Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eş başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil 9 milletvekili tutuklandı ve Türkiye sokaklarında Kobani gerilimi
Diyarbakır, Şırnak, Hakkari, Van ve Bingöl Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, dün gece HDP’nin 15 milletvekili hakkında gözaltı kararı çıkartıldı. Aralarında Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da bulunduğu 11 milletvekili polis tarafından gözaltına alındı.
Demirtaş ve Yüksekdağ daha sonra çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklandı. Doğan Haber Ajansı, eş başkanların Kocaeli F Tipi Cezaevi’ne yerleştirildiklerini bildirdi.
Demirtaş, kararın üstüne avukatı aracılığıyla gönderdiği mesajda, “Ben ve arkadaşlarım bu hukuksuz sivil darbeye karşı her yerde ve her aşamada dimdik durmaya devam edeceğiz” dedi.
HDP Grup Başkanvekili ve Bingöl Milletvekili İdris Baluken, Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan, Şırnak Milletvekili Leyla Birlik, Mardin Milletvekili Gülser Yıldırım, Hakkari Milletvekilleri Selma Irmak ile Abdullah Zeydan ve Şırnak Milletvekili Ferhat Encu de tutuklandı.
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ile Diyarbakır Milletvekilleri Ziya Pir ve İmam Taşçıer ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
İki milletvekili yurtdışında, biri bulunamadı
Haklarında gözaltı kararı bulunan diğer üç isimden HDP Şırnak Milletvekili Faysal Sarıyıldız ve Van Milletvekili Tuğba Hezer Öztürk yurtdışında bulunuyor. HDP Hakkari Milletvekili Nihat Akdoğan ise bulunamadı.
BBC Türkçe’ye konuşan Faysal Sarıyıldız, şu aşamada Türkiye’ye dönmeyi düşünmediğini söyledi. Sarıyıldız, “Bizim kaygımız tutuklanmaya dair değil. HDP milyonlarca insanı temsil ediyor. Demokratik siyasetin tamamen tüketilmesi, Suriyelileşmeye kapının aralanmasıdır bizim kaygımız” diye konuştu.
Anadolu Ajansı (AA), gözaltı kararlarının “yürütülen terör soruşturması kapsamında” alındığını bildirdi. AA ayrıca, Demirtaş ve Yüksekdağ’ın Kobani’ye Türkiye’den koridor açılması talebiyle Ekim 2014’te düzenlenen protesto gösterileri için yaptıkları çağrılardan dolayı “suç işlemeye tahrik” ve “halkı isyana teşvik” ile suçlandığını belirtti.
Başbakan Binali Yıldırım ise HDP milletvekillerinin ifade vermek için yapılan çağrılara yanıt vermemelerinden dolayı gözaltına alındıklarını söyledi.
Yıldırım, İstanbul’da gazetecilere yaptığı açıklamada, yapılan işlemin hukuk içerisinde olduğunu belirterek, “Yapılan işlem mahkemelerin (ifadelerini almak için) yaptığı çağrıyı yerine getirmemesi üzerine gerçekleşen bir işlemdir. Gözaltı işlemi bu şekilde gerçekleşmiştir” dedi.
Birçok ilde eylemler
Gözaltıların ardından yapılan çağrılar üzerine başta Diyarbakır olmak üzere İstanbul, Ankara ve İzmir gibi kentler ile yurtdışında bazı noktalarda protesto eylemleri düzenlendi.
Diyarbakır’da düzenlenen eyleme polis müdahale etti. Eylem sırasında Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Başkanı Sabahat Tuncel gözaltına alındı.
Ankara Milletvekili Önder de serbest bırakılmasının ardından BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Bu sivil, siyasi iradeye vurulmuş çok önemli bir darbe ve ortak yaşam umudumunu çok körelten bir şey” dedi.
Yaşananlara çok sert tepki gösteren isimlerden biri olan HDP Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) “iç savaş propagandası” yapmakla suçladı.
Gözaltılara Cumhuriyet Halk Partisi’nden (CHP) de tepki geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Seçimle gelenlerin gidiş yolu ancak seçimle olmalıdır” diye konuştu.
CHP Diyarbakır Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da BBC Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, “Bu operasyonlar siyasi operasyonlardır ve siyasi bedelleri ağırdır” dedi.
AB ve ABD‘den sert tepki
Gözaltı kararlarına Avrupa Birliği’nden de tepki geldi. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri, Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye ile üyelik müzakerelerini derhal askıya alması çağrısı yaptı.
AP Başkanı Martin Schulz da Türk yetkililerin Türkiye’yi yalnızca demokrasiden uzaklaştırmakla kalmadıklarını, aynı zamanda AB-Türkiye ilişkilerinin de temelini oluşturan değer, ilke, norm ve kurallara da sırtlarını döndüklerini belirtti.
