Şubat ayı içinde özellikle Müslüman ülkelerden, toplumlardan gelip Danimarka’ya yerleşmiş olanlar için büyük önem taşıyan bir kitap yayımlandı.
Bu kitabın kısa bir tanıtımını siz okuyucularımıza sunmadan önce iki noktanın altını çizmemiz gerekiyor:
- Bu kitap, kitabın adından da anlaşılabileceği gibi hiç kuşkusuz göçmenlerle, mültecilerle ilgili alanlarda belediyeler, okullar, kültür kurumları ve bunun gibi kamu kurumlarında çalışan sosyal danışmanlar, öğretmenler, hastane personeli, polis, hakim, avukat ve daha bir çok kişi, bunların da ötesinde kanun koyucular yani politikacılar için uyandırıcı ve bilgilendirici bir bilimsel kitap.
- Bir o kadar da Danimarka’da (daha başka batılı ülkeler de dahil) yaşamayı seçmiş Müslüman toplumlardan gelenlerin beraberlerinde getirmiş oldukları toplumsal, ahlaki ve diğer bazı kültürel değerler ile Danimarka toplumunun toplumsal, ahlaki ve kültürel yapıları arasındaki farklılıkları ortaya koymuş olmak açısından önemli. Başka bir deyişle bu kitapta, Danimarka insanının bir türlü anlayamadığı Müslümanların bu değer yargılarını, buna karşılık Müslümanların ise anlamak zorunda oldukları Danimarka’ya özgü toplumsal, ahlaki ve kültür değerleri arasındaki farklılıklar anlatılıyor.
Danimarka İstatistik Enstitüsü (Danmarks Statistik) 2017 istatistisklerine göre Kriz Merkezlerindeki kadınların % 41’i Irak, Türkiye, İran, Lübnan, Afganistan, Siri Lanka, Pakistan ve Fas’tan gelmiş göçmen kökenli (kitapta kullanılan tanımlama) kadınlar. Sadece bu bilgi, özellikle genç yaştaki kızlar üzerindeki sosyal baskı sorunun kapsamının ne kadar büyük olduğunu gösteriyor. Kitapta, bu sosyal kontolun kökünün ailenin geldiği ülkedeki şeref anlayışı kültüründen ileri geldiğinin ve özellikle de kadının cinsel namusu konusunda odaklanmış olduğunun altı çiziliyor. Türk kökenli bir kızın maruz kaldığı sosyal kontrol da kitapta yer alan örnekler arasında.
Bu konularda çalışan 44 meslek sahibi ile yapılmış görüşmeler sonucu hazırlanmış ve örneklerle dolu Namus ve Şerefin Sosyal Kontrolü adlı bu kitapta neler anlatılıyor? Şimdi kısaca ana başlıklar şeklinde bir özetini yapalım:
- Birinci bölümde, sosyal baskı kavramının tanımlanmasında yaşanmakta olan kargaşalık, her kesin kendine göre bir yorumu, her toplumun kendine göre bir ahlak anlayışı olduğu için belli somut bir tanımalama yapmanın zorluğu anlatılıyor.
- İkinci bölümde sosyal baskı kavramının tarihî bir irdelenmesi ve bu tür sorunlarda çözüm olarak nasıl kullanılmış olduğu sunuluyor.
- Üçüncü bölüm, namus ve şeref üzerindeki sosyal konrol ve bunun sonucu kullanılan şiddet arasındaki ilişkiler konularına odaklanmış.
- Dördüncü bölümde ise, namus ve şeref üzerindeki sosyal konrol ve kültür arasındaki ilişkiler irdeleniyor.
- Beşinci ve altıncı bölümler, sosyal baskı akvramının ataerkil ya da babaerkil aile yapısına ve akrabalık ilişkilerine bağımlılığı konusunda.
- Son 7. bölümde ise yakın vatandaşlık ilişkileri ve namus ve şerefin sosyal kontrolu kavramına nasıl bir anlayışla yaklaşılması gerektiği konusundaki tartışmalar yer alıyor.
Son olarak belirtmek gerekirse, bu kitap namus ve şerefin sosyal kontroluna karşı somut çözüm önerilerinden çok sosyal baskının, sosyal, kültürel yapıların nedenlerini teorik olarak açıklayan bilgilerle donatılmış, bilimsel bir kitap. Öte yandan sorunlara çözümlerin teorik bilgilerden hareketle üretilmiş olduğunu da unutmamak gerek.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.