Danimarka’ya ilk gittiğimde şehrin merkezindeki Vesterbrogade’ye yakın Türklere ait St. Thomas Otel’de bir hafta kaldım. Bu oteli o dönemde elçilikçe görevli Misyon Koruma Amiri Volkan Sazak ile Büyükelçilik Şoförü Macit Durnal ayarlamıştı.
İlk gördüğüm ve öğrendiğim yerler buralar oldu. Kaldığım otelin hemen aşağısında Vesterbrogade yanında Varnedamsgade ki, Ludbas Mama Restaurant da ilk yemeğimi yemiştim. Nice sonra öğrendim ki Ludbas Mama Restaurant Trabzonlu Oflu bir Türk’e ait olup sahibi de Refika ve Aziz Demirhanmış. Lokantayla daha çok sonradan isimlerini öğrendiğim Aziz Bey’in eşi Refika Hanım, oğlu Özmen ve kızı Yasemin ilgileniyordu. Meğerse Aziz Demirhan Bey’i ben daha önce Antalya Emniyet Müdürü iken, açılışını bizzat bir vesileyle benim yaptığım My House Oteli’nde tanımışım. Bu otelin sahipleri Murat Yıldırım Aziz Bey’in yeğeni Halil Demirhan ise kardeşiymiş. Ancak nice sonra Antalya’da ikamet eden Murat Yıldırım vasıtasıyla Aziz Bey’le görüştük. Sık sık lokantaya gider kendisi, oğlu Özmen, eşi Refika Hanım ve kızı Yasemin Hanım’la sohbet edip Danimarka hakkında bilgi sahibi oldum.
Bu sohbetlerde Ludba’s-ın anlamının Aziz Bey’in Abdulaziz olduğu ve Abdul’ün tersten okunduğunda Ludba olduğu –s takısının da aidiyet Abdul’e ait olduğu anlamını verdiği Mama’nında İtalyanca anne anlamına geldiği ve Türkçe karşılığının Abdul’un yeri annenin restaurantı anlamında kabul edildiğini anlatmışlardı. Yani Türkler İtalyan Restaurantı açarsa elbette ki isimlerde böyle tersten okunur diye anlatıyorlardı. Türk aşçı, İtalyan yemekleri tercihler neyi gerektiriyor siz karar verin.
Aziz Bey’den Danimarka’yla ve Danimarka’da yaşayan Türklerle ilgili oldukça çok anılar dinledim. Özellikle şu anki lokantanın olduğu yerin bir Arap vatandaşına ait olduğu bu kişinin de Aziz Bey’in kardeşi Halil’e çok kızdığı eğer sen Halil’e bana iyi davranmasını söyleyip ona da sıkı sıkı tembih edersen bu yeri sana uygun şartlarda kiraya veririm dediği ve Aziz Bey’in bırak tembih etmeği onu döverim bile diyerek danışıklık olarak kardeşi Halil’i bir güzel tokatladığını ve bu dükkanı böylece aldığını anlatması güzel bir anıydı.
Bu Arap’ın Halil’e kızmasının sebebini de Arap’ın kendi karısını sokak ortasında dövdüğünü Halil’in de bunu görerek ve de sokak ortasında kadın dövdüğünden bahisle “Utanmaz adam. İnsan karısını böyle döver mi?” diyerek adamı bir güzel dövdüğünü bunun içinde Halil’den hınç almak istediğini Aziz Bey’e anlattığı da ayrı bir hikaye konusudur.
Ayrıca Halil Demirhan’da oldukça iyi tanıdığım ve eşi Saniye Demirhan bana oldukça iyi rehberlik yaptığını, kızı Sinem Demirhan’ında elçiliğin yakınında Swanomolen İstasyonunun karşısındaki lokantada bize leziz yemekler yaptığını da belirterek özellikle teşekkür etmek istiyorum. Aziz Bey zaman zaman Ankara’da Eryaman’daki evinde de yaşıyor. Burada Prof. Dr. M. Ali Akkuş’la görüşüyor. Ankara’daki yaşadıklarını da M. Ali Akkuş’un benim arkadaşım olmasından dolayı bana anlatıyordu. Dolayısıyla Ankara’dan da haberdar oluyordum. Aziz Bey’in bir diğer özelliği de hem İmam Hatip mezunu hem de antikacı oluşunun yanı sıra oldukça Danimarka yaşantısına uyum sağlamasıydı. Hala kendisi ile sık sık görüşüyoruz.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.