1998-2001 yılları arasında Elâzığ Emniyet Müdürüyken Elâzığ’daki Süryani kilisesinin Papazı Mehmet Dağ’ı (Midyat’tı) cemaatinden birisi (….Tanoğlu) darp etmiş ve konu karakola intikal etmişti. Konuyu bana ilettiklerinde darp eden şahısla görüşüp kızmıştım. Konudan haberdar olan Jandarma Komutanımız S. Yüksel, Papaz’a doktor göndererek yardımcı olmuş, ara sıra birlikte Papaz’ı ziyaret etmiştik.
Papaz bu ziyaretlerimizden memnun olmuş olacak ki yine İsveç Stockholm’de papaz olarak görev yapan yeğeni Joseph Dağ(Yusuf Dağ) Elâzığ’a geldiğinde beni ziyarete gelip dayısına ilgim ve yardımımdan dolayı teşekkür etmişti. Yıllar sonra 2009’da Kopenhag Emniyet Müşaviri olarak atandığımda Stockholm’deki papaz J. Dağ haberdar olmuş ve beni telefonla arayarak başarı dilemiş bir isteğim olduğunda iletmemi istemişti. Benim görev alanım da İsveç, Norveç ve Finlandiya’yı da kapsıyordu. Bu nedenle Stockholm’e gittiğimde J. Dağ’ı aradım. Ancak olmadığı için telefona not bırakmıştım.
İki gün sonra Kopenhag’a döndüğümde görevli memur bana Alp Dağ isminde bir ziyaretçim olduğunu söyledi. Ben de gelsin dedim. Alp geldiğinde hoş geldin dedikten sonra kendisine Dağ soyadından hareketle Papazın oğlu musun? diye sordum. Sebebi de iki gün Joseph Dağ’ı aradım, herhalde ona istinaden oğlu bana uğradı diye düşündüm. Oysa Alp Dağ hayret ifadesiyle bana bakarak “Hayır abi, ben Gürün Kürkçü köyünden Mehmet’in torunu Celal’in oğluyum.” Dediğinde üzülmüştüm. Tabii ki sonradan olayı anlatıp özür diledim.
Bu Alp Dağ, Malmö’de hukukçuluk yapan ve bana İsveç’i tanımamda katkısı olan çok sevdiğim birisi oldu. Daha sonra da Alp’i hemşerim Şarkışla Cemal köyünden kasap Zekeriya Aydemir’in kızı Sahra ile evlendirdik. Dünürcü olma işi de bana düşmüştü. Sağolsun Zekeriya Bey ve kayınbiraderi Metin Hoca, bizi zora koşmadı. Şu anda mutlu evlilikleri devam ediyor.
Burada anlatmak istediğim diğer bir konu İsveç Sodeterya’da 25 bin Mardin’den göç etmiş Süryani asıllı vatandaşımız yaşamakta olup Türk örf ve âdetlerini İsveç’te devam ettirmektedirler. Benim Elâzığ’daki papazla ilgilendiğimi bilen bu topluluk bana Müşavirlik görevim süresince hep yardımcı oldular. Kendilerine teşekkür ederim. Hani ne demişler “İyilik et de denize at, balık bilmezse halik bilir.” Sırası gelmişken Elâzığ’da dişçi rahmetli Afrim Tanoğlu’yu rahmetle, damadı değerli Habib Bey’i de sevgiyle anıyorum.
Yazımızı bir kıssadan hisse ile bitirelim ve biraz da gülelim
İstanbul Ankara arası uçuşta vekilin birisi Uçakta yanında oturan genç kıza;
-Ben profesörüm, yolumuz uzun, çabuk bitmesi ve bir şeyler öğrenmek için konuşmak ister misin?
Kız okuduğu kitaptan yavaşça kaldırmış başını;
-Ne hakkında konuşacağız, ve ne öğreneceğim hocam sizden…?
-Ne bileyim; her şey… Küresel ısınma, çevre, hayvan hakları, doğayı koruma. Ekonomi, devlet yönetimi, dış politika, kadınerkek ayrımcılığı, yolculuk vb…
-Tamam, demiş genç kız. Gerçekten ilginç konular bunlar öğrenmek isterim ama önce bir şey soracağım.
Gülümsemiş Profesör;
-Sor bakalım, demiş babacan bir tavırla…
Kız tane tane;
-Bir eşek, bir inek, bir keçi; üçü de beslenmek için yalnızca ot yer değil mi?
-Evet, demiş Profesör gülerek; Yalnızca ot yerler.
Kız kaşlarını kaldırmış;
-Ama eşek kestane gibi, inek kayısı marmelatı gibi, keçi ise siyah zeytin gibi sıçar… Neden acaba?
Profesör kaşlarını kaldırmış ve
-Çok ilginç, bilmiyordum, demiş…
-İşte, demiş genç kız;
-Bir boktan anlamıyorsunuz, kalkmış bana küresel ısınma, doğa, çevre, hayvan hakları bilgisi vereceksiniz,s alaklara saklayın siz bu masalları. Ancak Konyalıya 3G dendiğinde ne anlarsın diye sorduklarında GAR GIŞ GIYAMET ya da GEÇİ GOYUN GUZU dediklerini biliyorum.İyi uçuşlar hocam..!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.