Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve gelir. Gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne çıldırmışcasına gelinciğe saldırır ve oracıkda öldürür hayvanı. Tam o sırada içerideki odadan bir bebek sesi duyulur. Anne odaya yönelir ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanarak öldürülmüş bir yılanı görür…
Hani Albert Einstein “İnsanlardaki önyargıyı parçalamak, benim atomu parçalamamdan çok daha zor” dediği gibi buradada önyargıların insanlara nasıl yanlışlar yaptırdığını ap açık görmekteyiz. Bu nedenle önyagılarımızdan kurtulmak için her türlü çabayı göstermeliyiz.
DUYDA İNANMA
(KULAKDAN KULAĞA)
Müdür, Amire:
– Yarın güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Öğrencileri harici elbiseleri ile okulun içtima alanına getirin de olayı görsünler. Bende orada bulunup kendilerine gerekli bilgiyi vereceğim. Şayet yağmur yağarsa, tabii bir şey göremeyiz. O zaman öğrencileri konferans salonuna götürürsün.
Amir, Başkomisere:
– Müdürün emri ile yarın sabah dokuzda güneş tutulacak. Bu her zaman görülen bir olay değildir. Şayet hava kapalı olursa bir şey görülemeyecektir. Bu durumda tutulma konferans salonunda harici elbiseyle yapılacaktır.
Komiser, Başmümessile:
– Yarın sabah dokuzda hava güzel olursa, harici elbise ile müdür tutulacak. Konferans salonunda yağmur yağarsa, okulun meydanında manevra yapılacak. Çünkü bu her zaman görülen bir olay değildir.
Başmümessil, Öğrencilere:
– Yarın sabah dokuzda konferans salonunda müdürü tutacağız. Sabah hepiniz talim teçhizat ile hazır olun.
Öğrenciler kendi aralarında:
– Yarın sabah bizim amir, müdürü tutuklayacakmış.
Siz siz olun kulaktan duyduğunuza inanmayın. Hani derler ya duy da inanma, siz de kulakdan kulağa duysanızda kesinlikle olayı değerlendirip doğrulatmadan inanmayın, yoksa yukardaki gibi güneş tutulmasını müdürün tutuklanması gibi duyabilirsiniz. Ayrıca duyduklarınızı başkalarına aktarırken sadece duyduğunuz gibi, üzerine herhangi bir ilave yapmadan değerlendirip doğrulattıktan sonra anlatın.
(Kaynak: F. Arslan’ın “Gül Güldür Düşündür” kitabından alıntıdır)
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.