazi’lerle hesaplaşmasında, bir çok Nazi’nin 2. Dünya Savaşı sonrasında devlet başkanlığı da dahil çok önemli yüksek mevkilere lider olarak getirilmiş olmalarını, yargılamaların göstermelik yargılamalar olduğunu, İtalya’da Fiat, Fransa’da Renault’un Alman Nazileri’ne verdikleri destekleri bu yorumuna örnek veriyor.
31. bölümden sonra, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından bügüne kadarki 75 yıllık dönemde yaşanan olaylar, soğuk savaş döneminin başlaması ve 1989’da sona ermesine kadar yaşanan liberal kapatalizm ile Sovyet komünizmi arasındaki gergin hava, Avrupa’nın artık eski gücünü kaybetmesi, ekonomik ve askeri gücün Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’nin ellerine geçmesi, bugünkü Avrupa Birliğin’nin nasıl oluşup geliştiği, büyük hızlı ekonomik gelişmeler, toplumlarda sanayi, inşaat, kültür, siyasi alanlarındaki büyük bir hızla gelişen değişimler irdeleniyor. Avrupa’nın diğer kıtalardaki bir kaç kolonisi dışında, eski koloniler artık bağımsızlıklarını kazanmış ve Avrupa’nın elinden çıkmıştır. Güçlü para birimi artık İngiliz parası pound değil Amerikan Doları’dır.
Jakob Danneskiold-Samsøe, kitabın bitiş bölümünde Avrupa’nın bugün içinde bulunduğu dil, demokrasi, Avrupa’nın birbirinden farklı bölgeleri, bilimsel gelişmeler, Avrupa Birliği gibi uluslararası ilişkiler açılarından irdeleyerek yorumluyor. Bu irdelemeler ve yorumlar ışığında okuyucusuna geleceğin nasıl olabileceğine ilişkin bir dizi sorular yöneltiyor. Bu nedenle kitabın en ilginç bu bölümü mutlaka derinlikle okunup üzerinde çok düşünülmesi gereken bir bölüm.
Dünün ve bugünün Avrupa’sını çeşitli boyutlarıyla iyi anlayabilmek için hiç kuşkusuz değerlendirilmesi gereken bir yapıt, bir kaynak.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.