Schulz ayrıca, AB Dışişleri ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Johannes Hahn ve AP’deki siyasi grup liderleriyle ile Türkiye’de gelişmelerle ilgili olarak sürekli temasta olduklarını da sözlerine ekledi.
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Tom Malinowski de Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Türk hükümetinin HDP liderlerini ve diğer milletvekillerini tutuklayıp, internete erişimi engellemesi dost ve müttefik olarak bizi derinden rahatsız etti” dedi.
Dokuz soruda: Türkiye sokaklarında Kobani gerilimi
1. Göstericiler kim ve ne istiyorlar?
Göstericiler ağırlıklı olarak Kürt yurttaşlar. Kürtlerin yoğun yaşadığı iller dışındaki eylemlere bazı sosyalist partiler, sol örgütler, sendikalar, öğrenci grupları, kadın örgütleri ve aydınların da destek verdiği görülüyor.
Eylemlerde dillendirilen temel talepler şunlar: “Suriye’nin kuzeyindeki diğer bölgeler ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi üzerinden gelecek askeri yardımın ulaşması için Türkiye toprakları üzerinden Kobani’ye doğru bir koridor açılsın. Türkiye IŞİD’e verdiği (iddia edilen) desteği kessin. Türk ordusu Kobani’ye kara harekâtı yapmasın.”
2. Kürt siyasetçilerin eylemlere yaklaşımı ne?
HDP yetkilileri krizin başından bu yana Türk yetkilerle çeşitli görüşmelerde bulundu. HDP ve DBP’nin çağırısıyla çeşitli yerlerde eylemler düzenlendi. ‘IŞİD’in Kobani içine girmesi ve Türkiye’den beklenen adımların atılmaması üzerine’ HDP, 7 Ekim’de ülke çapında sokak eylemi çağrısı yaptı.
Eylemlerde ölümlerin ve şiddet olaylarının yaşanması ardından 9 Ekim’de HDP’li bir heyet Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la görüştü, ardından basın açıklaması yapıldı. Açıklamada yaşananlardan dolayı hükümet eleştirildi ancak “Şiddet, yakma, yıkma asla olmamalıdır” denildi.
KCK’den yapılan açıklamada ise eylemler desteklenirken Atatürk büstü, Türk bayrağı ve okullara saldırılması ile yağma olayları eleştirildi.
3. Hükümet, göstericilerin taleplerine ne yanıt veriyor?
Öncelikle Türkiye IŞİD’e destek verdiği iddialarını kesin bir dille reddediyor. Kobani’ye silah yardımı ise her şeyden önce YPG’nin, Türkiye’nin yıllardır savaştığı PKK ile bağlantılı olması nedeniyle gündemde değil. Hatta PYD de bazı resmi açıklamalarda ‘terörist unsur’ olarak tanımlanıyor.
PYD ve HDP’li yöneticiler yardım için bir koridor açılması konusunda Türkiye’nin önce olumlu sinyaller verdiğini ancak daha sonra adım atmadığını iddia ediyor. Dolayısıyla şu an için Türk hükümeti göstericilerin taleplerine olumlu yaklaşmıyor gibi görünüyor.
Türkiye bir tampon bölgeyi savunuyor. Diğer yandan hükümetin PYD’den Suriye yönetimine karşı savaşması ve ÖSO’yu desteklemesi ile kantonlara dayalı öz yönetim sisteminden vazgeçilmesini istediği de görülüyor.
4. Eylemler nasıl ölüm ve yaralanmaların yaşandığı çatışmalara dönüştü?
Eylemlerde hem güvenlik güçleriyle göstericiler hem de bazı yerlerde göstericilerle onlara karşı çıkanlar arasında çatışmalar yaşandı. Güvenlik güçleri yer yer gerçek mermi de kullanarak müdahale etti, göstericiler ise taş, sopa, molotof kokteyli ve havai fişek kullandı. Göstericilerle onlara karşı olanlar arasında patlak veren çatışmalarda ise her iki taraftan da taş, sopa, kesici alet ve silah kullanıldığı görüldü. Bu durum çok sayıda ölüm ve yaralanmaya sebep oldu. Ölümlerin bir bölümü eylemcilerle Hüda-Par yanlıları arasındaki çatışmalardan kaynaklandı.
