Trump ile Musk arasında büyüyen gerilim, sermaye fraksiyonları arasındaki hegemonya krizini ve dijital çağın çelişkilerini gün yüzüne çıkarıyor
Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
ABD Başkanı Donald Trump ile dünyanın en zengin adamı Elon Musk arasında yaşanan gerilim, yüzeyde iki figür arasındaki kişisel bir çatışma gibi görünse de, derinlerde çağımız kapitalizminin yapısal krizlerine dair çok daha sarsıcı hakikatleri açığa vuruyor.
Bu çatışma sermayenin farklı fraksiyonları arasında kızışan hegemonya mücadelesini, yüksek teknolojiye dayalı sermaye bloklarının, gerileyen geleneksel sanayi burjuvazisinin otoriter temsilcileriyle giriştiği çelişkili ilişkiyi ve çürümekte olan emperyalist sistemin iç dinamiklerini gözler önüne seriyor.
Dünyanın en büyük mega-aptallarından ikisi birbiriyle savaşa girdi: Elon Musk Donald Trump’a karşı, dünyanın en zengin adamı dünyanın en güçlü adamına karşı. Pedofili suçlamaları ve yaklaşan iflas felaketleri tehditleri havada uçuşuyor ve iki şişirilmiş egonun birbirini delik deşik etmesini izlemekten daha katartik bir şey var mı?
Dünya tarihi artık oluklarda ve dijital kanalizasyonlarda oynanıyor. Tanık olduğumuz maskaralığın gerçeği budur. Dünyanın kaderi iki aptalın ellerinde.
Trump etrafına çelişkili ifadelerden oluşan belirsiz, içinden çıkılmaz bir kaos yayıyor. Yakında Putin’in dostu olacak, yakında olmayacak. Yakında Zelensky’nin arkadaşı olacak, yakında olmayacak. Yakında Netanyahu’nun arkadaşı olacak, yakında olmayacak.
Yakında Elon Musk’ın en samimi arkadaşı ve gizli kankası olacak, ortak bir utanmazlıkla birbirine bağlanacak. Sonra aniden ölümcül düşman olurlar. Kısa süre sonra Grönland’ı askeri güçle işgal etmek istiyor, kısa süre sonra da -. Evet, gerçekten ne istiyor?
Trump sürekli olarak görünürdeki kararlılık ile gizleme zahmetine bile girmediği bir yozlaşma arasında bir yerde hareket ediyor.
En zor kararlarda bile keyfilik Trump’ın yol gösterici ilkesidir ve tüm tutarlı öngörülemezliği içinde her zaman eğlendirici ama aynı zamanda korku uyandırıcıdır. Kahkahalar dindiğinde içimize ekilen korku tohumlarıdır bunlar. Çünkü nihayetinde Trump’ın sürekli tiyatrosu kendimizle ve gezegendeki geleceğimizle ilgili.
Donald Trump’ın çelişkili söyleminin uzun vadeli etkisi söz konusu olduğunda, 1930’ların Nazizmi ile bazı benzerlikler vardır, ancak benzerlik, Nazizm ile özdeşleştirmeye alıştığımız Hitler’in kükreyen güç kükremesinden daha derindir.
Sadece birkaç ay boyunca Trump’ın başrolde olduğu bir haber sağanağına maruz kaldığınızda karşılaşacağınız son durumu bundan daha iyi tarif eden bir şey olamaz. Zihinsel son noktamız, son birkaç ay içinde bir kayıtsızlık durumuna dönüştü.
Trump’ın temsil ettiği sermaye bloku, klasik finans-kapitalin -emlak, enerji ve savaş sanayi üçgeninde kümelenen- geleneksel çıkarlarını savunur. Bu blok, korumacı ekonomi politikaları, saldırgan milliyetçilik ve devlet destekli rant düzeniyle kâr oranlarını koruma derdindedir.
Öte yandan Elon Musk, 21. yüzyılın yükselen teknokratik sermaye fraksiyonunun simge ismidir. Uzay sanayiinden yapay zekâya, elektrikli araçlardan dijital iletişim tekelciliğine kadar genişleyen bir alanda, küresel ölçekte bir hâkimiyet kurma gayretindedir.
Trump-Musk ittifakı çökmüştür. Bu aptallar kendi yarattıkları muz kavuklarının içine düştüler. Bu ikilinin yegane amacı, sömürü düzenlerini sürdürmek için daha da yozlaşmış bir dünya yaratmak.
Trump-Musk çatışması kişisel bir rekabet değil, teknoloji-finans kapitalizminin derinleşen çelişkileri ile sermaye fraksiyonları arasındaki bir hegemonya krizinin göstergesidir.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.