Geleceğe umutla bakmamızı sağlayacak aydın yazarlara gereksinim duyduğumuz yüzyılımızda, roman edebiyatının layık olduğu yerde olmadığına tanık oluyoruz. Özellikle ülkemizde okur oranının iç açıcı olmadığı görülmektedir. Edebiyatın toplumsal işlevinin büyük sorumluluklar üstlendiği bilinmektedir.
Hüseyin DUYGU
huseyin.duygu@haber.dk
İnsanı çevresiyle birlikte değiştirip bilinçlendirmede en etkili öğelerden biri de edebiyatın büyülü gücüdür. Edebiyatın yöneldiği ortam, insan ve onun doğası olduğuna göre, işlevini gerçekleştireceği ortam da burası olacaktır. İnsana yönelik bir sunudur edebiyat. Bu sunum insana umut vermediği zaman, yazının verimliliği ortadan kalkabilir ve belleğini yitirebilir. Her dönemde yaratıcı ve yönlendirici gücüne tanık olduğumuz yazın sanatı, gücünü yenilemesi için, yitirdiği belleğe geri dönmelidir. Bu zorlu engel, ancak okurla buluşacağı yaratı noktasında aşabilecektir.
Edebiyat kitaplarının iyileştirici gücü kısa özet yazmanın ve okumanın insan üstünde iyileştirici bir etkisi olduğu hem yazarlar hem de okurlar tarafından sık sık dile getirilir. Konuya hikâyeler kurmak açısından baktığımızda bile örneğin hayal kurmanın, masallar anlatıp dinlemenin üzerimizde terapi gibi bir etki yarattığı, bize teselli ve umut verdiği herhalde inkâr edilemez.
Sanatsal birikimi ve yaratıcı becerisi iyi düzeyde olan insan, davranışlarını doğal olarak, içsel duygularını ise, akıl melekesinin denetiminde düzenler. Bu beceriyi de yazının işlevsel gücünden edinebiliriz. Söz konusu yazın/edebiyat okuru olunca, durum bir kat daha önem kazanmaktadır. Nitelikli okurun, yazarın elinden çıkmış sanatsal yaratıyı kendi donanımıyla yeniden güncelleyip kurması gibi bir işlevinin olduğu unutulmamalıdır
“Gerçekliği biraz değiştirmek için, hayatta kalmanın bir yoludur” edebiyat. Bu aynı zamanda bir tür şiirsellik de olabilir. Yazarların büyük günlük gazetelerde çok izlenen televizyonlarda tanıtılmaması onların iyi yazar olmadığı anlamına gelmez. İçinde o kadar çok şey oluyor ki tanımadığımız yazarların kitaplarında.
Bana birçok düşünce ve deneyim kazandırdı önceden tanımadığım yazarların kitapları. Belki de, barış içinde birlikte yaşamamız için, yeni bir küresel dalganın bir parçasıdır roman kitapları. Büyülü gerçekçiliği değil, daha basitçe zaman ve yer sınırlarının yıkıldığı, gerçekçilik kaybolmadan her şeyin olabileceğini anlatan bir roman kitabı severek okunur.
Roman edebiyatı sadece ülkemizde konuşulan konuları içermez, örneğin iklim kriziyle ilgili politik yaklaşımları da ele alır. Bu konular fakir dünyadan zengin dünyaya doğru olan büyük göçleri de içerebilir. Savaşın yıkım manzaraları, sömürgeciliğin/kapitalizmin/ırkçılığın feci sonuçları da roman konularıdır.
Ötekileştirilmiş kişiler için de odak noktasıdır roman. Farkındalıkların gerçekleştiği yerler, hikayelerin kaynaklandığı olaylar, kelimenin tam anlamıyla sokaktan hem de insandan aldığı büyüdür roman. Diğer şeylerin yanı sıra, sahip olduğumuz şeylerle bizi tamamen farklı yerlere götürür roman kitapları. Edebiyatta sınır yoktur, hayal gücü insan için bir olanaktır.
İnsanın büyük değişimi edebiyatla ve sömürgecilik sonrası bir bakış açısıyla varoluş bilmecesi hakkındadır. Paradoksal olarak, edebiyatın olanaklarında açıkça umut var. Bu temalardan bazılarını sömürgecilik, ırkçılık, savaş, kaçış, yetimlerin tarih ve kültürler arasında dolaşmasıdır. Gizemli yolculukları, insanı ve doğayı birlikte anlamlı karşılaşmalarla ele alan romanların kendi yolları vardır, beğenilir şapka çıkartılır.
Okuyucularına ulaşan cesur ve etkileyici romanlara bin selam olsun.
Roman okuyun!
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.