5. Hüda-Par nedir?
Hür Dava Partisi 2013 yılında kurulmuş, ağırlıklı olarak Kürt illerinde faaliyet gösteren ve İslami çizgiye sahip bir siyasi parti. Kamuoyunda Hizbullah örgütünün partisi olarak biliniyor, parti ise bu nitelendirmeyi kabul etmiyor. Ancak partinin kurulması Mustazaf-Der adlı derneğin Hizbullah örgütüyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle kapatılması ardından gerçekleşti. Partinin genel başkanı ve kurucu kadroları da derneğin yöneticileri oldu.
6. Hüda-Par ile PKK geriliminin arkasında ne var?
Hizbullah ile PKK arasında 1990’lı yıllarda yoğun çatışmalar yaşandı. PKK Hizbullah’ın bu dönemde devlet tarafından kendisine karşı kullanılan bir örgüt olduğunu öne sürüyor ve örgütten kontrgerilla tabirini anımsatacak şekilde Hizbulkontra diye bahsediyor.
Hüda-Par’lılar ise PKK’yı, Kürt illerinde kendilerinden olmayan siyasi yapıların çalışmalarına engel olmakla, baskı kurmakla suçluyor.
Hüda-Par ile de Kürt siyasi hareketi destekçileri arasında dönem dönem gerilimler yaşanıyordu. Bu gerilimlerin zaman zaman Diyarbakır, Batman gibi kentlerin mahallelerinde zaman zamansa üniversitelerde kavgalara dönüştüğü olmuştu.
Hüda-Par sık sık PKK’nın kendisine saldırdığını öne sürmüştü, PKK’lılar ve BDP’lilerse tam tersini. Son çatışmalarda da iki taraf da olaylardan karşı tarafı sorumlu tuttu.
7. Eylemler Batı kentlerinde nasıl bir etkide bulundu?
Güvenlik güçleri Batı kentlerinde de birçok gösteriye müdahale etti ve çatışma görüntüleri ortaya çıktı. Bazı kentlerde göstericilerle, milliyetçi bazı kesimlerin öncülüğünü yaptığı düşünülen bazı karşı göstericiler arasında kavgalar yaşandı. Gaziantep’te de benzer bir durum yaşandı.
Batı kentlerindeki karşıt eylemlerde atılan sloganlar, bozkurt işaretleri ve bayraklar, bunlara MHP’lilerin, ülkücülerin öncülük ettiğini düşündürüyor. MHP’den yapılan açıklamada ‘ülkücü-milliyetçi hareketin kavga ve çatışmadan uzak durması’ istendi. Kürt siyasetçilerse eylemlerin planlı bir şekilde, güvenlik güçlerinin de göz yummasıyla yapıldığını iddia ediyor.
8. Eylemler sürer mi?
KCK, 8 Ekim’de yaptığı açıklamada eylemlere devam edilmesini istedi. 9 Ekim’de HDP’liler tarafından yapılan açıklamada eylemlerin öneminden bahsedilirken şiddetten uzak durulması istendi. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Abdullah Öcalan’ın kendisine gönderdiği mesajında ise diyalog ve müzakereye hız verilmesini önerdiğini açıkladı.
Eylemler devam edecek gibi görünüyor. Ancak eylemlerin boyutunun ve eylem yöntemlerinin Türkiye’nin Kobani’yle ilgili izleyeceği politikalara ve Kürt siyasetçilerin politikalarına bağlı olduğu düşünülüyor.
9. Eylemler çözüm sürecini nasıl etkileyecek?
Kobani krizinin zaten hassas bir zeminde yol aldığı düşünülen çözüm sürecini olumsuz etkilediği ortada. Öyle ki PKK liderinden Murat Karayılan 23 Eylül’de yaptığı açıklamalarda Kobani’deki saldırılar nedeniyle Türkiye’yi suçladıktan sonra “Bizim için süreç bitmiştir” dedi.
Abdullah Öcalan kardeşi Mehmet Öcalan’la ilettiği bir önceki mesajında ortada bir müzakere süreci olmadığını belirtti ve “Çözüm için 15 Ekim’e kadar biz bekleriz” dedi. Öcalan’ın 9 Ekim mesajında ise müzakere ve diyaloğa çağrı vardı. Hükümet tarafından yapılan açıklamalarda ise eylemlerin çözüm sürecini tehlikeye attığı belirtilerek Kürt tarafı sert dille eleştirildi. Hükümet yetkilileri sürece bağlı olduklarını da söyledi.
Çözüm sürecinin nereye evrileceği sadece Kobani’ye bağlı değil ama bugünkü aşamada en önemli sıcak gündemin Kobani olduğu görülüyor. Kobani krizinde öncelikle hükümetin ve sonrasında Kürt tarafının politikalarının sürecin nasıl bir seyir alacağını ve hatta bitip bitmeyeceğini etkileyeceği düşünülüyor.
Kaynak: BBC Türkçe
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.