Biri İsveçli, diğeri Danimarkalı arkadaştılar. Ülkeleri arasında sınır yoktu; pasaporta, vizeye gereksinim duymuyorlardı. İki ülkeyi birbirine denizyoluyla bağlayan dünyanın en uzun köprülerinden Öresund’un Danimarka ayağında duruyorlardı. Karşıda, ölgün ışıklarıyla sisler içindeki Malmö görünüyordu.